Aile ve Evlilik Terapisi
AİLE VE EVLİLİK TERAPİSİ
“Aile terapisi de neymiş ?” ;“Ben deli değilim!”; “Ben hasta değilim!”; “Benim bir şeyim yok !”; “ Sen sorunlusun sen git.”… ve benzeri birçok ifadeye rastlamışızdır çevremizde ya da hayatımızda. Sorunlarımız ne olursa olsun; nereden veya kimden kaynaklanırsa kaynaklansın inkâr etmek; yok saymak; görmezden gelmek hemen hemen hepimizin yaptığı hatalı yaklaşımlardan bazılarıdır. Acı gerçekleri görmezden gelerek veya zamana bırakarak çözemeyiz. Bu nedenle gerçeklerle yüzleşmemiz gerekmektedir.
Sosyal hayatımızın gidişatına baktığımızda bozulmakta olan bir aile kurumu ve toplum yapısı görmekteyiz bu çerçevede bu gidişata “Dur!” diyebilmek için mutlaka aile ve evlilik danışmanlığı ile terapileri söz konusu olmalıdır.
Aile ve evlilik danışmanlığı ve terapi süreci tarafların haklılıkları veya üstünlüklerini ispatlamaya çalıştıkları bir mücadele değildir olmamalıdır da. Bu konu da terapistin ya da danışmanın üzerinde çok büyük bir sorumluluk bulunmakta süreci iyi ve adil idare edebilmesi için alanında yetkin ve etkin bir uzman olmalıdır. Bu özellikleri taşımayan sözde uzmanlar maalesef sorunların çözümüne katkıda bulunmak yerine yeni sorunların başlamasına vesile; mevcut sorunların büyümesine de katkıda bulunabilmektedirler.
Çiftlerin mevcut sorunları uzun yıllar üzeri örtülmüş bir şekilde kalmakta ancak damlaya damlaya biriken sorunlar artık tahammül noktasını aştığı zaman artık boşanma öncesi son çare olarak aile danışmanına başvurmak bir yol gözükmektedir. Kimi zaman her iki eşin de isteği ile kimi zaman zoraki kimi zaman da tek taraflı başlayan danışmanlık süreci doğru şekilde profesyonel bir çizgide götürüldüğünde çok güzel sonuçlar alınabilmekte çiftlerin “Biz daha önce neden gelmedik ki ?” sorularını sormalarına bile sebep olmaktadır. Ancak ne şekilde gelinirse gelinsin eğer eşler iyi niyet taşıyor ve gayret gösteriyorlarsa karşılıklı olarak mevcut sorunların çözülmemesi için ve daha güzel günler yaşanmaması için hiçbir sebep kalmıyor.
Temelde büyük bir aşkla başlayan ilişkiler ne oluyor da eşlerin birbirleriyle kanlı bıçaklı hale geldikleri noktaya kadar bile gidebiliyor? Demek ki tek başına “seviyorum “demek yeterli gelmiyor. Ya da birbirlerine sonsuz güven duyan eşlerin mallarını ve canlarını emanet ettikleri eş bir numaralı can düşmanı haline gelebiliyor. ”Ben ona güveniyorum” demek de yeterli değilmiş. Güvendiğiniz beni asla yarı yolda bırakmaz dediğiniz eş bir bakmışsınız sizi yarı yolda hiç ummadığınız bir anda bırakıvermiş. Bir kez daha anlıyoruz ki güvenmek de tek başına sağlıklı bir evlilik süreci için yeterli değilmiş. Ya saygı… Saygısız bir kişiye tahammülünüz ne kadar olabilir? Hangi sözlü nişanlı ve ya sevgili çift ilk başta birbirlerine saygısız davranmakta? Öyle olsa hemen bitirmez miyiz ilişkiyi? Ancak zaman ve yanlış yaşanmışlıklar bir bakmışsınız hiç hak etmediğiniz saygısız davranışlara sizi maruz bırakmakta. Bunu hak edecek ne yapmış olabilirsiniz ki? Demek ki bir kez daha anlıyoruz ki ilişkilerin başında olmazsa olmaz dediğimiz sevgi;saygı;güven tek başına yeterli olmuyormuş. Onları bir arada tutan daha güçlü bir şey gerekli bu da elbette ki doğru ve sağlıklı bir iletişim. Eğer bunu çiftler sağlayamaz ise maalesef ne kadar tutkuyla başlarsa başlasın yıpranarak ve yıpratarak ilişkiler son bulacaktır.
Aile ve evlilik danışmanlığı sürecinde bu nedenlerle temel hedef çiftler arasında doğru bir iletişimi hedeflemek olmalıdır. Yargılama yapmadan;kızmadan;kınamadan;eleştirmeden çiftlerin güvenini kazandıktan sonra onlara adeta bir ayna gibi kendi gerçeklerini göstererek farkındalık kazandırarak çözüm yollarını göstermek gerekmektedir. Her güzel işte olduğu gibi emek ve çaba olmaksızın sonuç alınamayacağından dolayı eşler sabırla mücadeleyi bırakmamalı danışmanlarının gözetiminde doğru iletişimi kurabilme becerisini geliştirmek için gayret etmeye devam etmelidirler. Toplum olarak her sorunumuzun çözümünde olduğu gibi sihirli bir değnek beklememeliyiz.
