DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPER AKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) NEDİR?
Günümüzde; özellikle okul ortamlarında; adını sıklıkla duyduğumuz bir terimdir; hiper aktif veya hiperaktivite bozukluğu. Ancak; bu terim bir hastalık ismi olmasına rağmen; toplumumuzda çocukların kuralsız davranışlarına bir kılıf veya ebeveynlerin beklentilerinden daha hareketli olan çocuklar için sıklıkla kullanılmaktadır. Öncelikle belirtelim ki; “hiperaktivite bozukluğu” çoğunlukla “dikkat eksikliği” ile birlikte görülen ciddiye alınması gereken bir hastalıktır. Bu hastalık; eğer gerekli önlemler alınmaz ise; çocuğun (ergenlik dönemi de dahil) tüm akademik ve sosyal hayatını zorlaştıran bir durumdur.
DEHB dikkat çeken belirtileri; normalin üstünde dikkatsizlik; dürtüsellik; göreve odaklanmakta zorlanma; verilen talimatlara uymama; zihnin kolayca dağılması; huzursuzluk ve telaş; aşırı konuşma; konuşanın sözünü sıkça kesme gibi belirtiler çok görülür.
Nedenleri
Hastalığın nedenleri ile ilgili kesin bilgiler olmasa da yapılan araştırmalarda; daha çok biyolojik ve genetik faktörlerin öncelikli olarak vurgulandığı gözükmektedir. Özellikle beyin kimyasında; beyin yapısında ve beyin işlevlerinde ki anormallikler bu hastalığın gelişiminde etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca; gebelik te madde kullanımı ; zor doğumlar; kafa travmaları ve kurşun eksikliği gibi etkenlerin de hastalığın ortaya çıkmasında rol oynadığı bilinmektedir.
Hastalık; yeni ve uyarıcıların bol olduğu ortamlarda değil; daha çok tekrar gerektiren; sıkıcı ; tanıdık ortamlarda daha çok kendini göstermektedir. Bir diğer belirleyici de çocuğa karşı olan dayatmalardır. Az talimatın olduğu; çocukların istediğini yapabildiği özgür ortamlarda bu çocukların davranışlarını; normal çocukların davranışlarından ayırt etmek çok zordur.
Hastalığın kalıtsal yönü ise; DEHB hastası olan çocukların; ebeveynlerinde DEHB görülme oranı %50 civarı olduğu ; yakın akrabalarında ise %20 olduğu; vaka araştırılmalarında görülmüştür. Hastalığın anne baba tutumu; kaotik ev ortamıyla ile ilgili olduğuna dair bilimsel bilgiler bulunmamaktadır.
Yaygınlığı
DE/HB görülen bireylerin çoğunda belirtiler erken çocukluk döneminde(3-4 yaş) ortaya çıkmaya başlar. Genel olarak ilk hiperaktivite ardında dikkatsizlik belirtileri gözükmektedir. Bu belirtilerin ergenlik dönemlerinde de devam ettiği ancak yetişkinlik dönemlerinde kademeli olarak azaldığı gözlenmektedir. ABD”de yapılan araştırmalarda (1994) çocukların genelinde; tüm alt türler ile birlikte yaklaşım%3 ile 5 arası görülme sıklığına rastlanmaktadır. Erkek çocuklarında; kız çocuklarına göre daha sık rastlanmaktadır.
Teşhisin konulması;
Klinisyenler; DEHB için iki belirti listesini araştırırlar; birincisi dikkat eksikliğinin olduğu liste; ikincisi ise hiperaktivite ve dürtüselliğin olduğu listedir. Bu belirtiler 7 yaşından önce ortaya çıkması ; en az altı ay sürmesi; okul ev gibi en az iki farklı ortamda görülmesi; çocuğun günlük yaşamını zorlaştıracak boyutta olması gerekmektedir. Ayrıca başka bir hastalık veya sağlık sorunlarının (öğrenme güçlüğü; aile içi problemler vs.) öncül belirtisi olmamalıdır.
Hastalığın üç alt türü vardır; bunlar;
a-Belirti tarama listesindeki; dikkkat eksikliği belirtilerini daha çok karşılıyor ise; “dikkat eksikliğinin önde olduğu tip”
b-Belirti tarama listesindeki; hiperaktivite ve dürtüsellik belirtilerini daha çok karşılıyor ise “ hiperaktivite ve dürtüselliğin önde olduğu tip”
c-Eğer; her iki belirti listesinden; hastalık tanısı konacak kadar; en az altışar belirti gözleniyor ise “birleşik tip” tanısı konulur. En sık da hastalığın “birleşik tip” alt türü görülmektedir.
