Son yıllarda çevrenin ve popüler kültürün de etkisiyle çevremizdekiler ve kendimiz de dahil olmak üzere “depresyondayım”; “ galiba depresyona girdim” ; “acaba depresyonda mıyım?” gibi ifadeleri günlük hayatta oldukça sık kullanmaya başladık. Günlük yaşamda başımızdan olumsuz bir olay geçtiğinde; modumuz düştüğünde; gün içerisinde biraz kötü hissettiğimizde durumu ifade etmek için “depresyondayım” kelimesini kolaylıkla söyler olduk. Peki aslında psikiyatrik bir sendrom olarak depresyon nedir? Duygular; düşünceler ve günlük hayattaki işlevsellikte hangi düzeyde; hangi şiddetteki değişimler depresyona işaret eder? Hangi noktada yardım almak gerekli hale gelir?
Psikiyatrik bir sendrom olarak depresyon birkaç alt grupta incelenmektedir. Bunlar;
- Majör depresif bozukluk
-Distimi
-Premenstrüel disforik bozukluk
-Bir maddenin/ilacın yol açtığı depresif bozukluk
-Diğer tıbbi durumlara bağlı depresif bozukluk ve
-Tekrarlayıcı veya eksik belirtili özel depresif bozukluklardır.
Fakat; depresyon denilince ilk akla gelen ve genel kitle tarafından depresyon olarak tanımlanan bozukluk; “majör depresif bozukluk” alt grubunda değerlendirilen türdür. Bu sebeple depresyondan bahsederken aslında “majör depresif bozukluk” kastedilmektedir.
1- Majör Depresif Bozukluk
Majör depresyonun temel özelliklerini; en az 2 hafta süreyle görülen depresif duygudurum veya her zaman yapılan günlük aktivitelere karşı ilgi kaybı ve zevk alamama(anhedoni) oluşturur. Genel çerçeveden bakıldığında; depresyondaki kişinin kendisi; çevresi ve geleceği ile ilişkili olumsuz düşünce içeriklerine sahip olduğu görülür. Birey genellikle kendisini güçsüz; çaresiz ve yetersiz hisseder; çevresindeki olayları ve insanlarla ilişkilerini daha negativist bir şekilde yorumlar; gelecek hakkında ise karamsar ve umutsuzdur.
Depresyonun görülme sıklığı oldukça yüksektir; her yaş ve sosyoekonomik düzeyden bireyde görülebilir. Herhangi bir altı aylık zaman diliminde görülme sıklığı %4; yaşam boyu yaygınlık oranı %15-25 dolaylarındadır. Kadınlarda erkeklere kıysala iki kat daha fazla görülmektedir.
DSM V majör depresyon kriterlerinde yer alan ana belirtilerden en az 1’inin; bütün belirtilerden 5’inin en az 2 hafta süreyle görülmesi durumunda depresyon tanısı koyulmaktadır. Bu kriterler;
Ana Belirtiler
-Gün boyu süren depresif ve çökkün duygudurum
-Günlük aktivitelere karşı ilgi ve istek kaybı; zevk alamama (anhedoni)
Diğer Belirtiler
-Enerji azalması; halsizlik; yorgunluk; bitkinlik
-Uyku süresinin artışı veya azalması
-İştah azalması ve artışı- buna bağlı kilodaki değişimler
-Hareket ve konuşmada yavaşlama (psikomotor retardasyon)
-Konsantrasyon güçlükleri; düşünmekte ve odaklanmakta yaşanan zorluklar
-Suçluluk veya değersizlik düşünceleri; özgüvende azalma; karamsızlık; ümitsizlik
-Ölüm düşünceleri ve intihar girişimleridir.
Majör depresyon belirtilerinin ortaya çıkmasında kişinin yaşamında karşılaştığı herhangi bir sorun; sevilen birinin kaybı; iş ve sosyal yaşamdaki değişiklikler; aile içi anlaşmazlıklar gibi durumlar tetikleyici rol oynayabilir. Bunun dışında; ortada açık bir neden görülmeksizin kişi kendini depresyonu yaşarken bulabilir. Yukarıdaki belirtilerin yanı sıra okul veya işe devam etme; günlük işleri ve sorumlulukları yerine getirmede zorluk yaşama; sabah kalktığında yeni güne başlamak; yataktan çıkmak için hiçbir motivasyon bulamama ve sosyal olarak içe çekilme görülebilir. Bu şekilde; depresif duygudurumu kişinin sosyal ve günlük işlevselliğini bozuyor; kendisi ve çevresi için sıkıntı oluşturuyorsa yardım almak ve depresyonu tedavi etmek oldukça önemlidir.
2- Distimi
Distimik bozukluk ise majör depresyon belirtilerinin daha hafif düzeyde fakat en az 2 yıl süreyle görüldüğü depresyon türüdür. Kişi bu süre boyunca; melankolik ve karamsar bir ruh haline sahiptir.
DSM V’e göre distimi kriterleri;
-En az 2 yıl süreyle depresif/çökkün duygudurum
-Yorgunluk; bitkinlik; enerji azalması
-Uyku bozukluğu;
-İştah azalması/artması ve buna bağlı kilo değişiklikleri
-Konsantrasyon bozuklukları
-Benlik saygısında azalma ve
-Umutsuzluk duygularıdır.
