ÖZET
Bu araştırmada; öğretmenlerin; evlilik uyumlarının iş ve yaşam doyumları ve bazı değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır.
Araştırma Adana ilinde ilkokul; ortaokul ve lisede görev yapan 250 evli öğretmenle gerçekleştirilmiştir. Öğretmenlerin evlilik uyumlarına ilişkin veriler “Evlilik Uyum Ölçeği” (Locke ve Wallace; 1959) ile iş doyumuna ilişkin veriler “Minnesota İş Doyumu Ölçeği” ile; yaşam doyumuna ilişkin veriler “Yaşam Doyumu Ölçeği ile; kişisel bilgileri ise araştırmacı tarafından oluşturulan “Kişisel Bilgi Formu” ile toplanmıştır. Verilerin analizinde Mann-Whitney U tesi; Kruskal Wallis ve Spearman Sıra Katsayıları korelasyonu kullanılmıştır.
Araştırma bulgularına göre; öğretmenlerin yaşlarına; kıdemlerine ve evlilik süresine göre evlilik uyumlarında anlamlı düzeyde farklılaştığı bulunurken; bireylerin cinsiyetlerine; çalışma süresine; ek iş yapma durumuna; ek iş yapma süresine; gelirine; eş gelirine; aylık ortalama gelirine; eş mesleğine; eş eğitim düzeyine; çocuk sayısına; köken aile ile aynı kentte yaşama durumuna göre evlilik uyumlarında anlamlı bir fark olmadığı bulunmuştur.
Son olarak ise; araştırmaya katılan öğretmenlerin evlilik uyumu ile yaşam doyumu ve yaşam doyumu ile iş doyumu arasında anlamlı bir ilişki bulunurken; evlilik uyumu ve iş doyumu arasında anlamlı bir ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler:Evlilikuyumu; iş doyumu; yaşam doyumu
INVESTIGATION OF TEACHER’S MARTIAL ADJUSTMENT TERMS OF JOB AND LİFE SATISFACTION AND SOME OF VARIABLES
Havva BAYAR Assoc. Prof. Turan Akbaş
In this study; investigating the levels of married teachers’marital adjustment terms of job anad life satısfactıon and some of varıables is proposed.
The study is put into practice with 250 married teachers in elemantary; secodary and hıgh schools in the province of Adana. The data on individuals’marriage satisfaction “Marital Adjustment Scale” (Locke and Wallace; 1959); and their personal informations are collected within “a personal information form” created bt the reseacher. İn the analysis of the data; Mann Whitney U test; Kruskal Wallis and Spearman correlatıon are used.
According to research’s findings; ın terms of teachers’s ages; geniorities and periods of their marriage teheir marriage harmony changes meaningful level. Homewer; in terms of individuals’s sexualities; their working periods; periods of addifional jobs; incomes; their partners’s incomes; their monutly salaires; their partners’s jobs; their partners’s education levels; numbers of children; living in same city with original family; there isn’t a meaningful difference.
Finally; there is a meaningful connection between the participate teachers’s marriage harmong with living satisfactory and living satisfactory with work satisfactory. Homewer there isn’t a meaningful connection between participate teachers’s marriage connection and satisfactory.
Keywords:Martial adjustment; job satısfactıon; life satısfactıon.
GİRİŞ
Toplumların varlıklarını sürdürmeleri bireylerin mutlu olmaları; kurulan sağlıklı ve uyumlu aile ilişkileriyle mümkün olabilmektedir. Çünkü aile; kişilerarası ilişkilerin en yoğun olarak yaşandığı kurumdur. Bu durumda aile; önemli bir sosyal sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sosyal sistemin temeli evlilik ile atılır.
Toplumun en temel yapı taşı olan aile; anlamlı yakın ilişkilerin; doyumların; gelişim olanaklarının kaynağı olduğu gibi kimi zaman duygusal rahatsızlıkların; gerilim ve çatışmaların da kaynağı olabilmektedir (Onur; 2000).
Evlilikte kadın ve erkek arasındaki uyum eskiden beri önemli bir sorun olmakla birlikte; günümüzde de uzmanların ilgilenmesi gereken bir durumdur. Çünkü aile; sadece iki kişinin bir araya gelmesiyle oluşan bir kurum değildir. Ailenin sürekliliği için bu iki kişinin birbirine uyması zorunludur (Sayın; 1990). Bunun yanı sıra evlilik uyumu ve yaşam doyumu gibi faktörler fonksiyonel aileyi etkileyen belirleyiciler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yapılan bazı araştırmalar; evlilik ve aile öğelerinin bazen iç içe olduğunu; bazen aralarında hiçbir ilişkinin olmadığını; bazen evlilik ilişkisini etkileyen faktörlerin sadece eşleri etkileyebildiğini; bazen de eşler arasındaki ilişkiyi etkileyen faktörlerin ailenin diğer ünitelerini de etkilediğini belirtmektedir (Everett; 1990).
