Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Aleksitiminin Kuramsal Temelleri

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
ALEKSİTİMİNİN KURAMSAL TEMELLERİ

Ünlü ruh hekimi Freud “çalışmak ve sevmeyi (arbaiten und lieben) ruh sağlığının yerinde olmasının göstergesi olarak açıklarken; bir anlamda duyguların bireyin ruh sağlığındaki önemine işaret etmektedir. Türkçeye “Duygular için söz yokluğu” olarak çevrilen Aleksitimi; bireyin ruh sağlığı ile ilgili bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Aleksitiminin bireyde oluş nedenlerini açıklamaya yönelik bir çok kuram bulunmaktadır. Burada; Psikoanalitik; Davranışçı-Öğrenme ve Bilişsel bakış açısından konuyu ele alan kuramsal görüşlere yer verilmiştir.

1. PSİKONALİTİK KURAM

Bilindiği psikonalitik yaklaşım; duyguları sözel olarak iletişim kurma yetersizliğini psikolojik gelişimdeki bazı duraksamalara; sağlıksız ego savunma mekanizmalarına veya duygusal travmalara bağlamaktadır. Bu kurama göre; bir uyarıcı bilinçdışı bir süreçte ise; kişi sadece gerilim yalamakta; ancak bunun içeriğini bilinçli olarak algılamamaktadır. Bu nedenle; uyarıcı ile ilgili durumları daha az ifade etmektedir. Çünkü; bir uyarıcının sözel olarak ifade edebilmesi için; bilinç dışından bilinç düzeyine gelmesi gerekmektedir. Bu kurama göre; ifade edilmeyen veya sözel yolla paylaşılamayan duygu; çatışma ve gerginlikler beden dili (somatizasyon) ile ifade edilmektedir. Psikonalitik yaklaşımın önemli noktalarından biri anne ile çocuk arasındaki etkili iletişime verdiği önemdir. Bu yaklaşım; aleksitimikler de görülen en etkili iletişim kurabilme kapasitesinin sınırlılığı; anne-çocuk arasındaki sözel veya sözel olmayan iletişimden etkilenme ile açıklanmaktadır (Stoudemire;1991).
Krystal e göre çocuk başlangıçta duygularını bedensel olarak ifade eder. Duyguları henüz farklılaşmamıştır ve sözel değildir. Doğuştan getirilen bir duygu genel olarak başlamakta; ancak büyüme ve gelişme süreci içinde farklılaşmakta; bedensellikten ayrışmakta ve sözel olarak ifade edilmektedir. Ancak bebeklikte yaşanılan olumsuz bir olayın durdurucu; erişkinlikte yaşanılan herhangi bir olayın geriletici bir etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle bazı aleksitimikler; geçirdikleri olumsuz yaşantılar nedeniyle; duygusal gelişimin ya ilk dönemine saplanmış; yada gerilemiş olan kişilerdir (Akt: Dereboy;1990).

2.DAVRANIŞÇI-ÖĞRENME KURAMI

Bu kurama göre; açık yada örtülü hemen tüm davranışlar öğrenme yoluyla kazanılmış davranışlardır. Davranışçı yaklaşım; öğrenme teması çerçevesinde düzenlenmiş bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre; bireyin tüm davranışları; doğumdan itibaren başlayan öğrenme ve eğitim sonucunda oluşur. Bu yaklaşım; her ailenin kendine ait bir kültürel yapısı ve iletişim biçiminin olduğunu kabul eder. Bireylerin; duygusal stres durumlarında verecekleri cevaplarla; duygusal olarak desteğe ihtiyaç hissettiklerinde verecekleri sinyaller bellidir. Bireylerin iletişim kurma yeteneklerini; aile içinde öğrenme (model alma) işleminin sonucunda ortaya çıkmaktadır. Aile içinde çocuklar; büyükleri stres altında iken; onları ifade etme ve baş etme çabaları yerine; hipokondriyak uğraşlar ve bedensel olarak ifade etme davranışı görüyorsa; "hasta" rolüne adapte olmaya hazır olmaktadır. Böylece; ailenin içinde büyüklerin duygusal durumlarda verdiği tepkiler; çocuklar için birinci öğrenme modelini içermektedir. Davranışçı-öğrenme modeli; aleksitimik bireylerde; duyguları bedensel olarak ifade etme davranışlarını; bedensel belirtileri bu hatalı öğrenme ile açıklık getirmektedir.

