Günümüzde HIV tanı ve tedavisinde önemli ilerlemeler kaydetmiş olmamıza rağmen enfeksiyonun toplumsal boyutunda yol aldığımız pek de söylenemez. HIV konusu ile ilgilenenler ve toplumumuzun sağlık okur yazarlığı seviyesini takip edenler insanların etiketleyici; dışlayıcı; ayrımcı bakışı açısının farkındadırlar. Maalesef üzerinde durulması gereken çok daha önemli bir konu var ki o da sağlık profesyonellerinin HIV tanısı alan ya da HIV ile yaşayanlara dair davranış ve söylemleri.
Devletin HIV konusunda yaptığı (aslında yapmadığı) yetersiz farkındalık çalışmaları; insanların bilimsel bilgiye ilgilerinin olmayışı; medyanın sadece dram ve sansasyon yaratan haberlere yer verip yeni gelişmlerden ve ilerlemelerden bahsetmeyişi; zihnimizdeki yıkılmayan önyargılar ve hepsinin üstüne dişçisinden cerrahına hemşiresinden porterına sağlık ekiplerinin tutumu maalesef ayrımcılığın ve etiketlemenin hızla devam etmesine sebep olmaktadır.
Sağlık profesyonellerinin tutumu aslında kronik bir hastalık olan fakat toplumumuzda çoğunlukla ölümcül olarak bilinen HIV enfeksiyonuna dair algıyı şekillendiren önemli faktörlerden biridir. Yeni tanı alan kişilerin tanıyı kimden ve nasıl öğrendikleri hastalık algılarını olumsuz etkileyerek ruhsal sorunlara yol açmakla birlikte kişilerin tedavi uyumu ve sosyal yaşantılarını da olumsuz etkilemektedir. Suçluluk ve utanç duyguları; cezalandırılma düşüncesi; ölüm kaygısı; geleceğe dair belirsizlik baş edilmesi güç durumlara sebep olmaktadır.
Aşağıdaki iki vaka da enfeksiyon hekimleri tarafından yönlendirilmiştir. Farklı zamanlarda danışmanlık verdiğim iki danışanımın da günlük işlevselliklerini bozacak ölçüde psikolojik sorunlar yaşadığı gözlemlenerek ayrıca psikiyatriste de yönlendirilmiştir.
Vaka 1
İstanbul‘da bir eğitim araştırma hastanesinin dahiliye polikliniğine giden 36 yaşında; bekar; ilkokul mezunu erkek hasta enfeksiyon hastalıkları polikliniğine sevk edilir. Doktor tarafından yapılan muayene sonrasında hasta gerekli tetkiklerin yapılması için kan alma birimine gittiğinde sistemde HIV için kan tahlili isteği yapıldığını gören hemşire tarafından küçük düşürücü; ayrımcı ve etiketleyici sözlere maruz kalır. Kan alma biriminde sırada bekleyen diğer hastaların içinde hemşirenin yüksek sesle „Bir anlık zevkin için hayatını mahvetmişsin. Bundan sonra kimseyle evlenemezsin. Kimseyle ilişkiye girip de diğer insanlara da hastalık bulaştırma; insanların günahına girme...“ cümlelerini sıralamasıyla hasta kendisini kirli; suçlu; aşağılık hissettiğini belirtmiştir. Tanı aldığını öğrendikten bir hafta sonra evlilik aşamasında olduğu nişanlısından HIV tanısını gizleyerek başka bir sebep söyleyerek ayrılır. Evde tüm eşyalarını kendi odasına toplayıp evdeki diğer bireyler eşyasını kullanırsa HIV bulaşır düşüncesiyle kapısını gece gündüz kilitli tutmaya başlayan danışan giderek içe kapandığını ve sosyal ilişkilerini de sınırlandırdığını dile getirmiştir.
Vaka 2
İstanbul’da özel bir havayolu şirketinin yer hizmetleri biriminde bagaj bölümünde çalışan evli; 3 çocuk babası; 42 yaşında; erkek personel zorunlu yıllık kurumiçi sağlık taramasında HIV pozitif olduğunu öğrenir. İş yeri hekiminden test sonucunu öğrenen çalışana kurumda daha fazla çalışamayacağı söylenerek istifa estmesi istenir. İlkokul mezunu olan ve HIV ile yaşıyor olmanın iş akdinin feshi için yasal geçerliliği olmadığını bilmeyen danışan; sağlık durumunun kurum içinde ifşa edilmesinden ve ayrımcılığa maruz kalmaktan kaygılandığı için istifa dilekçesini imzalayarak kıdem tazminatı da dahil olmak üzere tüm çalışma haklarından vazgeçerek işten ayrılmak zorunda kalır. Zorlu olan bu dönemde tanı almanın travmatik sürecine ekonomik problemlerin eklenmesiyle evliliği de sonlanan danışanın yaşadığı tıbbi; ekonomik ve sosyal sorunlar beraberinde psikolojik sorunları da getirmiştir.