Hepimiz düşünebilen; kararlar alabilen; hayatını idame ettirmeye çalışan; koşuşturmalar içerisinde hayatta kendine yer bulmaya çalışıyoruz. Evet hayvanlardan farkımız düşünebilmemiz ve irademizin olması. Kitaplarda yada hafızalarımızda olan kısa tanım böyle insan organizmasıyla ilgili…
Psikoterapiyi ilk öğrendiğimde insanın mekanik olarak “dur-düşün-harekete geç” sisteminden ibaret olduğunu; aradaki düşünce sürecinin insanı doğruya götürdüğünü varsaymıştım. Taa ki bu tanımda eksik olan ve insan doğasının ayrılmaz bir parçası olan “duygu” ların varlığının psikoterapide işlenmesi gerektiğini anlayana dek. Peki neden burası eksik kalmış; bunu neden hesaba katmamışım diye düşünmeden edemedim. Sonra da döndüm kendi geçmişime…
Bizler toplum olarak duygularını tam olarak ifade edemeyen bir milletin yetiştirdiği evlatlarız. Sevginin de sevmemenin de gösterilmesinin ayıp olduğunu öğrenmiş; toplumsal olarak öğrendiklerimizle; bastırılmış duygu dünyalarına sahip olan bireyleriz. Bizde tüm duygular engellenmiş aslında… Hatta bazılarına aşina bile değiliz. Örneğin; yıpranmış; kullanılmış; geri çevrilmiş; dehşete düşmüş hissetmek… Yada emniyette; gevşemiş; tutkulu hissetmek gibi… Karşılaştığım kişilerin çok azında bu türden gelişmiş yada pek tanıdık olmadığımız ifadelerin varlığına rastlıyorum. Birçok insan bu türlü duygularından bi haber. Daha doğrusu tanımını yapamıyor yaşadığı duygularının. Çünkü geçmişte; aile ya da eğitim hayatında hiç bu türden ifadelere yer verilmemiş... En çok çocuklarda fark edersiniz bu türden farklı duygu ifadelerini. Onlarda önemsenmezse bir süre sonra bastırılarak unutulur; ifade yolundan vazgeçilir.
Peki duygularımızı ifade edemezsek; hatta daha da öncesinde farkında bile olamazsak neler oluyor? Bizler hayatta birçok farklı problem ve davranışlarla karşılaşıyoruz. Her yeni gün bizim için birer problem çözme aşaması. Düşüncelerimize o kadar çok odaklanıyoruz ki; yani; şöyle olmalı böyle olmalı; kural bu; böyle düşünmeliyim gibi; içimizden bir ses bizi öyle bir etkisi altına almış ki; kendimizin bu durum karşısında ne hissettiğini; hissettiğimiz duyguyla ne olacağını düşündüğümüzü; o düşünceyle nasıl harekete geçebileceğimiz gibi süreçleri devreye bile sokamıyoruz. Hatta bizi etkisi altına almış olan bu otomatik düşüncelerden kastım; o andaki duygumuzun ne olduğunu bilemediğimiz için o andaki düşüncelerimizin bile bize ait olmadığını söylemeye çalışıyorum!
Kısaca demek istediğim şu “dur-hisset-düşün-harekete geç”. Böylece düşünceler başkasına ait olmaz. Sadece sana özgü ve sana ait düşünceler olur. Çünkü insanı insan yapan biricikliğidir. Bu biriciklik nereden gelir ? Aslında kişinin kalbinden; beyninden; zihninin çalışma prensibindeki biricikliğinden gelir. O halde bu zamana kadar duygularımızı fark edememiş olmanın bizde yarattığı psikolojik sapmaların yerini yeni duygusal ifadelerle doldurmanın ve cesaretli olmanın zamanı gelmiştir.
