Bağımlılık bir kişiye; bir varlığa ya da bir nesneye yönelik karşı konulamaz istek ve kişinin kendi iradesini kaybedip bağımlı olunan kişi; nesne ya da varlığın iradesi altına girme ve bağımlı olunan nesne-madde üzerinde kontrolünü kaybetme durumu olarak tanımlanabilir. Bu durum; internet; oyun ve sosyal medya bağımlılığı olabileceği gibi patolojik kumar bağımlılığı; alışveriş bağımlılığı; seks bağımlılığı; spor bağımlılığı ya da yeme bağımlılığı olabilir. Herhangi bir takım; siyasi ya da dini görüşe yönelik fanatizm de bağımlılık olarak değerlendirilebilir. Bunların dışında; eş bağımlılığı ya da ebeveyn-çocuk bağımlılığı ve alkol-madde bağımlılığı yer alır. Madde bağımlılığı; kişinin kullandığı madde üzerindeki kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürdürememeye başlamasıdır. Kişi; yaşadığı fiziksel; ruhsal ve sosyal sorunlara rağmen madde kullanımını sürdürür ve azaltmak ya da bırakmayı istese de kendini durduramaz. Bağımlılık önlenebilir; tedavi edilebilir; tedavi edilmezse yaşam boyu devam eder.
Kişi alkol ya da maddeyi dener; sonrasında bunları sık bir şekilde kullanmaya başlar ve bağımlılık gelişir. Yani aslında maddeyi denemek de bir risktir.
Bağımlılığın gelişmesi maddelerin cinsine; saflığına; kullanım süresine ve kullanan kişilerin kişilik özellikleri vb. değişkenlere göre farklılık gösterir. Bazı maddeler tek kullanımdan itibaren bağımlılık yapabileceği gibi bazılarında birden fazla kullanımda bağımlılık gelişir. Madde ne kadar saf ise bağımlılık yapma potansiyeli o kadar yüksektir. Kişi madde kullanmaya ne kadar erken yaşlarda başlamışsa bağımlılık o denli yüksek olabilir. Dürtüsel kişilik özelliklerinin varlığı; düşük benlik algısı; davranım bozukluğu ya da ergenlik döneminde olma gibi bir takım durumlar da bağımlılık için risk oluşturabilir.
Beynimiz; yemek yeme; su içme ve cinsellik gibi yaşam için gerekli temel davranışları tekrar etmek için bu davranışların haz vermesi üzerine yapılanmıştır. Beynimizde ‘Ödül Yolakları’ diye adlandırılan bir bölge bulunur ve bu bölge canlılığımızı devam ettirebilmemiz için gereklidir. Bu ödül sistemi; yemek yeme; su içme ve cinsellik sonrasında aktive olur ve haz ortaya çıkar. Bu alan; yemek; su ve cinsellik dışında spor; müzik ve sanatsal faaliyetler gibi doğal yollarla da aktive olur ve bunlar da haz ve doyum sağlayan yaşantılar olarak kaydedilir. Madde bağımlılığında da aynı mekanizma çalışır. Kişiler herhangi bir maddeyi denedikten sonra beynimizin ödül yolakları denilen bölümünde yer alan ödül sistemi devreye girer ve haz ortaya çıkar ve kişi tekrar tekrar bu yaşantısını devam ettirir. Madde bir kez denense dahi beynin bu bölgesinde kaydedilir ve beyin tarafından hatırlanır. Her deneme bağımlılık gelişimi için bir pekiştireç görevi görür.
Madde kullanımı beyinde yapısal ve fonksiyonel bir takım değişikliklere sebep olur. Kullanılan maddeye tolerans gelişir. Tolerans; tekrarlayan kullanımlarda eski dozun aynı etkiyi yaratmaması ve kişinin o etkiye ulaşabilmesi için daha fazla miktarda maddeye ihtiyaç duymasıdır. Yani; kişi bir önceki kullanımlarındaki aynı etkiyi yaşamak ister ve madde alımını tekrarlar. Fakat bir önceki dozla aynı etkiyi yakalayamaz. Çünkü denenen ya da kullanılan maddeye karşı tolerans gelişmiştir. Dolayısıyla; aynı etkinin sağlanması için giderek artan dozlarda maddeye ihtiyaç vardır. Bu durumu örneklendirirsek; kişi ilk zamanlar 2 duble rakı ile çakırkeyif olurken düzenli kullanım sonrasında; 2 duble rakı kişide aynı etkiyi yaratmamaya başlar ve kişinin çakırkeyif olabilmesi için 3 duble rakı gerekir. Bir süre devam eden düzenli kullanım sonrasında da 3 duble rakı aynı istenen etkiyi yapmamaya başlar ve miktar arttırılır.
Bağımlılık; beynimizde salınan dopamin maddesiyle yakından ilişkilidir. Normalde; beyin belli bir seviyede dopamin üretir ve yukarıda bahsedilen yemek; su ve cinsellik gibi faaliyetler sonrasında doğal olarak salınır ve haz duygusu oluşur. Madde bağımlılığında; bağımlılığın gelişmesi sırasında dopamin üretimi ve bunu alan reseptörlerin (alıcıların) sayısı ileri derecede artar. Bu şekilde kişi maddeyi aldığında iyi hisseder. Ancak; bu iyi hissetme hali çok uzun sürmez. Çünkü; beyin dopaminin çok fazla salındığını farkeder ve bu durumu dengelemek için dopamin üretimini ya da reseptör sayısını azaltarak denge sağlamaya çalışır. Böyle olunca; kişi normal yaşantısındaki iyilik hali için bile maddeye ihtiyaç duyar ve aynı hazza ulaşabilmek için madde miktarını sürekli olarak arttırması gerekir. Dopamin; bağımlılığın sadece bir parçasıdır. Bu durum yaşanırken; aynı zamanda kişi madde almadığında ya da maddeye ulaşamadığında bir takım rahatsız edici belirtiler ortaya çıkar. Bu duruma; yoksunluk belirtileri adı verilir. Bu belirtiler; kullanılan maddeye göre değişkenlik göstermekle beraber kişi için çok rahatsız edicidir. Bu belirtilere örnek olarak; huzursuzluk; gerginlik; depresyon; bulantı; kusma; ishal; kas spazmları; şiddetli ağrılar verilebilir. Yani; madde kişiye artık haz vermese de kişi bu rahatsız edici yoksunluk belirtileriyle baş edemez ve sadece bu belirtilerden kurtulmak için bile tekrar madde alır. Kişi; artık madde üzerindeki kontrolünü yitirmiş ve hayatındaki en birincil önceliği madde olmuştur. Yani bağımlılık gelişmiştir.
Madde kullanımıyla; beynin hem yapısının hem de fonksiyonlarının değişimi nedeniyle bağımlılık bir beyin hastalığı olarak tanımlanır ve tedavi gerektirir. Yaşam boyu süren bir hastalık olmasına rağmen tedavi edilebilir ve durdurulabilir bir hastalıktır.