Evlilik insan hayatındaki önemli yaşantılardan biridir ve yaşam kalitesi ile doğrudan ilişkilidir (Hünler ve Gençöz; 2003). Yapılan araştırmalar; psikolojik sorunlar nedeniyle kliniğe başvuran kişilerin % 40’ının evlilik sorunları ile kliniğe başvurduklarını; hatta fiziksel sağlık sorunlarının evlilik uyumu bozuk olan çiftlerde evlilik uyumu bozuk olmayan çiftlere göre daha fazla yaşandığını göstermektedir (Akt: Fışıloğlu; 1992).
Mutlu ve uyumlu evlilikler; hem çiftlerin huzurunu sağlayacak; hem de toplumun genel huzuruna katkıda bulunacaktır. Evlilik uyumu ile ilgili olarak yapılan çalışmaların; bu değişkeni etkileyen faktörlerin ortaya çıkarılmasında ve evlilik ve evlilik öncesi danışmanlığı alanında yeni bilgiler sağlanmasında yardımcı olacağı düşünülmektedir.
Evlilik uyumu; eşlerin birbirlerine ve evliliğin bütünlüğüne uyum sağlayacak şekilde değişiklikleri özümsedikleri; birbirleri ile iletişim kurabildikleri; anlaşmazlıkları her ikisini de memnun edecek şekilde çözümledikleri ya da anlaşmazlıklardan uzak durdukları; böylece birbirlerinden ve evlilikten mutluluk duydukları adaptasyondur (Locke; 1968).
Bloom (1978) ve Morell (1990)’ e göre; insanların evliliklerinde çatışmalar ve uyumsuzluklar nedeniyle sıklıkla psikolojik rahatsızlıklar gösterdikleri ve psikolojik destek aldıkları gözlenmektedir. Amerika’ da 1987’den bu yana evliliklerin yarısı kadar da boşanma gerçekleşmiştir. Ancak boşanma oranının yüksekliğine rağmen; evlilik; hala istenen ve gerçekleştirilen bir kurum olarak varlığını sürdürmektedir (Akt: Kışlak; 1999).
Yurt dışında yapılan araştırmalara bakıldığında; evlilik uyumu ile doğrudan ilişkili olarak; eş seçimi; rol beklentileri; olumlu-olumsuz eş davranışları; problem çözme etkileşimleri; evlilikle ilgili işlevsel olmayan inançlar; olaylarla ilgili eşlerin yaptığı yüklemeler gibi değişkenler üzerine çalışmaların yapıldığı görülmektedir (Kışlak; 1999). Aynı zamnda iş; çocuk sahibi olup olmama; evlilik süresi; dini inanç ve dinin gereklerini yerine getirme gibi değişkenlerin de evlilik uyumu ile ilişkilerine bakılmıştır (Fışıloglu;1992).
Ülkemizde ise 90’lı yıllardan itibaren evlilik uyumu konusu çalışılmaya başlanmıştır (Yılmaz; 2001). Bu çalısmalarda evlilik uyumunun; çocuklardaki davranış problemleri (Toros ve diğerleri; 2005); benlik kavramı gelişimleri ve akademik başarıları; (Yılmaz; 2001); psikolojik rahatsızlıklar (Işıloglu; 2006); alınan eğitimler (Sardoğan ve Karahan; 2005; Kalkan; 2002); cinsel yaşantılar ve cinsel doyum (Erberk ve diğerleri; 2005; Kudiaki; 2002); mükemmeliyetçilik (Tezer ve digerleri; 2005; Tuncay; 2006) iletişim şekilleri (Malkoç; 2001); depresyon (Kastro; 1998) gibi değişkenlerle ilişkisine bakılmıştır. Araştırmalarda evlilik uyumu ile ağırlıklı olarak cinsiyet; yaş; çocuk sayısı; sosyo-ekonomik düzey (SED); evlilik süresi gibi demografik değişkenler arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışma sonuçları genel olarak demografik değişkenlerin evlilik uyumunu yordamadığını göstermiştir (Gürsoy; 2004; Fışıloglu; 1992; Tutarel-Kışlak ve Çabukça; 2000).
Evliliği birçok faktör etkilemektedir. Bu faktörlerin en önemlilerinden biri yaşam doyumudur. İlk defa 1961 yılında Neugarten tarafından ortaya atılan yaşam doyumu kavramı; bir bireyin beklentileriyle elinde olanların karşılaştırılmasıyla elde edilen durum ya da sonuçtur (Özer ve Karabulut; 2003). Çalışmanın saç ayaklarından birini oluşturan; literatürde genel kabul gördüğü haliyle “yaşam doyumu” ile ifade edilmek istenenin yaşamaktan; hayatta olmaktan duyulan hoşnutluk değil; yaşantıdan; yaşantıyı oluşturan şartlardan duyulan hoşnutluk olduğunu belirtmekte yarar görülmektedir.
