Öfke; gerilim yaratan olaylar karşısında insanların verdiği agresif tepkidir. Özünde öfke de aslında bir duygudur. Ama öfkenin duygusal havzamızdaki konumu negatif duygular içerisinde bulunmasıdır. Daha iyi anlaşılması için öfkeyi kızgınlığın en üst aşaması olarak da tarif edebiliriz. Aslında tüm insanlarda var olan bir duygudur. Önemli olan da öfkenin yok edilmesi değil doğru yönetilmesidir. İnsanlarımızın ise çoğunlukla zorlandığı nokta öfkenin yönetilebilmesidir.
Öfke çoğunlukla tetikleyici bir olumsuz olay sonrasında verilen ölçüsüz veya aşırı tepkiler şeklinde yaşanır. Örneğin bir ailenin çocuklarıyla beraber bir alışveriş merkezine gittiğini; orada yaşanan bir olumsuzluk karşısında aile babasının yaşanan olumsuzluğa normalin üstünde tepkiler verdiğini ve ortamı gerdiğini düşünelim. Aslında aile babasını tetikleyen olayda o adam özünde haklıdır. Ama bir yanlışa verilen tepki olması gerekenden büyük olunca haklıyken haksız durumuna düşmek gibi bir sonuç ortaya çıkar. Hele verilen tepki devamlılık arz eder hale gelir ise ortamın tüm huzurunu olduğu gibi o aktiviteyi paylaşan aile bireylerinin de keyfinin kaçmasına yol açar. Bu tip durumların yaşandığı ailelerde zamanla birlikte bir şey yapma isteğinin zayıflaması; korku; kendini geri çekme gibi sonuçlar ortaya çıkar. En sonunda aile içinde bile bu öfke ölçüsüzlüğü; öfke patlaması; öfkeyi yönetememe sorunu ortak faaliyet arzusunu yok eder; birlikte bir şeyler yapmayı ortadan kaldırır bir kaçınma yaratır. Bu nedenle öfke yönetimi sorununun en önemli sonuçlarından birisi ailelerde ortak faaliyet yapma yönünü örselemesidir.
Eşler arası yani karı-koca ilişkisinde de öfke kontrolü önemli ve gereklidir. Bir kere şu bilinmeli ki sıfır sorunlu bir ilişki yoktur. Her ilişkide mutlaka sorunlar olacak ve yaşanacaktır. Önemli olan da zaten bir çiftin sorunlarının olması değil; sorunlarını birlikte çözerek aşabilmesidir. Bunun için ise çiftlerin şartlanmadan iletişim kurmaları; tekrara düşmemeleri ve iletişim ortamında öfke kontrollerinin yerinde olması gereklidir. Bazı çiftlerin ilişkisinde taraflardan birinin; bazılarında ise her ikisinin öfke yönetimini becerememesi çoğunlukla kolaylıkla halledilebilecek bazı sorunların halledilemeyip kronik sorun haline gelmesine yol açmaktadır. Şu unutulmamalıdır ki öfke kontrolü yerinde olmayan bir iletişim çoğunlukla çatışma ve kavgaya dönüşür. Böylesi ilişkilerde zamanla eşlerin birbirlerinden uzaklaşması; iletişimi sınırlı tutması; gerekli olmadıkça konuşmaması ve zamanla birbirlerinden uzaklaşması kaçınılmaz hale gelir. Tabiatıyla öfke kontrolü sorunlarının karı-koca hayatında da fevkalade zedeleyici sonuçları olabilmektedir.
Öfke kontrolünün bir diğer önemli olduğu alan sosyal hayat ve iş hayatıdır. Yaşam bağımlı ve bağımsız değişkenlerle yaşanır. Bağımlı değişkenler yönetebildiğimiz değişkenlerdir ve yaşamın %30 na tekabül eder. Bağımsız değişkenler ise yönetemediğimiz ama etkilendiğimiz; başkası kaynaklı değişkenlerdir ve yaşamın %70 ne tekabül eder. Bu özellikle egemen olmadığımız sosyal hayat ve iş hayatında bizim dışımızda karşılaşacağımız bir çok değişkenin olması ve onları doğru yönettiğimiz takdirde iş ve sosyal hayatımızın başarılı geçeceği anlamına gelir. Bu alanlarda birincisi iletişimin iyi yönetilmesi; ikincisi öfke kontrolünün sağlıklı olması başarılı olmak için elzemdir. Yaşamın her alanında olduğu gibi sosyal yaşam ve iş yaşamında da insan olduğuna göre sorunun da olması kaçınılmazdır. Burada biz aslında kimseye eksikler ve yanlışlar karşısında tepkisiz kalınmasını önermiyoruz. ancak tepkiler yumuşak ve ölçülü olmalı ki insanı haklıyken haksız durumuna düşürmemelidir. Ayrıca çok etkileyen bir olumsuzluk karşısında ise çoğunlukla tavsiyemiz tepkinin ertelenmesi; anlık refleks tepkilerin verilmemesi; tansiyon düştükten sonra üzerinde düşünülmüş ve seçilmiş bir tepkinin iletilmesidir. Açıkçası çoğunlukla insanlarımızın yapamadığı da budur. Sabırsızlık;tez canlılık burada da devreye girmekte ve bazen insanları başında haklıyken verdiği tepkilerin ölçüsüzlüğü nedeniyle sonunda haksız durumuna düşürmektedir. yani en son söylenecek söz en başta söylenerek sıralama hatası yapılmaktadır. Bunlar tabi ki iş yaşamında ve sosyal yaşamda örseleyici; yalnızlaştırıcı ve başarısızlık doğuran sonuçlar yaratmaktadır.