Psikolog Cüneyt KAYA
Aile Ve Evlilik Danışmanı
“Aile terapisi de neymiş ?” ;“Ben deli değilim!”; “Ben hasta değilim!”; “Benim bir şeyim yok !”; “ Sen sorunlusun sen git.”… ve benzeri birçok ifadeye rastlamışızdır çevremizde ya da hayatımızda. Sorunlarımız ne olursa olsun; nereden veya kimden kaynaklanırsa kaynaklansın inkâr etmek; yok saymak; görmezden gelmek hemen hemen hepimizin yaptığı hatalı yaklaşımlardan bazılarıdır. Acı gerçekleri görmezden gelerek veya zamana bırakarak çözemeyiz. Bu nedenle gerçeklerle yüzleşmemiz gerekmektedir.
Sosyal hayatımızın gidişatına baktığımızda bozulmakta olan bir aile kurumu ve toplum yapısı görmekteyiz bu çerçevede bu gidişata “Dur!” diyebilmek için mutlaka aile ve evlilik danışmanlığı ile terapileri söz konusu olmalıdır.
Aile ve evlilik danışmanlığı ve terapi süreci tarafların haklılıkları veya üstünlüklerini ispatlamaya çalıştıkları bir mücadele değildir olmamalıdır da. Bu konu da terapistin ya da danışmanın üzerinde çok büyük bir sorumluluk bulunmakta süreci iyi ve adil idare edebilmesi için alanında yetkin ve etkin bir uzman olmalıdır. Bu özellikleri taşımayan sözde uzmanlar maalesef sorunların çözümüne katkıda bulunmak yerine yeni sorunların başlamasına vesile; mevcut sorunların büyümesine de katkıda bulunabilmektedirler.
Çiftlerin mevcut sorunları uzun yıllar üzeri örtülmüş bir şekilde kalmakta ancak damlaya damlaya biriken sorunlar artık tahammül noktasını aştığı zaman artık boşanma öncesi son çare olarak aile danışmanına başvurmak bir yol gözükmektedir. Kimi zaman her iki eşin de isteği ile kimi zaman zoraki kimi zaman da tek taraflı başlayan danışmanlık süreci doğru şekilde profesyonel bir çizgide götürüldüğünde çok güzel sonuçlar alınabilmekte çiftlerin “Biz daha önce neden gelmedik ki ?” sorularını sormalarına bile sebep olmaktadır. Ancak ne şekilde gelinirse gelinsin eğer eşler iyi niyet taşıyor ve gayret gösteriyorlarsa karşılıklı olarak mevcut sorunların çözülmemesi için ve daha güzel günler yaşanmaması için hiçbir sebep kalmıyor.
Temelde büyük bir aşkla başlayan ilişkiler ne oluyor da eşlerin birbirleriyle kanlı bıçaklı hale geldikleri noktaya kadar bile gidebiliyor? Demek ki tek başına “seviyorum “demek yeterli gelmiyor. Ya da birbirlerine sonsuz güven duyan eşlerin mallarını ve canlarını emanet ettikleri eş bir numaralı can düşmanı haline gelebiliyor. ”Ben ona güveniyorum” demek de yeterli değilmiş. Güvendiğiniz beni asla yarı yolda bırakmaz dediğiniz eş bir bakmışsınız sizi yarı yolda hiç ummadığınız bir anda bırakıvermiş. Bir kez daha anlıyoruz ki güvenmek de tek başına sağlıklı bir evlilik süreci için yeterli değilmiş. Ya saygı… Saygısız bir kişiye tahammülünüz ne kadar olabilir? Hangi sözlü nişanlı ve ya sevgili çift ilk başta birbirlerine saygısız davranmakta? Öyle olsa hemen bitirmez miyiz ilişkiyi? Ancak zaman ve yanlış yaşanmışlıklar bir bakmışsınız hiç hak etmediğiniz saygısız davranışlara sizi maruz bırakmakta. Bunu hak edecek ne yapmış olabilirsiniz ki? Demek ki bir kez daha anlıyoruz ki ilişkilerin başında olmazsa olmaz dediğimiz sevgi;saygı;güven tek başına yeterli olmuyormuş. Onları bir arada tutan daha güçlü bir şey gerekli bu da elbette ki doğru ve sağlıklı bir iletişim. Eğer bunu çiftler sağlayamaz ise maalesef ne kadar tutkuyla başlarsa başlasın yıpranarak ve yıpratarak ilişkiler son bulacaktır.
Aile ve evlilik danışmanlığı sürecinde bu nedenlerle temel hedef çiftler arasında doğru bir iletişimi hedeflemek olmalıdır. Yargılama yapmadan;kızmadan;kınamadan;eleştirmeden çiftlerin güvenini kazandıktan sonra onlara adeta bir ayna gibi kendi gerçeklerini göstererek farkındalık kazandırarak çözüm yollarını göstermek gerekmektedir. Her güzel işte olduğu gibi emek ve çaba olmaksızın sonuç alınamayacağından dolayı eşler sabırla mücadeleyi bırakmamalı danışmanlarının gözetiminde doğru iletişimi kurabilme becerisini geliştirmek için gayret etmeye devam etmelidirler. Toplum olarak her sorunumuzun çözümünde olduğu gibi sihirli bir değnek beklememeliyiz.
Psikolog Cüneyt KAYA
Aile Ve Evlilik Danışmanı