İnsanlığın büyük bir bölümü için çalışmak; yaşam içinde başka herhangi bir etkinlikten çok daha fazla yer tutmaktadır. Modern toplumlarda bir iş sahibi olmak kendine güveni oluşturmak ve korumak konusunda temel taşlardan biri olarak kabul edilmektedir. Çalışma koşullarının görece kötü; iş sürecinin basit; rutin ve sıkıcı olduğu durumlarda bile çalışmak; bir işi olmamak kadar mutsuzluğa yol açmamaktadır. Açıktır ki; yaşantının önemli bir alanını kaplayan çalışma yaşamından sağlanan doyum; genel olarak evlilik uyumunu ve yaşam doyumunu etkilemektedir.
Araştırmacıların son yıllardaki çalışma konularından birini evlilik ve iş yaşamı ilişkisi oluşturmaktadır. Bu alanda yapılan pek çok çalışma bu iki önemli yaşam alanının birbirinden ayrı ele alınamayacağı görüşünü güçlendirmektedir. Tezer’e (1994) göre; evlilik ve iş arasındaki ilişki bir dönüt veya geribildirim biçiminde birbirini etkileyen karşılıklı bir süreçtir.
Doyumun her çeşidi gibi iş doyumu da duyguların etkili olduğu bir beceridir. Etki; hoşlanma veya hoşlanmama ile ilgili duyguların tamamını ifade eder. İş doyumu; bir bireyin işinden mutlu olmasını ve haz almasını sağlayan boyuttur. Bireyler meslek seçimlerinde ilgileri; yetenekleri; değerleri dikkate alarak kendilerine uygun meslekleri tercih etmiş olsalar bile; mesleğin niteliği; çalışma koşulları; çalışma süresi; kazanç; bireyin kendini mesleki anlamda geliştirmesi için sunulan imkanlar; meslekle ilgili stres unsurlarının fazla olması; kişinin yeteneğine; ilgisine; değerlerine uygun meslek seçmiş olsa bile onun aile yaşantısını; mutluluğunu; yaşama dair aldığı doyumu etkileyebilir (Kuiper; Martin ve Dance; 1992; Martin ve Lefcourt; 1983).
Araştırmanın örneklemi olan öğretmenlere bakıldığında; uzmanlar; ekonomik sıkıntılar yüzünden toplumun gösterdiği saygın yere uygun olmayan işler yapan öğretmenlerin sıkıntılarının evde ve okulda sürdüğünü; bunalıma düştüklerini; öğretmenlerin ruh sağlıklarının gittikçe bozulduğunu ifade etmektedir. Özdayı (1990); son yıllarda Bakırköy Ruh ve Sinir Hatalıkları Hastanesine başvuran öğretmen sayısında dikkat çekici bir şekilde artış olduğu belirtmektedir
Işıkhan (2004); öğretmenlik mesleğini; eğitim ortamında kişilerin etkisinde kaldıkları özgün ve yoğun stres yaratan durumlar sebebiyle; bireylerin özellikle ruhsal sağlıklarının ve buna bağlı olarak da çalışma yaşamlarının kötü yönde etkilenmesinde önemli oranda risk taşıyan bir meslek olarak yorumlamıştır. Öğretmenlerin genel olarak diğer meslek çalışanlarına göre daha fazla stres yaşama nedenleri; eğitim-öğretim hizmetlerindeki öğrenci-öğretmen ve okul-aile çatışmaları; disiplin sorunları; kalabalık sınıflar; fiziki koşullardaki yetersizlik; bürokratik işlerin çokluğu; toplumun eleştirileri; eğitim kurumları üzerindeki sosyal ve politik baskılar; ödüllendirme ve karara katılımın yetersizliği gibi sorunlardır. Öğretmenlerin stresli bir meslek sahibi olmaları sadece bu sebeplerle sınırlı değildir. Bunların yanı sıra öğretmenlerden gerçekleştirmeleri istenen çeşitli beklentiler vardır. Günümüzde öğretmenlerden beklenen; bireyleri; sürekli ve hızlı bir şekilde değişim gösteren teknolojik bir topluma hazırlamaları ve toplumun çeşitli problemleri ile uğraşmalarıdır. Ayrıca öğretmenin sahip olduğu sorumluluklar arasında nitelikli okul-aile işbirliğini sağlamak ve aileleri; çocuklarının eğitim-öğretimi ile ilgili olarak yönlendirmek de yer almaktadır. Öğretmen eğitim-öğretim görevlerini yürütürken yöneticileri; meslektaşları; öğrencileri; velileri; okul personeli ve çevresi ile olumlu ilişkiler içinde olmalıdır. İş yaşamında bu derece çok yönlü ilişkiler kuracak olan öğretmen sürekli olarak insanlarla yüz yüze çalışmak durumundadır.
Öğretmenler eğitim-öğretim sürecinin en önemli unsuru olarak gelecek nesilleri yetiştirirken; oldukça zorlu ve emek isteyen bir süreçten geçmektedirler. Öğrenciler ile yoğun iletişimleri; öğrencilerinin gelişimlerini ve davranışlarını dikkatli bir şekilde gözlemek zorunda olmaları; sınıflarında sürekli eğitim sürdürmeleri; sınıflardaki öğrenci sayılarının fazla olması gibi sebepler öğretmenleri hem ruhsal hem de fiziksel olarak yormakta; bu nedenle de iş doyumlarını düşürmektedir (Kan; 2008). Öğretmenlerinin işinden memnun olmaması eğitim ortamını; öğrencilerini ve çalışma arkadaşlarını da olumsuz şekilde etkilemekte ve eğitim kalitesini de önemli düzeyde düşürebilmektedir (Öztürk ve Deniz; 2008).