3-BİLİŞSEL KURAMLAR

Aleksitimiyi açıklamak için geliştirilen bu kurama göre; duyguları ifade etmek bilişsel gelişim sürecinden etkilenmektedir. Bu kurama göre; kişilerdeki bilişsel çarpıtmalar (Örneğin; keyfi çıkarsama; seçici soyutlama; aşırı genelleme; abartma yada küçültme; kişiselleştirme; sınırlı düşünme gb) onların duygu ve davranışlarını etkiler. Eğer kişi çerçeveyi tehdit edici olarak algılar; çevresel uyarıcıları tehlike yönünde abartır ve genelleştirirse kaygı durumları yaşar. Bu kişilerde tehlike; tehdit ve incinebilirlik şeklinde bilişsel şemalar oluşur. Lazarus a göre de duyguların altında bilişsel değerlendirmeler yatmaktadır. Bilişsel değerlendirmenin en ilkel biçimi dil öncesi ve bilinç dışıdır. Martin ve Pihl; aleksitimiklerin basit ve ilkel bilişsel şemalar kullandıklarını; öne sürmüşlerdir. Yani; aleksitimik kişilerden bilişsel değerlendirme; en alt düzeyde ve tam anlamıyla simgesel olmayan bir biçimde yapılır. Kişi bazı uyarıcıları stresli olarak değerlendirdiğinde; kendisinde de strese bağlı bazı bedensel değişiklikler ortaya çıkabilir. Böyle bir durumdaki; bilişsel çarpıtmaları nedeniyle stres içinde olduğunun bütünüyle farkında olmadığı gibi; beraberindeki duyguları da tam olarak yaşayamamaktadır. Böylece; sık yaşanılan; abartılan; genelleştirilen stresli durumlar bedensel belirtiler olarak ifade edilmektedir.

Lane ve Schwartz da aleksitimiyi Pioget in Bilişsel Gelişim Kuramına da yolu olarak açıklamışlardır.: 0-2 yaş arası; Duygusal motor (Sensory Motor) döneminde çocuk dokunma gibi basit duygusal verilerden; tutma ve emme gibi basit hareketlerden işe başlar. Kuram ve dil gelişiminin temeli bu dönemde atılır.

2-5 yaş arası işlem öncesi (pre-operational) dönemde çocuk; kelime kullanmaya başlar; ilkel düzeyde; ilk olarak sembol ve sembolün temsil ettiği nesne arasında ilişkiyi kavrar. Bu dönemde dil gelişimi; süratli bir gelişim gösterir. 3-4 yaşlarından sonra hayal (imgelenim) kurma başlar.

5-12 yaş arasındaki somut işlemler döneminde (concrete operation) çocuk; yeni ve son derede etkin zihinsel beceriler geliştirir. Gerçek dünya ile hayal dünyası arasındaki farkı kavrar.

12-18 yaş arası soyut işlemler (formel operations) döneminde genç; blişsel gelişimin son aşamasına gelmiştir.Bu aşamada ki genç; yetişkinler dünyasında ki yerini almıştır; belli bir sorunu çözmede değişik hipotezler öne sürer; bunları test eder; tüme varım ve tümden gelim düşünce tarzını kullanır (Cüceloğlu;1995).

Bilişsel kurama göre; duygu fiziksel bir uyarım sonucu ortaya çıkmakta; belirtilen bilişsel gelişim dönemlerinde bu olay devam etmektedir. Aleksitimik bireylerde ki duygularını ifade etme güçlüğü bilişsel gelişim dönemlerindeki bazı eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Aleksitimikler de ki duygusal durumların sözel ifade yerine; beden dili ile ifade edilmesi ise; kişinin duyusal-hareketsel(sensory-motor) dönem ile işlem öncesi dönem (pre-operational) dönemler arasında odaklanması ile meydana gelmektedir.

Bu kuramsal açıklamaların yanında; aleksitiminin tamamen veya kısmen sosyo kültürel etkenlere bağlı olabileceğini belirten açıklamalar ile; duyguların olduğu sağ serebral ile sol serebral arasında bir kopukluk ya da ilişki eksikliğinin aleksitimiye neden olduğunu belirten noröpsikolojik açıklamalar da bulunmaktadır.

KAYNAKLAR
Dereboy; İ. F;”Aleksitimi Özbildirim Özbildirim Ölçeklerinin Psikometrik Özellikleri Üzerine Bir Çalışma” Uzmanlık Tezi;1990.
Doğan; Cüceloğlu;İnsan ve Davranışı;Remzi Kitapevi;1995.
Lane;R.D.”İmpaired Verbal and Non Verbal Emotion Recognition in Alekithymia”; Psychosomatıc Medicine;1996.
Martn;B.J and Phıl;O.R;”İnfluence Alexithymic Charecteristics on Psychological and Sunjektive Stres Responses in Normal İndividuas” Psychoter Psychosom;1986.
Stoudemire ;Alan;”Somatotymia;Part 1 and 2” Psychosamatic;1991.