Görüldüğü üzere hastalığı tanı koyma ve tedavi planlanma süreci ciddi emek ve uzmanlık isteyen bir çalışmadır.
Tedavisi nasıl yapılır;
DEHB hakkında aile; okul öğretmeni ve davranışları gözlemlenerek ayrıntılı bilgiler toplanır.
Psikolojik testler yapılır;
Çocuk psikiyatriye yönlendirilerek; ilaç tedavisi başlatılır;
Çocukla bireysel terapi;
Aile terapisi; ailenin hastalık hakkında bilgilendirilmesi ve ailenin çocuğa yaklaşımı konusunda beceri kazandırılması;
Okul konsültasyonu; okul rehber öretmeni ve dersine giren öğretmenlere bilgi vererek; sınıfta ve derslerinin işlenilişinde düzenlemeler yapılması;
Gerekiyorsa özel eğitim desteği sağlanması;
İlaç kullanımının gerekliliği
Bazı aileler haklı olarak psikofarmakolojik ilaçların uzun süre kullanımına bağlı yan etkilerinden dolayı ilaç tedavisine sıcak bakmamaktadırlar. Ancak; hastalığın ortaya çıkması ve sürmesinde; biyolojik faktörlerin etkisinin ağırlıklı olduğu göz önünde bulundurulduğunda; ilaç tedavisinin son derece etkili olduğu görülmektedir. Verilen ilaçlar sayesinde beynin iletici sistemi daha iyi çalışır ve hedef belirtilerde önemli azalmalar görülür. Çocuğun yaşı ilerlediğinde beynin kimyasal iletici üretimi arttığı için hastalık belirtileri erişkin yaşlarda; azalarak kaybolmaktadır.
Psikofarmolojik ilaçların olası yan etkileri bazı vakalarda görülmektedir. Bu ilaçlar direkt beyin kimyasını etkileyen ilaçlar olduğu için küçük dozajlar halinde uzun süreli kullanılan ilaçlardır.İlaçların olası yan etkileri; ilacın alınmaya başlaması ile birlikte 15-20 günlük bir süreçte azalarak görülmemeye başlar; aynı şekilde ilaçların iyileştirici etkisi de yan etkilerin azalmasıyla görülmeye başlar. İlaç başlanması; ilaç dozajının düzenlenmesi ve sonlandırılması sadece psikiyatristlerin yetki ve sorumluluğundadır. O nedenle; psikiyatri denetimi olmadan ilaç kullanılması veya sonlandırılması pisko terapi çabalarını da zora sokan bir durumdur.
Tedavisi
Tedavi sürecinde başarıya ulaşmak için; hastalık hakkında ayrıntılı bilgi toplanması; psikiyatrist değerlendirmesi; okul-sınıf düzenlemeleri; ev düzenlemeleri; bireysel terapi ve anne baba eğitimini kapsaması gereklilik arz etmektedir. Tedavi seansları bir paket sunulmakta bitiminde gerekirse kontrol seansları da düzenlenebilmektedir. Görüldüğü gibi; tek bir psikiyatrist veya tek bir psikoloğun çabasından çok; eşgüdümlü harekat eden bir ekip çalışmasının gerekliliği zorunludur.
Tedavi edilmeyen çocukları bekleyen tehlikeler;
DEHB olan çocukları; odaklanma sorunları nedeniyle ilk başta akademik bir başarısızlık beklemektedir. Bunun yanı sıra; dürtülerini kontrol edememelerinden kaynaklanan; tek düze düzenlenmiş; öğretmen kontrolündeki bir sınıfta; uyum problemleri çıkarmaları kaçınılmaz olup; bunu akabinde sınıf ve okul ortamında hem çocuk için hem de aile sosyal sorunların görülmesi kaçınılmazdır. Kısacası sınıfın istenmeyen çocuğu olma riski taşımaktadırlar. Bu çocuklar ilerleyen zamanlarda “karşıt gelme bozukluğu” ve “davranım bozukluğu” yaygın olarak görülmektedir. DEHB; ile birlikte bu bozukluklar eş zamanlı olarak ortaya çıkmasıyla; ilerleyen yaşlarda; kaygı bozukluğu; depresyon; anti kişilik bozukluğu ve madde kullanımı bozukluğuna da rastlanılması yüksek ihtimal dahilindedir.
Tüm bu nedenler ile hastalığın belirtilerinin ciddiye alınması; erken tanı ve tedavinin erken başlanılması son derece önemli olup; konu hakkında eğitim almış uzmanlardan yardım almanız son derece önemlidir.