Öfke kontrolü aslında psikolojik anlamda en çok da iletişim alanını sağlıksızlaştıran bir sorundur. Ebeveyn-çocuk ilişkilerinde; eşler arası ilişkilerde; sosyal ilişkilerde ve iş yaşamındaki ilişkilerde öfke kontrolsüzlüğü zamanla devamlılık arz eden sorunların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu arada şu da bilinmeli ki öfke kontrol bozukluğunun iki türü vardır. Bunlardan birincisi ölçüsüz tepki; diğeri ise sınırsız tepkidir. Ölçüsüz tepki bir yanlış karşısında verilmesi gerekenin üstünde bir şiddette tepki verilmesidir. Sınırsız tepki ise bir olumsuzluk karşısında verilen tepkinin başladığı an durdurulamayışıdır. Birincisi şaşırtıcı olur; ikincisi ise yıldırıcı sonuç yaratır. Bir insan hep bu şekilde görülür ve tanınırsa elbette ki zamanla etrafındaki insanlar tarafından çekinilen; iletişim kurmaktan kaçınılan; korkulan bir insan halini alır.
Öfke baldan tatlıdır atasözü aslında insanların bu sorun hakkında düşünmesi açısından çok anlamlı bir sözdür. Çünkü öfke duygusu başladı mı durdurulmasında sorun yaşanan bir duygudur. Zaten sorunu yıldırıcı hale getiren de çoğunlukla başladı mı durmayışıdır. Bu durum genellikle yaşam pratiğinde bir soruna öfkelenildiği zaman bu öfkenin önce yaşanmış başka sorunlara olan öfkeyle de birleştirilerek derinleştirilmesi yaşanması şeklinde ortaya çıkar. Bu ilişkilerde hemen hiç bir sorunun yarasının kapanmaması gibi travmatik bir sonuç yaratır. Birde unutmamak gerekir ki öfke insanları var olan bir sorunun çatışmaya dönüşmesine ve çözümünden uzaklaşmasına sürükler. Tabiatıyla yaşayan herkesin yaşamında öfke kontrol sorunun bıraktığı derin izler maalesef vardır.
Öfke kontrol bozuklukları çoğunlukla içinde yetişilen şartlar; aile ortamı; duygusal dengelenmemişlikler gibi sorunların doğurduğu ve yaşam akışını olumsuz etkileme potansiyeli oldukça yüksek sorunlardandır. Bu nedenle de neden-sonuç bağıntısı doğru kurularak; bir karakter halini almışsa profesyonel yardım alınarak çözülmeye çalışılmalıdır. Özellikle aile yaşamında bu sorunun ortaya çıkardığı travmalar yüksektir. Zira öfke kontrolü sorunu olan bir babanın veya annenin elinde yetişen çocukların psikolojik gelişimlerinin çok sağlıklı olamayacağı aşikardır. Çiftlerden birinin veya her ikisinin öfke kontrolü sorunu bulunduğunda o evliliğin de sağlıklı yürüyemeyeceği aşikardır. Dolayısıyla öfke kontrol bozukluğunun en çok aile yaşamını tahrip etme potansiyeline sahip bir psikolojik problem olduğu dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Öfke kontrolü sorunları deneyimli bir uzamandan düzenli yardım alındığında çözümü olan bir sorundur. Bu sorunu yaşayanlar boşuna bu benim yapım; karakterim diyerek gereksiz sahiplenmeler yapmamalı; yaşamlarında yarattığı problemleri görmeli ve çözümünün mümkün olduğunun bilinci içerisinde yardım almaya yönelmelidir.
Öfke kontrol bozuklukları genellikle bir takım dengelenmemişliklerin ortaya çıkardığı bir psikolojik sorundur. Bir sorunun çözümünün ilk aşaması sorunun kabullenilmesi ve sahiplenilmesidir. Evet benim böyle bir sorunum var ve ben bunu çözmeli; daha pozitif bir yaşam yaşamaya yönelmeliyim denildikten sonra alınacak yardımın bir önemi ve anlamı vardır. Bu noktaya gelinmiş vakalarda alınan yardımların sorunun çözümünü sağladığı ise bir uzman psikolog olarak sürekli yaşadığımız bir durumdur. Görün; kabullenin ve çözmek isteyin...Çok şeyin değiştiğini göreceksiniz. Sevgiyle...