Sohbet esnasında birinden konuşulunca ortamdaki kişiler konuşulan kişi hakkında betimlemelerde bulunduğuna çokça şahit olmuşsunuzdur. ‘’Çok gereksiz konuşuyor; patavatsızın biri; nerede ne diyeceğini bilmiyor; ona güvenemem; çok kırıcı konuşuyor‘’ tarzında betimlemeleri ya da ‘’ O çok güvenilir biri; ben yalan söylerim o söylemez; onun sohbetine doyum olmuyor ‘’ gibi cümleler çıkar. Peki bu tezatlık neden? Dil kişilikte bu kadar önemli mi ? Tabi ki önemli ama neyi nasıl söyleyeceğimiz daha önemlidir. Ludwig Wittgenstein; dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır derken neyi kastetmiş olabilir ?
Noam Chomsky’e göre; insan beyninin belirli bölgeleri dilin kazanılmasında ve kullanılmasında görevlidir. İnsanlar doğuştan konuşma ve dili kullanma yeteneğine sahiptirler. Bu mekanizma doğuştan getirilir. Bu sayede çevrede kullanılan dil içselleştirilir; böylelikle anlama ve konuşma gerçekleşir. Tabi dil doğuştan geliyor ama bu dile şekil vermek sizlerin elindedir. Nasıl inşaatın temel haliyle son hali aynı olmadığı gibi dilde de bu geçerlidir.
Konuşurken neye dikkat edersiniz? Olduğu gibi mi söylersiniz. Yoksa önce bir düşünüp kurgulayıp ondan sonra mı söylersiniz? Tabi olduğu gibi düşünmeden söyleyene ya doğal denir ya da patavatsız. Neden biri patavatsız denildi de diğerine doğal. İşte tam bu nokta çok önemli. Biriyle konuşurken eğer karşıdaki çok konuşan biriyse ona ‘’gevezesinde diyebilirsiniz ya da ne kadar konuşkansın. Senle sohbet edince sohbet sohbeti açıyor. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum da diyebilirsiniz. Bu tamamen sizin iletişiminize kalmış. Eğer iyi iletişim kurarsanız güvende beraberinde gelip bir bakmışsınız bütün hayat hikayesini anlatmış. Burada hangi kelimeyi seçip nasıl söylediğimiz çok önemlidir. Geveze-konuşkan örneğini verdim. İki kelimede neredeyse aynı. Örneğin birine çok içine kapanıksın hiç konuşmuyorsun da diyebilirsiniz ya da sessizsin dinlemeyi mi seviyorsun da diyebilirsiniz. Kadın düşkünüsün veya çok çapkınsın. Bu sözleri bir arkadaşınıza söylerken hayal edin ve onun tepkisini düşünün. Ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Etkili iletişimin bir diğer tarafı ise ben diliyle konuşmaktır. En basitinden bir arkadaşınızdan su istediğinizde ‘’Bir bardak su verir misin?’’ yerine ‘’Bir bardak su alabilir miyim’’ derseniz ben diliyle konuşmuş olursunuz. Karşı tarafı da ben diline zorlamış olabilirsiniz. Nedir bu ben dili ? Birde sen dili var. İkisine bakıp karşılaştıralım;
Ben Dili :
Günlük konuşmalarımızda ne düşündüğümüzü ve ne hissettiğimizi birinci tekil kişi ağzından aktaran konuşma şeklidir. Konuşmalarımızda “ben”li ifadeler kullanırsak hem karşımızdaki insanları kırmamış hem de kendimizi daha iyi ifade etmiş oluruz. Kısacası ben dili bize şu yaraları sağlar:
1. Karşımızdaki kişiyi savunmaya yönlendirmez.
2. Kişiyi suçluluk duygusu içinde bırakmaz.
3. Duygunun nedeni net şekilde ortaya konduğundan sağlıklı iletişim oluşur.
4. Ben dilini kullanan kişi karşısındakini düşünmeye yönlendirir.
5. İletişim sorununu ortadan kaldırarak anlaşmazlık olmasını engeller.
6. İnsanlar arasında iletişimi kuvvetlendirir.
Sen Dili
Karşımızdaki kişiyi suçlayan bir konuşma şeklidir. Cümleler sürekli ikinci şahsa göre çekimlenir. Sağlıklı bir konuşma tarzı değildir.
Sen dilinin olumsuz özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
1. Kişiye kendini suçlu hissettirir.
2. Davranışa değil kişiye yöneliktir.
3. Karşımızdaki insanı savunmaya yönlendirir.
4. Tekrardan iletişim kurma isteğini ortadan kaldırır.
5.İnsanların kalbini kırar; kişiyi üzer.
6. Problemin neyden kaynaklandığının anlaşılmamasına sebep olur.
Sen ve Ben dillerine örnek verecek olursak:
Sen dili:
-Sen geç kaldın; çok iyi bir fırsatı kaçırdım.
Ben dili:
-Geç kalman çok iyi bir fırsatı kaçırmama sebep oldu; çok üzüldüm.
Sen dili:
-Çok dikkatsizsin; her zaman hatalarını düzeltmek zorunda kalıyorum.
Ben dili:
-Sürekli yaptığın hataları düzeltiyor olmak beni çok yoruyor.