Psikologdan Ne Bekliyoruz?
Başvurduğunuz psikolog; abiniz; ablanız; anneniz; babanız veya eşiniz değildir. Abiniz; ablanız; anneniz veya babanız olmaya da çalışmıyordur. Eğitim sürecinde sevdiğiniz herhangi bir öğretmenin yerine de geçmeye çalışmıyordur. Arkadaşınız veya dostunuz da değildir. Psikolog bir strateji uzmanı da değildir. Yaşam koçu gibi çeşitli şeyler de olmaya çalışmıyordur.
Eşi ve çocukları için saçını süpürge etmiş annelerin; sabah gün doğarken evden ayrılıp geç saatlere kadar eve ekmek parası getirmek için çalışan babaların yerine geçmeye de çalışmıyordur. Veya herhangi biri olmaya; bunların hiçbirinin yerine geçmeye çalışmıyordur. Dolayısıyla bilgi ve tecrübesini aktarırken tatmin olma veya tatmin etme çabası da yoktur. Psikolog sizin gerçeğinizi veya kendi yolculuğunuzu ameliyat sürecine taşır.
Peki ne yapıyor psikolog?
Her ne kadar hayatta sıkıntı yaşamayan kimse olmasa da herkes hayatta karşısına çıkan zorluklar için psikolog desteği almak zorunda değildir. Yeterli beceriye sahip bireyler fevkalade yaşadığı zorlukların üstesinden gelebilecek çözümler bulabilir. Bu çözüm süreci bazı zaman dakikalar; hatta saniyeler içinde sonuçlanırken; bazı zamanlar daha uzun vadede ve birçok deneme sonrasında gerçekleşebilir. Bu demek olmuyor ki psikolog desteğini seçmiş birey zayıftır; aslında psikolog desteğini seçmiş birey sadece hayatının bu zorluğunda kendisini yargılamadan; özgür bir atmosfer sağlayarak ve belki aldığı eğitim ile doğru yönlendirmelerde (nasihatlar değil) bulunabilecek bir uzmanın rehberliğini seçmiş demektir.
Psikoloğa gitmek isteme sebebiniz gerek günlük hayattaki problemlerle başa çıkma becerinizi geliştirmek; gerek daha olumlu ve üretken bir tavır edinebilmek; gerekse güncel bir sorunla baş edebilmek için destek istemek olsun faydaları olacaktır. Bir kişinin terapiden ne derece yararlanabileceğini öğrenmesinin en sağlıklı yolu; bir psikolog ile görüşme yapmasıdır. Hayatımız boyunca her birimiz sorunlar yaşarız. Bu sorunlar çözümlenemediği veya doğru baş etme becerileri geliştirilemediği zaman; günlük enerjimizin ve duygusal kaynaklarımızın çok büyük bir kısmını bu meselelerle mücadele etmeye ayırırız. Bu sebeplerden dolayı; kişinin terapiden ne beklediğini düşünmesi ve beklentileriyle uyumlu psikoloğu seçmesi kendisine yardımcı olacaktır.Terapiye başlama kararı geri dönülemez bir karar değildir. Kişi kendine; "Acaba terapiye mi gitsem?" sorusunu sormaya başlamışsa; bir psikolog ile görüşmesi faydalı olacaktır.
Bir terapiste gidiyorsunuz ve ‘’Benim problemim bu; ne yapmalıyım?’’ diye soruyorsunuz. Beklentiniz psikoloğunuzun sizlere uygun yolu göstermesi ve hayatınızın bu safhasındaki sıkıntısını gidermesidir. Gerçekten de bu mümkün müdür?
Psikoloğun asıl görevi hiç bir zaman bu olmamıştır. Bu amaçla terapiste başvuran bireyin sorması gereken soru; gerçekten kendi hayatım için almam gereken bir kararda bir başka kimseye mutlak inanmam ne ölçüde kabul edilebilir bir durumdur? Sorunlarımla yüzleşip; sorumluluğunu almayı kabul edebilecek bir halde miyim? Psikologa gitmeyi özgür iradesi ile seçen kişiler; sorunlarının farkında olarak çözüm üretmeye çalışan; kendileriyle yüzleşmekten çekinmeyen ve hayat boyu gelişen bireylerdir. Benim sorunumu kimse çözemez olarak düşünmek; çözümsüzlüğe inanmaktır.
