Oyun çocuklar için vazgeçilmez bir gerekliliktir. Çocuklar yapacak birşeyleri olmadığı için; vakit geçirmek için; oyalanmak için oyun oynamazlar. Oyun oynamak onların en temel işidir. En önemli ihtiyacıdır. Tıpkı konuşmak gibi...
Çocuklar oyun yolu ile kendilerini ifade ederler. Özellikle de duygusal ihtiyaçlarını oyuna dökerler. Yetişkinler gibi dil becerileri gelişmiş değildir. Yetişkinler kendilerini ifade etmek için soyut bir sembol olan sözcükleri seçerken; çocuklar somut semboller olan oyuncakları seçer. Çocuklar kelime olarak oyuncakları kullanırlar çünkü çocukların soyut kavramları kullanma yetileri henüz gelişmemiştir. Kelimeler soyut; oyuncaklar somuttur. Çocuklar somut konuşurlar davranışla konuşurlar. Sana çok kızgınım demezler; gelip vururlar. "kızgın olmak" çocuğun anlam dünyasında karşılık bulan bir durum değildir.Bu sebepten çocuklar oyunda oyuncakları ile kendilerini ifade ederler. Kızgınsa oyuncağına vurur; tükürür; tekmeler; ısırır; öldürür v.s. Böylelikle iç dünyasındaki öfkeyi dışavurur. İç dünyasında duygular denge haline gelir. Denge haline gelen iç dünya sağlıklı ruhsal gelişimin önüne engeller koymaz ve tıkanıklıklar oluşturmaz.
Öyle sanıyorum ki biz yetişkinler; son zamanlarda oyunun önemini kavrayamaya başladık. Hemen her yerde oyunun önemi hakkında hatta nasıl oyun öğretileceği oynanacağı hakkında bolca yazar; çizer olduk. Lakin çocukların oyun ihtiyaçlarını; oyun doğalarını tam olarak anlayamadığımızı düşünmekteyim. Zira onlar adına oyunlar oynar olduk!
Çocuklar adına oyunlar oynamanın; etkinlikler planlamanın arkadaşlarımızı sohbet için davet ederek onlara konuşacakları konuların metnini vermekle aynı şey olduğunu düşünüyorum. Dostlar ile bir arada olmak; muazzam bir sohbet ve paylaşımlar keyifli olabilir. Hatta böylesine güzel birliktelikleri organize etmekte...Ancak kimin ne zaman konuşacağı; konunun ne olacağı; hangi kelimelerin kullanılacağını belirlemek biraz fazla olmuyor mu?
Oyun oynamak çocukların gelişimlerinin önemli bir parçasıdır. Ana-baba ile kurulan sağlıklı sağlam iletişimde oyunun yeri tartışılamaz. Oyun deyip geçmeyin çok ince bir sanattır kendisi. Misal; oyunları çocuklar başlatmalı; kime ne kadar rol vereceğine çocuklar karar vermeli ki; üretkenliğini devam ettirip; sorumluluk üstlenmeyi deneyimleyebilsinler. İçsel referanslarına yönelebilsinler. Kendi içlerinden geldiği gibi kendi ihtiyaçlarına uygun oyunları kurabilsinler. Çocuklar oyunla iyileşirler. Kaygıları; korkuları ile oyunu kullanarak baş edebilirler.
Kendi oyununu kurabilen çocuk ebeveynleri tarafından olumlu destek gördüğünde kendine olan güveni artar. Kendilerini ifade edebilirler. Gelişimsel olarak yaşadıkları güçlükler ile daha kolay başa çıkarlar. Çocukların kendilerini ifade edebilmeleri için zamana ihtiyaçları vardır. Bu zaman tanınmadan çocuğa oyunlar planlamak çocuğun ihtiyaçlarını görmezden gelmek olur. Kendi oyunu yerine annenin oyununu oynayan çocukları bekleyen en önemli tehlike ise çocuğun kendisi olmaktan vazgeçip annesinin istediği; annesinin zihnindeki tasarımsal çocuk olmayı seçmesidir. Kendisi olmaktan vazgeçen çocuk sahte bir kendilik geliştirir. Kendi oyununu kurmaya fırsat tanımadan hazır; planlanmış anne oyunlarının oynanması kimin ihtiyacını karşılıyor olabilir?
Oyun çocukların dili; oyuncaklar ise kelimeleridir. Çocuklarımızı anlamak; ihtiyaçlarını kavramak ve gerçek bir kendilik geliştirmesine yardımcı olabilmek için biz yetişkinlere onlarla aynı dili konuşmayı öğrenmek düşer.