Hep olumsuzu; en kötüyü düşünüp ona göre hayata bakmak yaşam kalitemizi çok düşürür. Bizi daha mutlu ve huzurlu yapmaz. Hatta bizim başarımızı; özgüvenimizi de alıp götürür. Bir söz vardır “Güzel gören güzel düşünür güzel düşünen hayattan lezzet alır” demişlerdir. Kişi olumsuzu gördükçe mutluluğunun artması mümkün değildir. Örneğin siz kötü çirkin bir şeyi gördünüz vakit içinizde olumlu bir duygu uyanmaz. Bu durum sizi mutlu etmez. Dolayısıyla kişi yaşantısında olumsuzu gördükçe mutlu olması da mümkün değildir. Burada şu soru akla gelebilir: “Ne yani gerçekleri görmeyelim mi ? ”; “Polyanacılık mı oynayalım ? ” Evet hayatta her şey mükemmel ve çok güzel değil ama her şey çok kötü ve berbat da değil ortadaki dengeyi görmeli ve hayata daha gerçekçi olarak bakmalıyız.
Hayattaki her şey olumsuz ve sonucunun kötü olamayacağına göre bazı kişiler neden her şeyin hep olumsuzunu ve kötüsünü görüyor? Bu durumu anlayabilmemiz için bilinçaltını ve onun özelliklerini tanımamız gerekiyor. Bilinçaltının en önemli görevi kişiyi koruma çabasıdır. Hep olumsuzu ve kötüyü görme yaklaşımı da bilinçaltının kişiyi koruma çabalarından biridir. Bilinçaltı olumsuza; kötüye odaklanan kişilere “En kötüsünü düşün böylece zarar görmezsin” mesajını sürekli vermektedir. Bu şekilde kişi; en kötüsünü düşünerek yaşantısının sonucunda ortaya çıkma ihtimali olan olumsuzluğu baştan kabullenmiş olacak ve daha az zarar görecektir. Yani siz; hayatınızda ki herhangi bir faaliyette; ilişkide veya mesajda en kötüsünü düşünürseniz zaten olabilecek en kötüyü kabullenmiş olursunuz daha kötü ne olabilir ki! Ortaya çıkma ihtimali olan olumsuzluğu beklediğiniz; önceden kabul ettiğiniz için bu durum sizi daha fazla yaralamaz; üzmez ve incinmezsiniz. Siz zaten bunu kabullenmiş ve bunu bekliyordunuz. Bilinçaltının bu düz bakış açısı ilk başta çok doğru gelmese de onun kişiyi koruma görevi olduğu unutulmamalıdır. Bilinçaltı bu şekilde kişiyi korumuş olacaktır. Bilinçaltında mantık aramak; daha mantıklı çıkarsamalar yapmasını beklemek çok da doğru değildir. O; sonuç ile ilgilenecek; elde edeceği başarıya; hedefe ulaşıp ulaşamayacağını bakacaktır. Onun için izlenilen yolun doğru veya yanlış olması çok da önemli değildir. Asıl önemli olan istenilen hedefe ulaşılıp ulaşılmadığıdır. Bilinçaltı bu davranışıyla kişiyi korumuş ve incinmesini önlemiş olacaktır.
Bir diğer neden de kişinin ön planda olma; önemsenme ve değerli olma çabasıdır. Kişi olumsuz bakarak çevresindeki kişilerden farklı bir profil sergileyecek; dikkat çekecek; bakışların ona odaklanmasını sağlayacaktır. Her ne kadar bu olumsuz bakış açısı ona pozitif dönütler sağlamasa da ilgiyi ve dikkati üzerine çekmeyi başarmış olacaktır. Bu durum kendisini daha farklı ve özel hissetmesine imkan verecektir. İlginin ve dikkatin bu yolla çekilebiliyor olması ilerleyen zamanlarda da bunun bir yaklaşım şekli olarak benimsenmesini neden olacaktır.
Sürekli olumsuz bakmayı alışkanlık haline getirmiş ; her şeyi eleştiren kişiler olaylara bu şekilde baktıklarının farkında bile değillerdir. Onlara göre bu yaklaşım doğrudur. Bu şekilde bakmanın kişilik yapıları olduğunu düşünürler. “Ben böyleyim; hep böyleydim zaten” diyerek bu durumun gayet normal olduğunu; bu şekilde bakmanın yanlış olmadığını düşünürler. Aslında insanlar pozitif bakarak dünyaya gelirler. Zaman içerisinde yaşanılan olumsuz tecrübeler kişilerin hayatı daha negatif görmesine neden olur. Bu nedenle hep kötüsünü ve olumsuzu görmek bir kişilik yapısı olamaz. Bu durum sadece yanlış alışkanlıklar sonucunda oluşmuş bir tutumdur. İnsanların tutumları da zaman içerisinde değişebilir.
Bu kişiler kendilerini mutlu edemedikleri gibi başkalarını da mutlu edemezler. Genel olarak insanlar canlı; neşeli; pozitif olan kişilere daha fazla ilgi gösterir ve onların yanında olmak isterler. Sürekli olumsuzu gören birinin çevresine neşe ve pozitif enerji yayılması mümkün değildir. Bu nedenle bu kişiler çok aranılan kişiler olmazlar. Çevrelerinde bulunan kişiler onlarla vakit geçirmek istemezler.
Kişi her ne kadar olumsuzu ve en kötüyü düşünerek kendisini kısa vadede korumaya alsa da uzun vadede bu durum kişiyi hiçbir zaman geliştirmez ve daha mutlu etmez. Tam tersi daha mutsuz ve başarısız olmasına giden kapıyı açar. Çünkü olumsuz bakan birinin içinde onu harekete geçirecek bir enerjinin oluşması mümkün değildir. Örneğin mutsuz olunca hareket etmek istemezsiniz; hiçbir şey yapmak içinizden gelmez. Mutlu olunca ise daha enerjik olursunuz. Her şeyi yapabileceğinize başaracağınıza inanırsınız. Çünkü içiniz yaşam enerjisi ile doludur. Sürekli olumsuz bakan biri bu nedenle kendini geliştirecek bakış açısını çoğu zaman göremez; görse bile bunun için gerekli olan adımı atacak enerjiyi kendinde bulamaz.
Bu şekilde hayata hep olumsuzluk penceresinden bakan; hep en kötüsünü düşünen kişilerin kendilerini çok iyi gözlemlemeleri gerekir. Sık sık iç muhasebe yapmaları çok önemlidir. Acaba ben yine bardağın boş tarafını mı görüyorum; burada güzel doğru bir şeyler yok mu; bu şekilde bakmanın bana yararı ve zararları neler olabilir? Diye düşüncelerini analiz etmeli; çizelge tutmalı ve farkındalık oluşturmaları gerekir. Bütün bunlar sağlanamadığı zamanlarda bir uzmandan destek alınmalıdır.