Eğitimin nitelik ve kalitesi; öğretmen niteliği ile doğru orantılıdır (Şişman; 2005). Öğretmenler işin değerli ve önemli olduğuna inanırsa; iş yaşamları anlamlı; amaçlı ve önemli olur (Turan; 2004). İşinden duyduğu tatmin düzeyi yükseldikçe; güdülenme ve performans yükselir; eğitimin kalitesi ve verimi artar (Balcı; 2004)
Öğretmenlerin ihtiyaçları gün geçtikçe artmaktadır. Maslow (1970); insan ihtiyaçlarını hiç bitmeyen bir istekler hiyerarşisi olarak tanımlamaktadır. Düşük maaşla çalışan öğretmenler Maslow (1970)’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki yeme-içme gibi fiziksel ihtiyaçları ve güvenlik ihtiyaçlarını güçlükle karşılamaktadırlar. Böylece bu ihtiyaçların karşılandığı varsayılsa bile; öğretmenlerin daha sonraki sırada yer alan kişisel sevgi; sosyal ilişki ve onaylanma ihtiyaçlarına yöneldikleri ve bu ihtiyaçlarını karşılamak için ciddi bir arayış içine girdikleri görülmektedir (Akt: Özdayı; 1990).
En önemli sosyal ilişki biçiminin evlilik olduğu düşünülürse öğretmenlerin evlilik uyumlarının önemli olduğu görülmektedir. Öğretmenler toplumun ilerlemesinde belirli ilkeleri savunarak bu ilkeleri yerine getiren kişilerdir. Öğretmenlerin; topluma örnek teşkil eden ve model alınan bireyler olduğu düşünülürse; ruh sağlıklarının korunması ve düzeltilmesi önem kazanmaktadır.
Öğretmenlerin genel olarak diğer mesleklerde çalışan kişilerin yaşadığı ortalama stresten daha fazlasını yaşadığı kabul edilmektedir. Çünkü eğitim-öğretim hizmetlerinde; öğrenci-öğretmen; okul-aile çatışmaları; öğrencilerin disiplin sorunları; aşırı kalabalık sınıflar ve yetersiz fiziki koşullar; fazla bürokratik iş; düşük ücret; terfi etme güçlükleri; toplumun eleştirileri; toplumun desteğinin az olması; sosyal ve politik güçlerin eğitim kurumları üzerindeki baskıları; ödüllendirme ve kurumlarda karar sürecine katılımın yetersiz olması gibi sorunlar mevcuttur. Bu sorunlar stres; kaygı ve tükenmişliğin ortaya çıkmasına yol açmakta; düşük iş performansı; işten ayrılmak isteme ve hatta fiziksel; ruhsal sağlıkta bozulma gibi sonuçlara yol açarak eğitim ortamına; öğrencilere; ailelere ve tüm topluma yansımaktadır (Celep; 2003).
Öğretmenlik; alan ve meslek bilgisinin yani sıra özveri; hoşgörü; sürekli kendini yenileme; mesleği severek yerine getirme gibi özellikleri de gerektiren bir meslektir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki öğretmenlik mesleği; bazı stres kaynaklarından dolayı özellikle öğretmenlerin ruh sağlığının olumsuz yönde etkilenebilmesi açısından da riskli bir meslektir. Bu tür etkilenmeler; öğrencileri için çok önemli olan öğretmenin; öğrencilerine; işine; diğer insanlara karşı ilgisini; sevecenliğini ve mesleki rolünün gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmedeki etkililiğini azaltabilir (Kayabaşı; 2008). Öğretmenlerin meslek hayatlarında yaşadıkları zorluklar fiziksel ve ruhsal sağlık problemleri gibi sonuçlar gerek eğitim ortamına gerek öğrencilere; ailelere ve tüm topluma yansımaktadır. Bunların yanı sıra öğretmenlerin mesleki açıdan bu kadar zorlandıkları ve bunun sonuçlarının tüm topluma yansıyabileceği göz önünde bulundurulursa; evliliklerinde de problem yaşamalarının daha fazla sıkıntıya neden olacağı bir gerçektir. Dolayısıyla öğretmenlerin evlilik uyumlarını etkileyen değişkenlerin belirlenmesinin kendi yaşamalarını olumlu etkilemesinin yanı sıra; bunun tüm toplumu etkileyebileceği de düşünülmektedir.