Bu kriterlerden en az 2 yıl süreyle depresif duygudurumun görülmesi ve diğer kriterlerden en az 2’sinin bulunması distimik bozukluğa işaret etmektedir. Bu belirtilerin günlük işlevselliği bozacak; bireyin kendisi ve çevresi için sıkıntı oluşturacak düzeyde olması tedavinin gerekli olduğunu göstermektedir.
3- Premenstrüel Disforik Bozukluk
Premenstrüel Disforik Bozukluk; kadınlarda menstrüasyon öncesi dönemde görülen depresyon; huzursuzluk ve gerginlik durumlarının oluşturduğu bozukluktur. Tekrarlayıcı ve sürekli olması; kişiye sıkıntı verecek ve işlevselliğini bozacak düzeyde olması tedaviyi gerektiren faktörler arasındadır.
Bu tarz bir depresif bozukluğun tedavisinde genel olarak ilaçlar; psikoterapi yöntemleri; diyet; egzersiz ve vitamin takviyesi etkili olabilmektedir.
4- Bir maddenin/ilacın yol açtığı depresif bozukluk
Bazı madde ve ilaçların kullanımı kişide depresyon belirtilerinin ortaya çıkmasına sebep olur ve birey; depresyonu bulunan kişiler gibi depresif duygu durum; istek- ilgi kaybı; uyku bozuklukları; iştah sorunları; halsizlik; umutsuzluk; kararsızlık vb. semptomlar sergilerler. Buna neden olan maddeler arasında eroin ve kokain gibi uyuşturucu maddeler; ilaçlar arasında ise iltihap giderici ilaçlar; antikonvülsanlar; antipsikotik ilaçlar ve parkinson tedavisinde kullanılan L-dopa gibi çeşitli ilaç ve maddeler bulunur.
İlaçların neden olduğu bu tarz bir depresif bozuklukta; genellikle ilaç dozunu veya çeşidini değiştirme yoluna gidilir.
5-Diğer tıbbi durumlara bağlı depresif bozukluk
Bazı hastalık ve tıbbi durumlarda; ilaç ve madde kullanımında olduğu gibi bir depresyon tablosu görülür. Bunlar arasında tiroid bozuklukları/hastalıkları; MS; demans ve enfeksiyonlar gibi çeşitli tıbbi durumlar bulunmaktadır.
6- Özel depresif bozukluklar
Özel depresif bozukluklar ise; diğer alt gruplar arasına girmeyen fakan depresyon belirtilerinin görülmekte olduğu bozuklukları içerir. Örneğin; belirli aralıklarla tekrarlayan fakat 2 haftadan kısa süren; depresif semptomların görüldüğü tabloya tekrarlayıcı kısa depresyon; 2 haftadan az süren; depresyon belirtilerinin gözlendiği atak dönemlerine kısa süreli depresif ataklar; depresyon teşhisi için yeterli sayıda kriterin sağlanmadığı türe ise eksik belirtili depresfi atak adı verilmektedir.
Depreyon Tedavisi
- İlaç Tedavisi: Depresyonun tedavisinde genel olarak antidepresan ilaçlar kullanılmaktadır. Son yıllarda genellikle SSRI ve SNRI türü ilaçlar tercih edilmektedir. Bu ilaçlar; beyni kimyasal açıdan onararak; depresyonun tedavi edilmesini sağlar.
- Bireysel Psikoterapiler: Bireysel psikoterapilerin depresyon tedavisinde etkili olduğu birçok araştırma tarafından kanıtlanmıştır. Özellikle bilişsel terapi ve davranış terapisi depresyon tedavisinde en etkili yöntemler arasında yer almaktadır ve depresyonun tedavi edilmesinde ilaç kadar etkili olduğu araştırma sonuçları tarafından desteklenmektedir.
- Grup Terapileri: Grup terapileri; kişilerin sosyal becerilerini geliştirmede; yalnızlık duygularını yenmede ve çaresizlik; üzüntü; karamsarlık; umutsuzluk gibi duygudurumlarını iyileştirmede önemli bir rol oynamaktadır.
- Elektrokonvulsif Tedavi (EKT): Şok tedavisi olarak da bilinen ve beyine elektrik akımı verilmesine bağlı bir tedavi yöntemi olan elektrokonvulsif terapi; genellikle majör depresyonu bulunan; psikoterapi ve ilaca dirençli olan hastalara uygulanmaktadır. Elektrokonvulsif tedavi; bu tür depresyonların tedavisinde iyileştirici etkiye sahip ve güvenilir bir yöntemdir.
-Fototerapi (Parlak Işık Tedavisi): Özellikle mevsime bağlı depresyonda sabah erken saatlerde doğal ışık alınmasındaki eksiklik duygudurum değişikliklerine; vücudun ritmik düzenininin ve uyku düzeninin bozulmasına neden olmaktadır. Fototerapi ile; vücudun ihtiyacı olan ışık alınarak duygudurum iyileştirilebilmekte; uyku düzeni daha iyiye gidebilmekte; vücudun sirkadyen ritmi onarılmakta ve antidepresan ilaçların etkisinin artması sağlanabilmektedir.
Psikolog Rumeysa Günay