Cinsellik insanoğlunun vazgeçilmez bir parçasıdır. Erkek ve kadın olarak kim olduğumuzu tanımlayan önemli bir yaşam alanımız. Cinsellik; insanlığın varoluşu ile birlikte var olmuştur. Cinsel yaşamla ilgili algılarımız kimliğimizin yaşamımızın diğer parçalarında olduğu gibi erken bebeklik yıllarına dayanır. Bu gün sizlere dokunma ve cinsellik arasındaki ilişkiden bahsetmek istiyorum.
Cinselliğin temelini “dokunmak” oluşturur. Dokunma her daim cinsel bir eylem değildir ancak her cinsel eylemin vazgeçilmez unsuru dokunmaktan ve dokunulmaktan hoşlanmaktır. Cinsel eylemlerin ten tene temas ile ve çıplak olması bize bunu kanıtlar niteliktedir. Kadın ve erkeğin bir bütün olma arzusuna hizmet eden cinsel ilişki bebek ile annenin bütünleşmesine çok benzer. Sanki erişkin yaşamının “diğeri” ile olan bütünleşme kaynaşma ihtiyacını cinsellik karşılar.
Sevmeyi kitaplardan; derslerden öğrenemeyiz. Sevmeyi ancak sevilerek; sevilmeyi deneyimleyerek öğrenebiliriz. İnsan yaşamı için fizyolojik gereksinimlerden daha önemli olan duygusal gereksinimlerin olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış gerçektir. Bebeklerin hayatta kalmaları için fiziksel yakınlık ve temas gereksiniminin karşılanması; yiyecek gereksiniminin karşılanmasından daha önceliklidir. Demem o ki; dokunmak insan için hayati öneme sahiptir. Sevgiyi öğrenme yolunda karşımıza çıkan ilk kişi bakım veren yani “anne” dir. Anne bebeğine sevgi ile dokundukça bebek kendiliğini oluştururken beden sınırlarının farkında olur Kendiliğin temelleri atılırken bebeğin bir ötekinden ayrı olduğunu fark ettiği unsurlardan bir tanesi de annenin dokunuşlarıdır. Şefkatli bir dokunma bebeğe haz verir. Bebek annenin dokunuşları; kucaklaması; sarılması gibi fiziksel teması ile sevgi duygusunu alıyorsa bu aynı zamanda bebeğin güven duygusunun da oluşmasını sağlar. Bebek annenin dokunuşlarına ihtiyaç duyar. Dünyanın yaşanılası bir yer olduğunu anlamak ister. Annenin dokunuşları bebeği yatıştırır ve güven verir. Dünyanın yaşanılası bir yer olması ve dokunmanın sevgi ile kodlanması bebek ve anne ilişkisinde olumlu bir sevgi bağının kurulmasına ve güvenli bir bağlanmanın oluşmasına yol açar. Erken çocukluk döneminde bebeğin ihtiyaçlarını yerinde yeterince karşılayan bir anneye sahip olması ile güven duygusunun gelişmesi; dokunmaların sevgi içermesi erişkin yaşamında erotik hazzın; sevgi güven ve gerçek bir mutluluk olarak algılanmasını sağlar.
Dokunma ve sevgi arasındaki bağın kurulabildiği bireyler şanslıdır. Çocukluk dönemlerinde bedensel temas rahatlatılmak; şefkat göstermek; ilişki kurmak; oyun oynamak için kullanılmıştır. Ebeveynler çocukları üzüldüğünde; canı yandığında kucaklayarak onu yatıştırıyorsa; çocuklarının mutluluklarını paylaşırken onlara sarılıyorsa veya çocuklarını takla atması; amuda kalkması gibi bendensel faaliyetleri için teşvik ediyor ve heyecanla; merakla çocuklarını izliyorsa onlara cinselliğin en temel bileşenlerinden birini öğretiyor demektir. Bu şanslı bireyler çok küçük yaşlardan itibaren dokunmayı sevgi ve şefkatle; bedenlerini ise oyun; haz; rahatlık; heyecan; sevgi eğlence ve zevkle özdeşleştirir. Erişkin yaşamda cinsel ilişkiden fiziksel yakınlaşmadan keyif alabilir.
Dokunma ihmal edildiğinde veya bebeğe dokunmanın haz olarak değil; acı hoşnutsuzluk olarak kodlanmış olması cinsellikten keyif alamamaya; rahat hissedememeye; zevk alamamaya ve cinsel ilişkiden kaçınmaya sebebiyet verebilir.
Mutlu; sağlıklı ve doyumlu bir erişkin cinsel yaşamı için erken çocukluk yıllarında dokunmanın sevgi ve şefkatle bağ kurması temel gerekliliklerden bir tanesi. Çocuklarımıza bolca sarılacağımız günler dileğiyle