Öğretmenlerin yüz yüze bulundukları olumsuz çalışma koşulları bir süre sonra işten aldıkları doyumun düşmesine sebep olabilmektedir. Bunun sonucu olarak da öğretmenlerde işe devamsızlıklar başlayabilmekte ve fırsatını bulabilen öğretmen işini değiştirmektedir (Akçamete ve diğerleri; 2001). Öğretmenlerin iş doyumu düzeylerinin düşük olması; zaman içerisinde yaşam doyumlarını da düşürmektedir (Vural; 2004). Bu yüzden öğretmenlerin iş doyumu düzeylerinin araştırılması; okulun etkililiği kadar; öğretmenin kişisel mutluluğu bakımından da önemlidir. İşinde ve yaşamında düşük doyumu sağlayan öğretmen; okulun amaçlarının gerçekleştirilmesine daha az katkı sunacaktır. Bir meslek insanın yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan ekonomik kazancın elde edilmesinde temel bir işleve sahiptir ve kişi için çok önemli bir değerdir. Her mesleğin sağladığı imkanlar ve çalışanları doyuma ulaştırma yönleri farklılık gösterebilir. Bunların arasında; öğretmenlerin iş doyumlarının incelenmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Literatür incelendiğinde öğretmenlerin evlilik uyumları ve yaşam doyumları ile ilgili bir araştırmaya rastlanmamıştır. Öğretmenlerin içinde bulundukları psikolojik durumu yansıtabilecek akademik düzeyde temel ve uygulamalı pek çok araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırma bu anlamda önemli bir adımdır ve daha sonra yapılacak araştırmalara kaynak teşkil edecektir.
İlgili açıklamalar dikkate alındığında öğretmenlerin evlilik uyumlarının yüksek olması; kendi aile yaşantıları kadar iş yaşantıları ve yetiştirecekleri öğrencilerin gelişimleri açısından önemli olduğu görülmektedir. Mevcut araştırmalar evlilik uyumunu açıklamada bazı değişkenler için yeterli olsa da; evlilik uyumuyla ilgili ve onu birçok faktörün nasıl etkilediğini açıklayacak karmaşık modeller için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır (Robinson ve Blanton; 1993). Değişen ve gelişen dünyayla birlikte buna ayak uydurmaya çalışan eğitim sektörünün yapılan sistem yönlü ve fiziksel iyileştirmelerin yanı sıra çalışanlarının evlilik uyumlarının da incelenmesi gerektiği düşünülmektedir. Dolayısıyla evlilik uyumuyla ilgili bugüne kadar birçok araştırma yapılmış olsa da özellikle öğretmenleri kapsayan yeteri kadar araştırma yapılmadığı bilinmektedir. Bu da yapılacak araştırmanın önemini arttırmaktadır. Buradan hareketle bu araştırma kapsamında öğretmenlerin evlilik uyumu yaş; cinsiyet; kıdem yılı; haftalık ortalama çalışma süresi; eş mesleği; eş eğitim düzeyi; eş gelir düzeyi; aylık ortalama gelir; çocuk sayısı; evlilik süresi; köken aileyle aynı kentte yaşama gibi değişkenler açısından anlamlı bir biçimde farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.
Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin evlilik uyumlarının; iş ve yaşam doyumları ve bazı değişkenler ile ilişkisini incelemektir. Yapılan bu çalışmanın öğretmenlerin mesleki sorumluluklarını yerine getirmeleri; kendilerini engelleyen öğelerin farkına varmalarına; başarı ve güdülerinin artırılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. Elde edilecek bilgilerin; evlilik uyumunun belirleyicileri hakkında alana daha fazla bilgi kazandıracağı ve evlilik danışması alanına önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.
YÖNTEM
Örneklem
Bu araştırma ilişkisel tarama modelinde bir araştırma olup öğretmenlerin evlilik uyumlarını; iş ve yaşam doyumu ve bazı değişkenler açısından incelemek üzere düzenlenmiştir. Araştırmada bağımsız değişken bazı demografik değişkenler (yaş; cinsiyet; kıdem yılı; ek iş yapma durumu; ek işte çalışma süresi; haftalık ortalama çalışma süresi; eş mesleği; eş eğitim düzeyi; eş gelir düzeyi; aylık ortalama gelir; çocuk sayısı; evlilik süresi; köken aileyle aynı kentte yaşama durumu); iş ve yaşam doyumu iken; bağımlı değişken ise evlilik uyumudur.
Araştırmanın evreni Adana ili sınırları içerisinde resmi ilkokul; ortaokul ve liselerde görev yapan öğretmenlerden oluşmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise Seyhan ilçe sınırları içerisinde bulunan; resmi ilkokul; ortaokul ve liselerde görev yapan öğretmenlerden kartopu örnekleme yöntemi kullanılarak ulaşılan 250 öğretmenden oluşmaktadır.