Bir psikoloğun görevi; hiçbir zaman danışanlarının sorunlarını çözmek değildir. Bireylerin; sorunlarını çözme de yetersiz kaldıklarına inandıkları durumlarda sorunlarının ve çözümlerinin önündeki tek engelin kendilerinden başkası olmadığı gerçeğini fark etmelerini sağlamak ve içlerinde var olan sonsuz potansiyeli dışa vurmalarına yardımcı olmak bir psikoterapinin ve psikoloğun görevidir.
Toplum arasında "psikolog sana ne yapsın; gel ben senin sorununu çözerim" inancına sahip kişiler de yaşamlarının sorumluluğunu almaktan korkan; çekinen veya yaşamlarının gidişatıyla ilgili sorumluluk almak istemeyen kişilerdir. Daha önce hiç denememiş olmalarına rağmen terapi sürecinden tereddüt ederler. Aslında bu kişiler gelişime; direnç gösteren insanlardır. Gelişime böylesine bir direnç sağlayan birisi; size nasıl bir yol; içgörü; farkındalık veya tecrübe sunacaktır? Terapi bir yolsa; terapist(psikolog)bu yolun rehberidir.
Başvurduğunuz psikoloğun eğitimleri ve deneyimleri ne olursa olsun çalışmaya başladıktan sonra terapötik süreç ve terapiden ne kadar verim aldığınız önemlidir. Bu yolculukta kendinize rehber seçme hakkı her zaman size aittir. Bir kimsenin daha önce elde ettiği başarılar veya kariyeri sizin için bağlayıcı olmak zorunda değildir. Terapötik ilişkilerde ve terapide uyuşmama söz konusu olabilir. Aynı hak psikoloğunuz için de geçerli bir durumdur. Psikoloğunuz bu uyumu sağlayamadığını düşünüyorsa; sizi başka bir uzmana yönlendirme hakkına sahiptir.
Eşi ve çocukları için saçını süpürge etmiş annelerin; sabah gün doğarken evden ayrılıp geç saatlere kadar eve ekmek parası getirmek için çalışan babaların yerine geçmeye de çalışmıyordur. Veya herhangi biri olmaya; bunların hiçbirinin yerine geçmeye çalışmıyordur. Dolayısıyla bilgi ve tecrübesini aktarırken tatmin olma veya tatmin etme çabası da yoktur. Psikolog sizin gerçeğinizi veya kendi yolculuğunuzu ameliyat sürecine taşır.
Peki ne yapıyor psikolog?
Her ne kadar hayatta sıkıntı yaşamayan kimse olmasa da herkes hayatta karşısına çıkan zorluklar için psikolog desteği almak zorunda değildir. Yeterli beceriye sahip bireyler fevkalade yaşadığı zorlukların üstesinden gelebilecek çözümler bulabilir. Bu çözüm süreci bazı zaman dakikalar; hatta saniyeler içinde sonuçlanırken; bazı zamanlar daha uzun vadede ve birçok deneme sonrasında gerçekleşebilir. Bu demek olmuyor ki psikolog desteğini seçmiş birey zayıftır; aslında psikolog desteğini seçmiş birey sadece hayatının bu zorluğunda kendisini yargılamadan; özgür bir atmosfer sağlayarak ve belki aldığı eğitim ile doğru yönlendirmelerde (nasihatlar değil) bulunabilecek bir uzmanın rehberliğini seçmiş demektir.
