Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Otizm Nedir?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Otizm doğuştan gelen ve yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkan ve yaşam boyu süren gelişimsel bir bozukluktur. Son yıllarda yapılan pek çok araştırma; otizmin genetik olduğu yönünde güçlü bulguların olduğunu ancak otizmden sorumlu olan genlerin henüz netleşmemiş olduğunu söyler ve ayrıca her 110 çocuktan birinin otizmden etkilendiğini ortaya koyar.

Otistik bozukluk ilk olarak 1943 yılında Leo Kanner tarafından tanımlanmıştır. Leo Kanner; yaptığı çalışmaların birinde 11 çocuğun niteliksel davranışlarının yetersizliği olan ve olmayan diğer çocuklardan farklı olduğunu ortaya koymuştur. O zaman ki tanımda otizmin iki özelliği belirtilmiştir. Bunlardan biri çocuğun kendi dünyasının içinde olması diğeri ise bu durumu koruma saplantısıdır. Daha sonra Rutter; 1978’ de bu iki özelliğin üzerine 3 belirti daha eklemiştir: Sosyal ilişki kuramamak; dil gelişiminin gecikmesi ve bazı davranımlara tutku. Şimdilerde ise otistik bir çocuğu tanımlamak için 10 – 15 alanda davranışsal değerlendirme yapılmaktadır.

Otistik çocukta görülen; sosyal etkileşim; dil ve iletişim; ilgi ve davranışlar gibi becerilerinde gelişen yetersizliklerle baktığımızda; sosyal etkileşim sorunları arasında; göz kontağı kurmakta güçlük çekme; diğer çocuklar ve yetişkinlerle etkileşimde bulunmakta zorlanma olarak söylenebilir. Dil ve iletişim sorunları arasında; yaşıtlarına oranla dil gelişiminde belirgin bir gecikme olması; sıra dışı konuşma özellikleri ya da hiç konuşmama ya da ekololik konuşma; duyduğunu aynen tekrarlama gibi farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. İlgi ve davranışlar alanında gözlenen sorunlar ise takıntılar biçiminde görülmektedir. Sağa sola veya öne arkaya sallanma; kendi çevresinde dönme; el çırpma; nesneleri çevirme gibi tekrarlayıcı hareketler; planlarda değişiklik; beklemek zorunda kalmak gibi belirsiz durumlara; isteklerinin engellenmesine ya da yaptığı şeyi tamamlayamamasına aşırı tepki gösterme gibi davranışlar şeklinde ortaya çıkabilir.
Bunlara ek örnek vermek gerekirse; sarılma; öpme; dokunma gibi fiziksel temastan kaçınma; dikkat süreleri ve ilgileri son derece kısıtlı olduğundan oyun kurma becerilerinin yetersizliği; bazı seslerden rahatsız olup kulaklarını kapatma; bazı seslere tepkisiz kalma; kuvvetli bir ışığa ya da hareketli parlak nesnelere uzun süre bakabilme; sıcak veya soğuğu ayırt edememe gibi duyusal uyaranlara farklı tepkiler göstermeleri de gözlemlenebilir.

Otizmli çocuklara erken yaşta tanı koymak özel eğitime başlayabilmesi açısından çok önemlidir. Genellikle otistik çocuğu olan anne – babalar; çocukları iki yaşına gelmeden çocuğun “ farklı” olduğunu görebiliyorlar. Bütün araştırma sonuçları ve klinik bulgulara bakıldığında erken tanı ile tedaviye tabi tutulan otistik çocukların geleceklerinin diğerlerinden daha olumlu olduğunu göstermektedir. Erken tanı ile tedaviye; henüz sinir sistemi değişikliğe yatkınken ve çocukların beyin gelişiminin en hızlı olgunlaştığı (0-2 yaş) devrede başlanmalıdır.

Anne babalar için otistik bir çocuk büyütmek; sorunlarıyla başa çıkmak çok emek gerektiren bir o kadar da yorucu; gerginlik yaratabilen; sabır isteyen bir sorumluluktur. Çocuğunuzun sürekli değişen davranışlarını izlemek; okulunda ya da başka ortamlarda ki kişilerle ilişki içinde olmak; ekonomik sorunları çözmeye çalışmak ve bunlarla beraber normal yaşamınızı sürdürmek kolay değildir. Bu durumun anne ve baba ile ailenin diğer üyelerini etkilememesi için bazı önlemler alınmalıdır. Beklenmedik şekilde değişen bu yaşam karşısında ailelere önerimiz uzman kişiler tarafından yardım almaktan çekinmemeleridir.

Anne-babaların otistik çocuğu olan diğer ailelerle görüşmeleri; onlarla işbirliği içine girmeleri kendi dünyalarında yaşadıkları sorunları nasıl aştıklarını konuşmaları bu durumla başa çıkmanın ilk yolu olabilir. Bunun yanında otizm hakkında yeni gelişmeleri gerek okuyarak; gerekse bu konuyla ilgili programlar izleyerek; konferans ve seminerlere katılarak kendilerini geliştirmeleri ve bildiklerini otistik çocuğu olan diğer ailelere anlatmaları kendilerini daha iyi ve güçlü hissetmeleri iyi bir yol olabilir.
Bazı merkezlerde anne babalar için düzenlenen yetiştirici eğitim programları yer almaktadır. Bu programların amacı; çocuğun bakımında anne – babaya destek vermek; müdahale programlarına anne – babayı da katmak; anne – babanın; çocuk için geçerli müdahale yöntemlerini evdeki yaşamında uygulamalarını sağlamak; aileye; çocuğun disiplininde geçerli olan davranış terapisi yöntemlerini öğretmektir.

Son olarak otizmde ilk 3 yılda konacak erken tanı ve müdahale çocukların gelişiminde ve otizmin birçok belirtisinin ortadan kalkmasında oldukça önemlidir. Bu nedenle çocuğun gelişimiyle; öğrenme becerileriyle; konuşmasıyla ilgili yolunda gitmeyen bir şey fark edildiğinde; zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmak gereklidir. Ancak bu şekilde çocuğun ihtiyaçları doğrultusunda onu destelemek ve gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak mümkün olabilir.

Unutmayalım “nasılsa geçer” ya da “büyüdükçe düzelir” diye beklemek onun en hızlı geliştiği ve öğrendiği dönemi kaçırmakla sonuçlanabilir.

Uzman Klinik Psikolog
Zehra Ayça AYSEN