Anne ve babının psikolojik yapıları; deneyim ve ihtiyaçları doğrultusunda gelişen; çocuğa yansıtılan davranışlardır.
Anne babanın ruh sağlığı; onların yetiştirilme şekilleri; ihtiyaçlarını karşılama biçimleri; tecrübelerini hayat içerisinde aktive etme tutumları çocukları etkiler. Anne ve babanın hangi yaşlarda evlendiği; fiziksel ve psikolojik bir olgunlukla beraber; birey olma; aile olma ve çocuk sahibi olma bilincinin tam oluşmaması anne –baba tutumlarına ve çocuğun psikolojik gelişimine etkide bulunur. Erken yaşta yapılan evlilikler (ergenlik çağı) sonucu çocuk sahibi olma birey olma ve evlilik acemiliğiyle birlikte çocuğu ihmal etme ve evlilik problemlerini yaşama durumlarını beraberinde getirebilir. Çocuk; birbirlerinin ihtiyaçlarını fark eden; gidermeye çalışan; karşılıklı saygı ve anlayışla ilerleyen bir evlilik içerisinde kendini güvende hisseder ebeveynlerin her birisiyle olumlu iletişim ve ilişkiler kurar. Bunun tam tersi durumlarda çocuk psikolojik gelişiminde aksaklıklarla karşı karşıya kalabilir.
Özellikle ülkemizde sıklıkla rastlanan erkek çocuk beklentisi cinsiyet tutumlarında farklılıklar oluşmasına neden olabilir. Çocuğun yapısal özelliklerinin olması gerekenden fazla önem ya da az değerle karşı karşıya kalabilir; farkında olmadan çocuğa taşıyamayacağı görevler verilebilir; çocuğun kendilik (benlik) algısında yaralanmalara yol açabilir. Plansız ya da planlamış çocuk olma sahibi olma; onu reddetme; istemsiz karşılıklar verme çocukda ruhsal yaralanmalar açmakla birlikte kimlik oluşumunda derinden izler bırakabilir.
Aile içerisinde bir ebevyn kaybının yaşanması sonucu diğer ebeveyn kendi yasını sağlıklı yaşayamadığı takdirde bu tutumlarla çocukta altından kalkmakta çok zorlanacağı bir periyodun içine girmiş olabilir ve ruhsal gelişiminde aksaklıklar yaşayabilir.Anne ve baba çocuğa sınır konulmadan aşırı sevgi verip; her dediği yapılıp; disiplin yoksunluğuyla büyütülürse çocukta belli başlı gelişimsel aksaklıklar görülür. Bu aksaklıklarda ileride suça yönelik bir yapılanma oluşmasına zemin hazırlar keza sevgi yoksunluğuyla büyütülmüş; ihtiyaçları zamanında giderilmemiş; yok sayılmış ve zaman ayrılmamış; aşırı sınır çizilmiş çocuklarda bu anne ve baba tutumlarından zarar görürler.
Çocuğun psiko-sosyal gelişim evrelerinin nasıl yaşandığını; duygusal gelişiminin aile içerisinde nasıl şekillendiğini aile içerisindeki bireylerle bir bütün olarak fark etmek ve değerlendirmek son derece önemlidir. Aile içerisindeki yaşananlar çocuk üzerinde deneyimler eşliğinde etkilidir ve aile için de çocuğun deneyimledikleri ve ilgili sorunları aynı etkiye sahiptir.
Aile içi iletişimin bu sürece üzerindeki etkisi; eksik yönlerin belirlenmesi; ebevynlik eve aile içi sistemin desteklenmesi ve bu destekle daha kalıcı ve sağlıklı bir gelişim hedeflenmelidir.
Çocukluk Dönemi Ruhsal Gelişimi: Çocuğun ruhsal gelişimi anne karnından itibaren başlayan bir süreçtir. Anne ve baba çocuğun fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının farkında olarak ve bu ihtiyaçları doğru zamanda ve doğru şekilde gidererek çocuğun ruhsal gelişimine pozitif katkıda bulunmuş olur. Çocuk dünyaya geldikten sonra belirli gelişim basamaklarından geçmeye başlayacaktır. Bu basamaklar ilerideki kimlik oluşumuna ve kişilik yapışan etkide bulunacaktır. Çocuğun gelişim ihtiyaçları beraberinde dönemsel gereksinimleri de ruhsal gelişimi için önemlidir. Çocuğun gelişim ihtiyaçlarıyla birlikte bir psikolojik bağlanma evresi başlayacaktır. Ebeveyn ile çocuk arasında gerçekleşecek olan bu psikolojik bağlanma ilerideki ikili ilişkilerini; karşı cins ilişkilerini ve hayatın içerisinde karşılaşacağı bir çok iletişimsel durumu etkileyebilmektedir. Dönemler değişitikçe ihtiyaçları değişecek; ihtiyaçları değiştikçe çözüm yolları değişecek ve tüm değişkenler farkındalıkla birlikte ilerlediği zaman da çocukta ruhsel gelişim evrelerinin iyi sonuçlanması beklenebilecektir.