Psikoloğa gitmek isteme sebebiniz gerek günlük hayattaki problemlerle başa çıkma becerinizi geliştirmek; gerek daha olumlu ve üretken bir tavır edinebilmek; gerekse güncel bir sorunla baş edebilmek için destek istemek olsun faydaları olacaktır. Bir kişinin terapiden ne derece yararlanabileceğini öğrenmesinin en sağlıklı yolu; bir psikolog ile görüşme yapmasıdır. Hayatımız boyunca her birimiz sorunlar yaşarız. Bu sorunlar çözümlenemediği veya doğru baş etme becerileri geliştirilemediği zaman; günlük enerjimizin ve duygusal kaynaklarımızın çok büyük bir kısmını bu meselelerle mücadele etmeye ayırırız. Bu sebeplerden dolayı; kişinin terapiden ne beklediğini düşünmesi ve beklentileriyle uyumlu psikoloğu seçmesi kendisine yardımcı olacaktır.Terapiye başlama kararı geri dönülemez bir karar değildir. Kişi kendine; "Acaba terapiye mi gitsem?" sorusunu sormaya başlamışsa; bir psikolog ile görüşmesi faydalı olacaktır.
Bir terapiste gidiyorsunuz ve ‘’Benim problemim bu; ne yapmalıyım?’’ diye soruyorsunuz. Beklentiniz psikoloğunuzun sizlere uygun yolu göstermesi ve hayatınızın bu safhasındaki sıkıntısını gidermesidir. Gerçekten de bu mümkün müdür?
Psikoloğun asıl görevi hiç bir zaman bu olmamıştır. Bu amaçla terapiste başvuran bireyin sorması gereken soru; gerçekten kendi hayatım için almam gereken bir kararda bir başka kimseye mutlak inanmam ne ölçüde kabul edilebilir bir durumdur? Sorunlarımla yüzleşip; sorumluluğunu almayı kabul edebilecek bir halde miyim? Psikologa gitmeyi özgür iradesi ile seçen kişiler; sorunlarının farkında olarak çözüm üretmeye çalışan; kendileriyle yüzleşmekten çekinmeyen ve hayat boyu gelişen bireylerdir. Benim sorunumu kimse çözemez olarak düşünmek; çözümsüzlüğe inanmaktır.
Bir psikoloğun görevi; hiçbir zaman danışanlarının sorunlarını çözmek değildir. Bireylerin; sorunlarını çözme de yetersiz kaldıklarına inandıkları durumlarda sorunlarının ve çözümlerinin önündeki tek engelin kendilerinden başkası olmadığı gerçeğini fark etmelerini sağlamak ve içlerinde var olan sonsuz potansiyeli dışa vurmalarına yardımcı olmak bir psikoterapinin ve psikoloğun görevidir.
Toplum arasında "psikolog sana ne yapsın; gel ben senin sorununu çözerim" inancına sahip kişiler de yaşamlarının sorumluluğunu almaktan korkan; çekinen veya yaşamlarının gidişatıyla ilgili sorumluluk almak istemeyen kişilerdir. Daha önce hiç denememiş olmalarına rağmen terapi sürecinden tereddüt ederler. Aslında bu kişiler gelişime; direnç gösteren insanlardır. Gelişime böylesine bir direnç sağlayan birisi; size nasıl bir yol; içgörü; farkındalık veya tecrübe sunacaktır? Terapi bir yolsa; terapist(psikolog)bu yolun rehberidir.
Başvurduğunuz psikoloğun eğitimleri ve deneyimleri ne olursa olsun çalışmaya başladıktan sonra terapötik süreç ve terapiden ne kadar verim aldığınız önemlidir. Bu yolculukta kendinize rehber seçme hakkı her zaman size aittir. Bir kimsenin daha önce elde ettiği başarılar veya kariyeri sizin için bağlayıcı olmak zorunda değildir. Terapötik ilişkilerde ve terapide uyuşmama söz konusu olabilir. Aynı hak psikoloğunuz için de geçerli bir durumdur. Psikoloğunuz bu uyumu sağlayamadığını düşünüyorsa; sizi başka bir uzmana yönlendirme hakkına sahiptir.