Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

İnsanın Gelişim Yolculuğu - KİMLİK VE KİŞİLİK OLUŞUMU

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
İNSANIN GELİŞİM YOLCULUĞU “KİMLİK VE KİŞİLİK OLUŞUMU”

İnsan bu dünyaya; şu anda kendini bildiği kimliği yüklü bir programla mı gelir? Yoksa bu program yaşantılar sonucu oluşan bir yapı mıdır?

Gerçek şu ki; insanın kimlik ve kişilik oluşumu anne rahmine düşmesiyle başlar. Anne rahmine düşen bebek; dış dünyadan ve annenin iç dünyasından datalar toplamaya başlar. Annenin bu dönemde sağlığına dikkat etmemesi bebeğin beden ve ruh sağlığı üzerinde ciddi sorunlar oluşturabilir. Kimlik ve kişilik; her ne kadar anne rahminde oluşmaya başladıysa da doğumdan itibaren müthiş bir zıplama gösterir.

Yaşama ilk adım…

Anne rahminden çıkıp dış dünya ile tanışan bebek; ilk hafıza kayıtlarını da oluşturmaya başlar. Peki; yaşama ve dış dünyaya bu kadar yabancı olan bir varlık olan bebek dünyaya nasıl uyum sağlar? Bu sorunun yanıtı duyularımızdadır. Beş duyusu; görme; işitme; koklama; dokunma ve tatma olan insan yavrusu; dış dünyadan aldığı dataları beyninde bir takım elektriksel akımlara dönüştürerek dünyayı anlamlandırmaya başlar. Bunu bir örnekle açıklayalım; yeni doğan bir bebek için dış dünyada hiç kimse tanıdık değildir. Bebek doğar; annesinin kokusunu alır; gözlerinden; burnundan ve teninden gelen datalar beyne ulaşır ve anne beyinde kodlanır. Buna benzer kodlamalar diğer tüm nesneler için de gerçekleştirilir. Beş duyu ile alınan bu bilgiler olmadan; dış dünyanın tanınması ve bilinmesi imkansızdır. Bir insanın gözünü kapattığında evini hayal edebilmesi; annesini; babasını ve sevdiklerini gözünün önüne getirebilmesi; beyindeki nörobiyolojik kodlamayla doğrudan bağlantılıdır.

Biz kimiz ?

Aslında bu soruya üç aşağı beş yukarı herkes bir yanıt verir. Fakat; herkesin verdiği yanıt farklıdır. Kimisi eksik; kimisi fazla; kimisi olumlu; kimisi olumsuz; kimisi memnun; kimisi mutsuz yanıtlar verme eğilimindedir. Peki; dünyaya gelmiş milyarlarca insanın milyarlarca farklı kimlik geliştirmesine sebebiyet veren nedir? Gerçekte biz kimiz? Şu anda kendimizi bildiğimiz yapımız nasıl oluştu?

Bu soruların yanıtı yaşamın ilk üç yılıyla doğrudan bağlantılıdır. Doğumuyla itibaren dış dünyayı anlamlandırmaya başlayan bebek; iç dünyasında kendisi ile diğer nesneleri de ayrıştırmaya başlar. Annesi; babası ve diğer tüm nesnelerin kendisinden ayrı birer varlık olduğunu deneyimlemeye başlar. Bu dönemlerde; annesinin kendisine hayatın en değerli varlığıymış gibi baktığı; ilgilendiği; ihtiyaçlarını karşıladığı bebekler; iç dünyalarında kendilerinin çok değerli bir varlık olduklarını hissederler. Hatta kendilerini dünyanın merkezinde hissederler. Çünkü; anne o zamana kadar babaya ve diğer hiçbir insana bu kadar sevgi dolu bakmamıştır. Tapar gibi bakan bu bakış etkisiyle bizlerin iç dünyasında değerlilik çekirdeği oluşur. Bu kişiler; hayatlarında her zaman öz güveni yüksek; hayatla barışık ve kendilerini dünyanın merkezinde gören kişilerdir. Fakat annenin; sadece değerli bakış atan sevgi tarafı yoktur. Diğer taraftan; bebek altına çiş; kaka yaptığında annenin yüzünde farklı bir ifade belirir. Bu ifadenin etkisiyle bebek kendini değersiz; pis; kötü olarak deneyimler. Annenin bakışlarındaki bu iki zıt kutup etkisiyle bebeğin iç dünyasında da iyi-kötü olmak üzere iki kutup oluşur. Bugün; kendimizi değerli ve değersiz hissettiğimiz yaşantıların temelinde; yaşamın ilk yılında bize bakım verenin gözündeki olumlu ya da olumsuz ifadeler oluşturur.

Tabi ki kişilik oluşumumuz ilk yılla sınırlı değildir. Bir yaşını dolduran bebek; etrafını keşfetmeye ve anneden yavaş yavaş ayrışmaya başlar. Önce yüz üstü dönmeye; yavaşça emeklemeye ve yürümeye başlayan bebek; dış dünyayı meraklı bir keşif içine girer. Kişinin özerkleşmesinin çekirdeği olan bu keşif çabaları desteklenirse bebek; güvenli bir biçimde dış dünyayı keşfeder. Bu bebek; gelecekte kendisine güvenen; insan ilişkilerinde başarılı; öz güveni yüksek; girişimci; bilimsel araştırmalar yapmaya istekli; meraklı ve azimli bir kişi olmaya adaydır. Fakat; bebeğin kendisinden ayrı bir varlık olduğunu ve kendisinden uzaklaşmasını kaldıramayan bazı anneler; bebeğin bu özerkleşme çabalarına balta vururlar. Kendi iç dünyalarında yaşadıkları sıkıntı dolayısıyla bebeğe göz bebeklerinden yolladıkları mesajın etkisiyle bebeğin özerkliğine balta vururlar. Bu bebekler gelecekte; ikili ilişkilerde sıkıntı yaşayan; kendi başına yaşamaktan sıkıntılanan; kendi kendine bir karar alıp bunu hayata geçirme konusunda çok sıkıntılanan; bir mağazaya gidip kendi başına bir kıyafet alamayan; girişimcilikten uzak bireyler olmaya adaydırlar.