Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Bağlanma Psikolojisi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Birçok kuramın temel görüşü sosyal ilişkilerin kişinin patolojik durumuna katkıda bulunduğu yönündedir. Bağlanma kuramı; özellikle bebekliğin ilk yıllarında bakım veren ile bebek arasındaki ilişkinin gelecekteki ruh sağlığı açısından belirleyici olduğunu vurgular yöndedir.

Bağlanma; yaşamın ilk dokuz ayı içerisinde gerçekleşir. Bağlanma; bakımverenin yokluğunda gelişen davranış şekilleri ve bebeğin verdiği tepkilerin hayatta kalabilmek adına gerçekleştirdiği davranışsal örüntüler şeklinde kendisini gösterir. Bebeğin ağlaması dürtüsel bir işlevdir ve hayatta kalmaya yardım eder. Bebeğin belirli bir stres altında olduğunu göserir; çünkü bebek kendi kendine yardım edemez; kendi kendisini sakinleştiremez. Uyku beslenme tuvalet ihtiyacı döngüsü içerisinde bebek sinyaller vermeye programlanmış; rahatsızlık duyduğu anda bakımvereni uyarmak üzere ağlamak; huzursuzlanmak gibi temel işlevlerle donatılmıştır. Eğer bebek ihtiyacı olduğu anda bakımverenin orada olduğunu onunla ilgilendiğini deneyimlerse güvenli bağlanmış; etrafına merak duygusu ile keşfetmeye ve öğrenmeye hazır hale gelmiştir. İstekleri uygun sürede karşılanmayan bebekler ise etrafına karşı şüphe ve güvensizlikle karşılık vererek gereken uzaklaşmayı ve öğrenmeyi arzulamayan güvensiz bağlanan bireylere dönüşürler.

Güvenli bağlanan bebeklerin bakım veren ebeveynleri; bebek belli bir strese maruz kaldığında onu nasıl sakinleştireceğini biliyor; zamanında ilgi gösterebiliyorsa; bebekte ihtiyaçlarının karşılanacağına dair bir güvenlik hissi oluşur. Bir bakım veren bebeğine nasıl davranıyorsa; bebek ya da çocuk nasıl tepkiler alıyorsa; dış dünyanın da ona o şekilde davranacağına inanır ve insanlarla olan ilişkilerinde güven duyar.

Güvensiz bağlanmada ise; bakım verenin bebeğin uygun sinyallerine uygun yanıtlar veremediğinde; bebek duyarsız ve düzensiz yanıtlar aldığında yaşadıkları iletişim şeklidir. Böyle bir çocuk annesinden ayrıldığında ne yapacağını bilemez; stresini yönetmek konusunda kendisini yetersiz hisseder.

Bağlanama türleri :

Güvenli Bağlanma : Araştırmalar göstermiş ki anneler; bebeklerinde üç farkı ağlama sesini ayırd edebiliyor. Annelik içgüdüleri; kendimizi gerçekten doğal akışa bırakabilirsek; bize bebeğimizin neye ihtiyacı olduğunu hissettiriyor. Bebeğin güvenli bağlanabilmesi için annenin bebeğini uygun ses tonu ve dokunuşlarla ihtiyacını karşılaması; birey gibi davranıp onun verdiği sinyallere cevap vermesi ile olur. Bebek ağladığında yetersizliği sebebiyle; stres altında hissetmektedir. Çünkü kendi ihtiyacını kendisi karşılayamaz. Anne bebeğini rahatlatarak çözüm getirir ve bebek kendini güvende hissetmiş olur. Uyum ve devamlılık buradaki en önemli meseledir. Güvenli bağlanan çocuk annesinden kısa süreli ayrılıklara tahammül edebilir; çevresine merak ve ilgi duyar; gerektiğinde annesinin orada olacağını bilir; buna inanır. Dolayısıyla kolayca ayrılıklara tahammül edebilir.

Kaçınmalı bağlanma : Bebeğin verdiği sinyallere karşı anne reddedici ve uzaklaşarak tepki veriyorsa; göz teması kurmuyor ve bebeğini rahatlatamıyorsa bebek dünyanın tek başına mücadele edilmesi gereken bir yer olduğunu düşünecek ve yardıma ihtiyacı olduğunda geri çekilen davranışlar sergileyecektir.