Veri Toplama Araçları
Evlilikte Uyum Ölçeği (EUÖ)
Evlilikte Uyum Ölçeği (EUÖ Marital Adjustment Test) Locke ve Wallace (1959) tarafından geliştirilmiştir. Evlilik uyumunu ölçmek amacıyla oluşturulan ölçek 15 maddeden oluşmaktadır. Bu maddelerden biri genel uyumu; sekizi anlaşma alanlarını ve altısı çatışma çözme; bağlılık ve iletişimi ölçmektedir. Ölçekteki puanlar uyumsuzluktan uyumluluğa doğru artmaktadır. Ölçekten alınacak en yüksek uyum puanı 158; en düşük uyum puanı ise 2’dir. Ancak Hunt (Akt. Fredman ve Sherman;1987); puanlamayı basitleştirmiş; toplam puanı 60’a indirmiştir ve güvenirlik çalışmaları aynı sonucu vermiştir ( kadınlar için r=.92; erkekler için r=.94).
Ölçeğin orijinalinin geçerlik güvenirlik çalışmasının yapıldığı örneklem birbiriyle evli olmayan 118 evli erkek ve 118 evli kadından oluşmaktadır. Ölçeğin iç tutarlılık katsayısı .90’dır. Test-tekrar-test güvenirliğine bakılmamıştır. Eşlerin ölçekten aldıkları puanlar ile evlilikteki anlaşmazlıklarla ilgilenen klinisyenlerin kararlarının birbiriyle ilişkili olduğu da belirlenmiştir. Geçerlik çalışmalarında ise ölçeğin uyumlu ve uyumsuz grubu anlamlı olarak birbirinden ayırt ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Ölçek Tutarel-Kışlak (1999) tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Ölçeğin çeviri işleminde Savaşır’ın önerdiği yollar izlenmiştir. Evlilikte Uyum Ölçeğinin çevirisi araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiş; daha sonra psikolog ve yabancı dil uzmanlarıyla gözden geçirilmiştir. Araştırma 311 gönüllü; evli denek üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada kişisel bilgi formu; Evlilikte Uyum Ölçeği; Kişilerarası İlişkiler Ölçeği ve İlişkilerde Yükleme Ölçeği kullanılmıştır.
Ölçeğin iç tutarlık katsayısı .84 olarak bulunmuştur. Değer kadınlar için .85; erkekler için .83’tür. Ölçeğin orijinalinin iç tutarlık güvenirliği .90’dır. Ölçeğin ilk yarısı ve son yarısındaki puanlamalar birbirinden farklı olduğundan; numarası tek olan ve çift olan maddeler karşılaştırılmıştır. İki yarım test güvenirliği r= .84 olarak bulunmuştur. Test tekrar test tekniği ile güvenirlik hesaplaması yaklaşık 15 gün aralıkla 36 birbiriyle evli kişiye uygulanmıştır. İki uygulamadan elde edilen puanlar için Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon katsayısı .57 olup .01 düzeyinde anlamlıdır. Madde-test korelasyonları sonucu 10. maddenin korelasyon katsayısı .09 olup anlamlı bulunmamıştır. Freeston ve Plechaty’nin önerileri dikkate alınarak 10. maddenin puanlaması değiştirilmiştir. Bu durumda toplam puan 60’dan 58’e inmiştir. Evlilikte Uyum Ölçeği ile Kişilerarası İlişkiler Ölçeğinin toplam puanları arasındaki korelasyon katsayısı r=.12 (p<.05) olarak saptanmıştır. Evlilikte Uyum Ölçeği ile İlişkilerde Yükleme Ölçeği toplam puanları arasında negatif korelasyon bulunmuştur ve .01 düzeyinde anlamlıdır. Ölçeğin yapı geçerliğini belirlemek amacıyla veriler üzerinde ana bileşenler yöntemi ve varimaks dönüştürmesine göre faktör analizi uygulanmış ve üç faktör bulunmuştur. Daha sonra bu iki faktöre indirgenmiştir. Anlaşma ya da anlaşamama durumları ve ilişki tarzlarını içeren iki yapıya ayrılmıştır.
Tutarel-Kışlak tarafından yapılan ilk geçerlik-güvenirlik çalışmasında ölçüt-bağımlı geçerliğin saptanmasında Aile Yapısını Değerlendirme Aracı (AYDA) ile Evlilikte Uyum Ölçeği toplam puanları arası korelasyon değeri .66 (p<.01) olarak bulunmuştur. İç tutarlık katsayısını orijinaline yakın bir yükseklikte oluşu; iki yarım ile test-tekrar test güvenirliğinin olması ölçeğin toplumumuzda kullanılabilecek güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir (Kışlak-Tutarel; 1999; 54-55).
Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ)
Diener; Emmons; Larsen ve Griffin (1985) tarafından geliştirilmiş; yedi dereceli Likert tarzı bir ölçektir. Ölçek 5 maddeden oluşan ve bireyin öznel iyilik durumunu ölçen bir ölçme aracıdır. Ölçeğin iç tutarlık katsayısı .80 ile .89 arasında değişmektedir ölçek Türkçe’ye Köker (1991) tarafından uyarlanmıştır. Ölçeğin güvenirlik çalışmaları sonucunda test-tekrar test güvenirliği .85; madde test korelasyonları .71 ile .80 arasında bulunmuştur. Ölçeğin Aysan (2001) tarafından yapılan güvenirlik çalışmasında ise; iç tutarlık katsayısı .85 olarak tespit edilmiştir (Akt.; Aysan ve Harmanlı; 2003).