Bu durumu bir örnek ile açıklamak yerinde olacak diye düşünüyorum. Örneğin “öfke” de tıpkı mutluluk gibi gayet olağan bir duygudur. Öfke gibi; bizi harekete geçiren bir güç olmazsa insan türünün varlığı tehlikeye girer. Fakat öfke ikincil bir duygudur. Yani öfkenin temelinde aslında kişiye ait farklı bir duygu yatar. Bizler seanslara malzeme olarak getirilen öfke anlarını değil; bunun altında yatan duyguyu araştırırız. Örneğin trafikte gidiyorsunuz ve önünüzdeki araba yeşil yandığı halde gaza basmıyor. Burada yaşadığımız öfke duygusu tamamen “engellenmiş olma” duygusu ile ilgilidir. Yani sizin hemen oradan uzaklaşmak; varacağınız yere gitmek gibi bir önceliğiniz vardır; fakat biri tarafından engellendiğinizi düşünüyorsunuz ve öfke duygusunu yoğun yaşıyorsunuz. Eğer siz sürekli öfkelendiğiniz için kendinizi kötü hissediyorsanız ve bu duruma cevabınız da diğerlerinin sizi öfkelendirmesiyse; sorun hiçbir zaman çözülmez ve hatta sorunun kaynağının diğer insanlar olduğunu düşünerek sorunu tamamen çözümsüz bırakmanın ilk adımını atmış olursunuz. İkinci durum ise bu konuda yapabileceğiniz hiçbir şeyin olmadığını görmek. Çünkü başkasını değil ancak kendinizi kontrol edebilirsiniz. Bu durumda; asıl size ait olan “engellenme duygusu” ile ilgilenirseniz işte o zaman kendi asıl duygunuza ulaşmış ve çözüm için de ilk adımı atmış olursunuz.
Bir diğer durum da şöyle gerçekleşebilir. Siz markette elinizde torbalar kapıdan çıkmaya çalışırken biri gelir ve size yardım etmek isterse “ne kadar şanslı bir insan” olduğunuza dair bir “memnuniyet duygusuna” kapılabilirsiniz. Burada kendinizi şanslı hissetmek dışsal bir bağlantının varlığı ile ilgilidir ve her zaman bu şansı beklemek zorunda kalıp mutsuz olma ihtimaliniz vardır. En iyisi siz “yardım edildiğinde memnun olduğunuz” duygusu ile yüzleşip; daha somut bir içgörü yaratın.
Temelde varolan duygularımıza ulaşmak pek de zor olmasa gerek. Fakat bu da bir eğitim sürec i aslında… Psikoterapiler gibi… İşte sizlere kendinizde varolan ve farkında olup olmadığınızı test etmeniz için bir dizi olumlu ve olumsuz duygu listesi…
Olumlular ; Affedici ; anlayışlı ; arzulanmış ; aşık ; becerikli ; canlı ; cesaretli ; cesur ; cömert ; değerli ; emin ; emniyette ; ferahlamış ; genç ; gevşemiş ; gururlu ; güvenilir ; güzel ; harika ; hevesli ; heyecan verici ; heyecanlı ; hoşnut ; huzurlu ; komik ; memnun ; meraklı ; minnettarlık ; mutluluk ; neşe ; rahat ; saygı değer ; sempatik ; sevgi dolu ; sevgiye layık ; sıcak kanlı ; şefkatli ; tutkulu ; umutlu ; yetenekli ; yumuşak ; zahmete değer ; zevk verici …
Olumsuzlar ; aklı karışık ; aptal ; bağımlı ; bastırılmış ; beceriksiz ; berbat ; çekingen ; çılgın ; çok kızgın ; dehşete düşmüş ; düşmanca ; emniyetsiz ; endişeli ; faydasız ; geri çevrilmiş ; görmezlikten gelinen ; güvenilmez ; harap olmuş ; hassas ; huzursuz ; inatçı ; izole olmuş ; kararsız ; kaygılı ; kızdırılmış ; kızgın ; korkmuş ; korunmasız ; kötümser ; kurban edilmiş ; küçük düşürülmüş ; muhtaç ; nefret dolu ; öfkeli ; önyargılı ; paniğe kapılmış ; pişman ; rahatsız edici ; sabırsız ; şüpheli ; tahrik edilmiş ; tehdit edilen ; tuzağa düşürülmüş ; umutsuz ; üzgün ; üzüntülü ; yalnız ; yardıma muhtaç ; yıpranmış ; yorgun…
Hayatımızda ne kadar çok tanımlamaya ve duygu ifadesine yer verirsek; öncelikle kendimizi tanımamız; kendimizi anlamamız konusunda becerikli; diğerlerine karşı empatik olma ihtimalimizi arttırmış oluruz. Kendini tanımak; özgürlüktür. Sağlıkla kalın…