Güvensiz bağlanma : Bebek ağladığında yani bir ihtiyacı olduğunda ve stres yaşadığında; anne de ne yapacağını bilemiyor; uygun tepkileri veremiyor; kendisini yetersiz ve çaresiz hissediyorsa; muhtemelen içinde bulundupu gerginliği çocuğuna vereceği duygusal ve davranışsal karşılıklarla yansıtacaktır. Dolayısıyla bebek için dünya o kadarda güvenilir bir yer değil karşılığı bulacaktır. Güvensiz bağlanan çocuk anneden ayrılınca ya hiç tepki vermez; ya da anneden ayrılmamak uğruna bütün tepkiselliğini ortaya koyar.

Kaygılı bağlanma : Anne bebeğinden gelen sinyallere bazen duyarlı bazen duyarsız davranıyor; her zaman istenilen karşılığı veremiyorsa; anne çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak konusunda kendi ihtiyaçlarına göre davranıyorsa çocuk için gelen geribildirimler anneyle de rahatlayamayacağı şeklinde olacaktır. Kaçınnmalı bağlanmadan farklı olarak bu tür çocuklar zaman zaman karşılık alabildikleri için anneden ayrılmayan; tabiri caizse anneye yapışık çocuklar olarak gözlemlenir. Ne onunla mutlu olur ne de onsuz. Her zaman huysuz davranışlar sergileme eğilimindedir.

Psikoterapötik Yardım

Bağlanma modeli bize çocuk ve ergenin ruh sağlığını gelişimini anlamada oldukça geniş bir yaklaşım olanağı sunar. Özellikle çocuk ve ergende bağlanmaya bağlı bilgilerin tazelenmesi ve takrar entegrasyonu terapötik ortamda yeniden sağlamlaştırılabilir görünmektedir. Çocuklarda oyun terapileri; masal terapi gibi yaklaşımlarla ; duyarlı ve sürekli bir iletişim; güven veren ebeveyn algısı geliştirir. Ergenlerde ise yapının tekrardan ele alınması; içinde bulunulan sorgulayıcı süreçte tekrar inşaa edilebilme olanağı bulur. Terapötik ilişki bağlanma ilişkisinin bir aynası olur ve kişi kendi içsel işleyiş modelini anlamada; araştırmada ve terapistin yardımı ile yenileyebilmede cesaretli olur. Duyarlı ve sürekli bir iletişim kişiye olumlu bir bağlanma süreci yaşatır.

Yetişkin ile terapide; terapinin sunduğu duyarlı ve sürekliliği olan ortam; kişinin bilgiyi işleyebilmesi için güvenli bir ortam yaratır. Böyle bir ortam kişiye gerçeği tekrardan deneyimleyebilme; değerlendirebilme olanağı sunar. Bağlanma sürecindeki deneyimlerin ortaya çıkarılması ve bağlanma örüntülerinin öğrenilmesi uygun bir terapötik yönelimi belirleyebilmekte yardımcı olur ve kişilerin farklı bir pencereden kendilerini değerlendirebilmelerini sağlar.

Terapide amaç; bağlanma sorunlarına ve gereksinimlerine alternatif çözümler bulmaktır. Kendiliğin ve diğerlerinin algılanmasındaki çarpıklıklar giderilmeye çalışılır.

Psikopatolojinin kaynağını belirlemek oldukça güçtür. Birçok yaklaşım ve ortaya çıkarıcı etken bizlerin sağlıksız davranışlar geliştirmesine yol açar. Bağlanma kuramı bize bir bakış açısı sunmaktadır. Buradaki sürecin değerlendirilmesi ve uygun bakış açıları geliştirilmesi bizim bir sonraki adımda uygun işlevsel davranışlar geliştirmemize yardımcı olacaktır. Kişiler hayatlarında ne kadar çok yeni davranış örüntüleri ve modellerle karşılaşırlarsa o kadar çok kendilerini tekrar değerlendirmek ve sağlıklı davranışa ulaşmak konusunda cesaretli olurlar. Terapinin sağladığı destek kişiye öncelikle önemli ve değerli olduğunu; sonrasında güven duyulacak bir hayatın varlığını kabul edebileceği; gerçekleri tüm yönleriyle işleyebilme cesaretini göstermesi konusunda yüreklendirmek olacaktır.