Minnesota İş Doyum Ölçeği (MİDÖ)
Minnesota İş Doyum Ölçeği; Weiss; David; England ve Lofguist (1967) tarafından iş doyumunu ölçmek amacıyla geliştirilen ve ilk kez Oran (1989) tarafından Türkçe’ye çevrilen 20 sorudan oluşan ölçektir. Her bir soru içinde; kişinin işinden duyduğu hoşnutluk derecesini tanımlayan beş şık vardır. Bu şıklar; hiç hoşnut değilim; hoşnut değilim; kararsızım; hoşnudum ve çok hoşnudum şeklindedir. Bu şıkların değerlendirilmesinde; sırasıyla 1; 2; 3; 4 ve 5 puan verilmiştir. Ölçekten alınabilecek en yüksek puan 100; en düşük puan 20 olup; orta noktaya düşen 60 ise nötr doyumu ifade etmektedir. Puanların 20’ye yaklaşması doyum düzeyinin düştüğünü; 100’e yaklaşması ise yükseldiğini göstermektedir. MİDÖ’nin İngilizce’den Türkçe’ye çevirisi Hacettepe Üniversitesi’nden Deniz ve Güliz Gökçora tarafından yapılmıştır (Akt. Özyurt; 2004).
Yurt içinde yapılan araştırmada iç tutarlılık Cronbach Alfa katsayısının .90 (Yıldırım; 1996); yurt dışında yapılan araştırmada ise; iç tutarlılık Cronbach Alfa katsayısının .82 ile .92 arasında değiştiği bulunmuştur (Erdwins; Buffardi; Casper ve O'Brien; 2001).
Kişisel Bilgi Formu
Öğretmenlerin evlilik uyumu yaş; cinsiyet; kıdem yılı; ek iş yapma durumu; ek işte çalışma süresi; haftalık ortalama çalışma süresi; eş mesleği; eş eğitim düzeyi; eş gelir düzeyi; aylık ortalama gelir; çocuk sayısı; evlilik süresi; köken aileyle aynı kentte yaşama durumu hakkında bilgi edinebilmek için araştırmacı tarafından “Kişisel Bilgi Formu” oluşturulmuştur.
Verilerin Analizi
Bu araştırmada veriler SPSS 17.0 paket programıyla analiz edilmiştir. Araştırmada ele alınan bağımsız değişkenlerin aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri hesaplanmıştır. Evlilik Uyumu ölçeğinden elde edilen puanların yaş; cinsiyet; kıdem yılı; haftalık ortalama çalışma süresi; eş mesleği; eş eğitim düzeyi; eş gelir düzeyi; ailenin ortalama aylık geliri; çocuk sayısı; evlilik süresi; köken aileyle aynı kentte yaşama durumuna göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek için ikili gruplarda Mann-Whitney U; üç ve daha fazla gruplarda ise Kruskal Wallis tekniği kullanılmıştır.
Bunun yanı sıra evlilik uyumu ve iş doyumu; evlik uyumu ve yaşam doyumu ve iş doyumu ve yaşam doyumu arasındaki ilişki Spearman Sıra Sayıları korelasyonu ile belirlenmiştir. Analizlerde parametrik olmayan istetistiklerin kullanılmasının nedeni; örneklemde yer alan öğretmenlerin ölçeklerden aldıkları puanların normal dağlımı yansıtmaması sonucunda parametrik analizler için gerekli olan “normallik” varsayımının karşılanmamış olmasıdır.
Normal dağılım gösterip göstermediğinin anlaşılmasına yönelik yapılan analizler sonucu Skewnes(çarpıklık); Kurtosis(basıklık) katsayısı 1'e yakın hatta Kurtosis 2.423 çıktığı için dağılımın normal dağılım sergilemediği bulunmuştur. İdeal bir normal dağılım tablosunda basıklık ve çarpıklık katsayısının 0'a yakın olması gerekmektedir.
Ayrıca Kolmogrov-Simornov testi sonucunda p=.000 olduğu yani p<.05 olduğu için dağılımın normal dağılım sergilemediği bulunmuştur. İdeal bir normal dağılım tablosunda dağılım normal dağılım sergiliyorsa p>.05 olmalıdır. Bu bulgularda p<0.01 olduğu için parametrik olmayan istatistikler kullanılmıştır.
Sonuçların yorumlanmasında .05 anlamlılık düzeyi ölçüt alınmıştır.
BULGULAR; TARTIŞMA ve YORUM
Araştırmanın bulguları; ele alınan değişkenlere göre aşağıda sırasıyla sunulmuş ve yorumları yapılmıştır.
1. Öğretmenlerin Cinsiyetlerine Göre Evlilik Uyumlarına İlişkin Bulguların Tartışılması ve Yorumu
Levene Test’inde varyansların homojen olmadığı görüldüğü için cinsiyetlerine göre öğretmenlerin evlilik uyumları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için Mann Whitney U analizi yapılmışve sonuçlar Tablo 2’de gösterilmiştir.