Çocukluk Dönemi Problemleri Kıskançlık: Çocukların yaşamında görülen en yaygın kıskançlık örneği küçük kardeşe duyulan kıskançlıktır. Saldırgan olur küçük kardeşe karşı; ısırma; vurma; ağlatma; yok sayma davranışları sıklıkla görülebilir. Anne ve babadan aldığı sevgi artık bölünmeye başlayacak; hatta tamamen yitirme kaygısı yaşanmaya başlanacaktır özellikle anne ve memeyi koruma iç güdüsüyle yeni kardeşin ona zarar vereceği düşüncesi artacaktır. Aile içerisindeki bireylerin ve sosyal çevredeki insanların küçük bebeğe olan ilgisi büyük olan çocuğu bebek gibi davranma gereksinimine itecek ve bebekçe konuşma; tekrar biberonla beslenme; emekleme; altını ıslatma gibi gerileme belirtile baş gösterebilecektir. Bu nedenle bebek dünyaya gelmeden önce ailenin çocuklarını bu konuda hazırlamaları; doğum sonrası bebeğin beslenme; temizlik; giyinme gibi ihtiyaçlarını büyük olan kardeşe yaptırmalarının iyi bir çözüm olduğu düşünülmektedir.
Öfke nöbetleri; Genellikle 1-4 yaş arasında olan neredeyse tüm çocuklar zaman zaman öfke nöbetleri yaşar. Okul öncesi döneme denk gelen bu nöbetlerde somurtma; çığlık atma; ağlama; ayak veya kafasını; nefesini tutma; tekmeleme; vurma gibi davranışlar görülür. Öfke nöbetleri sağlıklı gelişimin bir parçası olarak görülmektedir; kimlik duygusunun gelişimi ve bağımsızlık kazanma isteğiyle içerideki öfkenin boşaltılması gerçekleşmektedir. Kimi zaman da ihtiyaçları karşılanmayan çocuk bunu bir uyarı sinyali olarak bakıcılarına verebilmektedir. Ebeveyn tutumlarında sınırı doğru ve gerekli belirlenmeyen çocuklarda ise bu durum sorun teşkil etmektedir. İdrar Kaçırma: tıbbi adıyla Enürezis Nokturna dünya da bir çok çocukta olduğu gibi ülkemizde de sık görülen bir problemdir. Halk diliyle de ‘gece işemeleri’ olarak bilinir. Tıbbi bir nedeni olmaksızın geceleri sürekli tekrar eden bu idrar kaçırmaları; sağlık problemi bulunmayan çocuklarda da uyku öncesi aşırı sıvı tüketimi sonrası olabilmektedir. Bu problemden bahsedebilmek için idrar kaçırma sıklığı art arda gelen 3 ayda haftada 2 kereden fazla olması ya da yaşamsal işlevselliği bozucu olması gerekmektedir.
kardeş doğumu; okula başlama; taşınma; hastaneye yatma; anne babanın boşanması; anne ya da babanın bir nedenle uzaklaşması gibi sosyal durumlar sonrasında da bu problem oluşabilmektedir. kendi kendine de düzelebilen gece işemesinin sıklığı yaş ilerledikçe azalmakta oluş nedenleri üzerinde bir çok etki durumu araştırılmaktadır.
Oyun Terapisi: Çocukların psiko-sosyal gelişimini anlamak; desteklemek; ebeveyn ve sosyal çevre ile ilişkini fark edebilmek; duygu ve davranışlarını çözümlemek; çocuğun aile içi iletişim ve gelişim donelerini öğrenip değerlendirmek için kullanılan bir terapi tekniğidir. Oyun terapisinde çocuğun duygusal ve bilişsel çatışmalarını anlamak; motor ve dil gelişimini desteklemek amaçlanır. Oyun içerisinde oluşan güvenli ortamda çocuk gerçek hayattan kesitleri oyuna taşıyarak duygularını; düşüncelerini ve o olaylarını etkisini paylaşır. Kendini ifade etmesinin yolunu bulur.
Oyun terapistiyle birlikte oynadığı; anne- babanın daha sonra dahil olduğu; çocuk gruplarıyla birlikte paylaşıma girdiği modelleri de mevcuttur. Oyun terapistinin gözlemleri ve oyun içerisinde bilinçli yönlendirmeleriyle gerçek oyundan bilimsel bir terapi şekline dönüşmektedir.
Konuşma ve Dil Bozuklukları:
Fonolojik bozukluk: yanlış sesler çıkarma ve kullanma; gelişim basamağına uygun olan sesleri çıkaramama; seslerin yerini karıştırma; bir ses yerine başka bir ses söyleme; seslerde atlamalar yapma.
Sözel anlatım bozukluğu: çocuğun kullanabileceği sözsel sözcük sayısının az olması; anlatırken zaman sıralamasında hatalar yapma ve dil bilgisi açısından yanlış zamanlar seçme; sözcükleri hatırlamakta zorluk çekme; uygun kelime kullanımını yapamama; cümle kurmakta zorlanma ve sonlandıramama.
Kekeleme: konuşmanın olağan akıcılığını sürdürememesi; zamanlama da bozukluk. Sesleri uzatma ve yineleme; sözcükleri aşırı fiziksel gerginlikle söyleme; sesler ve sözcükler arasında ara vermeler.