Tablo 2.
Öğretmenlerin Cinsiyetlerine Göre Evlilik Uyumlarına İlişkin Mann Whitney U Testi Sonuçları
Cinsiyet
N
Sıra ort.
Sıra top.
U
P
Evlilik Uyumu
Kadın
137
119.45
16364.50
6911.500
.144
Erkek
113
132.84
15010.50
Tablo 2’de görüldüğü gibi öğretmenlerin cinsiyetlerine göre evlilik uyumlarının anlamlı düzeyde farklılaşmadığı belirlenmiştir. (U=6911.500; p> .05). Sıra ortalamaları dikkate alındığında kadın öğretmenlerle erkek öğretmenlerin puanları arasında anlamlı bir farklılık görülmemektedir. Bu sonuçlar bazı araştırma sonuçları ile paralellik gösterirken; bazı araştırma sonuçları ile de paralellik göstermemektedir.
Kışlak ve Çabukça (2002); Fışılıoğlu (1992) ve Kalkan (2002)’ da yaptıkları çalışmalarda cinsiyetin evlilik uyumunu etkilemediğini gözlemişlerdir. Hamamcı (2005); Çelik (2009) ve Güven (2005) de yapmış olduğu çalışmalarda; kadın ve erkeklerin evlilik uyumları arasında anlamlı bir farklılık olmadığını saptamışlardır. Bu bulgular; araştırma sonucunu desteklemektedir.
Bunun yanı sıra; Hatipoğlu (2013); Bir Aktürk (2006); Anar (2011); Canel (2007); Merves; Okin ve ark. (1991) ve Nunes (2008) ise cinsiyet değişkeninin evlilik uyumu ile anlamlı sonuç verdiğini; eşlerin evlilik uyumları arasında anlamlı bir fark olduğunu bulmuşlardır. Gottman ve Levenson (1998)’ ın çalısmalarında cinsiyetin evlilik uyumunu etkilediği ve erkeklerin kadınlardan daha yüksek düzeyde uyuma sahip oldukları görülmüştür. Bu bulgular; araştırma sonucunu desteklememektedir.
Cinsiyet rollerinin günümüzde androjen rollere kayması sebebiyle cinsiyet değişkeni evlilik uyumunu farklılaştırmamaktadır. Toplumun yüklediği geleneksel cinsiyet rollerine bağlı olarak kadınların erkeklere göre daha özverili ve idareci bir tutum sergilediklerini; ev içinde ve ev dışında daha fazla sorumluluk yüklendiği görülmektedir. Ancak kadın ve erkeğin her ikisinin de çalıştığı evliliklerde rollerin eşitlikçi cinsiyet rollerine dönüşmesiyle birlikte geleneksel bakış açısından kaynaklı toplumsal cinsiyet rollerinin evliliklerde pek fazla önemli bir yere sahip olmaması söz konusu olabilir. Kadın da erkek de hem eş; hem çalışan (öğretmen) rollerine sahiptir. Bu açıdan düşünüldüğünde evdeki cinsiyet rollerinin eşit bir dağılıma sahip olduğu söylenebilir.
Wilkie ve Ferree (1998); cinsiyet açısından evlilik uyumunu inceledikleri çalışmalarında kadın ve erkek arasında evlilik uyumu açısından farklılıkların olmadığını ifade etmişlerdir ve ev işleri; çocuk bakımı gibi cinsiyet rolleri ile ilgili görevlerin paylaşılmasının hem kadın; hem erkek açısından evlilik uyumunu arttıran önemli bir unsur olduğunu; böyle bir değişimin eşler arasındaki evlilik uyumunda farklılık meydana getirmeyeceğini belirtmişlerdir. Bu bulgular Bem (1975)’in öne sürmüş olduğu kadınsı ve erkeksi özellikleri kapsayan androjen kişilik özelliklerinin birey için çok daha sağlıklı olduğu görüşünden hareketle; evlilik için de hem kadınsı hem erkeksi kişilik özelliklerinin işlevsel olduğu şeklinde de açıklanabilir Ayrıca Berk’in (2009); de araştırmasında belirttiği gibi öğretmenlerin mesai saatlerini düşünürsek; yarım gün çalışan ya da ders saysına göre çalışan öğretmenler olabildiğini ve bunun da kadın öğretmenlerin evdeki sorumluluklarını yeteri kadar yerine getirebilmesini sağladığı; bu yüzden de evlilik uyumlarının bundan etkilenmediği söylenebilir.
Bu alanda yapılan bazı araştırmalar da psikolojik androjeninin evlilik uyumu ile olumlu ilişki gösterdiğini ortaya koymaktadır (Cooper; Chassin ve Zeiss; 1985). Dolayısıyla cinsiyet açısından evlilik uyumunda farklılık olmamasının androjen kişilik özelliklerinden kaynaklı olarak açıklanabileceği düşünülmektedir.
2. Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Evlilik Uyumlarına İlişkin Bulguların Tartışılması ve Yorumu
Öğretmenlerin yaşlarına göre evlilik uyu