Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Karşı Tarafı Suçlayınca Huzura Erenlerden Misiniz?

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Karşı tarafı suçlayınca huzura erenlerden misiniz?

Kimi insanların kavgadan beslendiğini düşündüğünüz zamanlar mutlaka olmuştur. Hiç olmayacak bir zamanda hiç olmayacak bir konudan tartışma yaşayıp rüzgar gibi geçen bu zaman diliminde neye uğradığınızı anlamayabilirsiniz. O artık rahatlamış fakat sinir yüklenen taraf siz olmuşsunuzdur. Peki bu insanlar neden böyle davranır? Bunun altında ne yatmaktadır?

Doğumdan hatta doğum öncesinden itibaren başlayan bir süreçle insanların benlik algıları oluşmaya başlamaktadır. Bu sürecin en önemli basamağını 5 yaşa kadar olan süreç belirlemektedir. Çocuk; dünyaya geldiği andan itibaren çevresinde olan şeylerin varlığını hissetmekte; onları gözlemlemekte; zaman içerisinde hepsini anlamlandırma yeteneğine kavuşabilmektedir. Bu süreçte gözlem yapma ve tanımlama fırsatı bulamadığı tek alan “kendiliği”dir. Henüz kendisi ile dış dünyanın ayırdına varamayan ve zihinsel faaliyetleri tam olarak bu işlemleri yapmaya yetmeyen çocuk; dış dünyada gördüğü somut şeylere bir anlam yükleyebilmekte fakat kendisini göremediği ve benlik kavramını henüz bilmediği için anlamlandıramadığı bir kendiliğe sahip olmaktadır.

Peki göremediği bu kendilik nasıl bir şeydir?

Bu sorunun cevabını yine dış dünyadan; özellikle yakın temas kurduğu kişilerden almaktadır. Kendisinin iyi mi kötü mü olduğunu bilmeyen çocuk ebeveynin ona vermiş olduğu tepkilerden iyi ya da kötü bir kendilik tasarımı oluşturmaktadır. Kendisi ile dış dünyanın ayırdına varamadığı ilk dönemlerde kendisi ile dış dünyayı(özellikle anneyi) aynı kişi olarak düşünmekte; kendisi ile anneyi bir tutmakta; onun duygularını almaktadır. 1.5 yaşına kadar olan dönemde henüz ihtiyaçlarını gideremeyecek durumda olan çocuk anne tarafından sevilmekte; sürekli ilgi odağı olmakta ve durum karşısında kendisini değerli hissetmekte ve iyi kendilik durumunu yaşantılamakta; kendisini iyi olarak tanımlamaktadır. Kendisini tanımlama fırsatı bulan çocuk 1.5 yaşından sonra yürüme ile başlayan dönemle birlikte anne ile bir ayrılık dönemine girmekte ve bu süreçte kendi iradesini kullanabileceği bir dünya yaratmaya çalışmaktadır. Bu zamana kadar her istediğini durduğu yerden elde etmeyi öğrendiği için bu dönemde farklı bir durumla karşı karşıya kalmaktadır. Artık yapmak istediği bir şey anne tarafından engellenebilir; kullanmaya henüz yeni başladığı iradesi başkaları tarafından kontrol altına alınmaya çalışılabilir duruma gelmiştir. Evde bulunan ve biraz zorlansa da alabileceği konumda olan vazoyu almaya çalışırken annesi tarafından müdahalede bulunulabilir ve şuan haz verecek tek şey o vazoya ulaşabilmek iken bu haz elinden alınmış olabilir; hatta bunun sonucunda anneden azar işitebilir. Böyle durumlarda kısıtlayıcı; azarlayıcı bir anne modeli çocukta “Ben kötüyüm.” imajı yaratmakta ve çocuk kötü kendilik ile tanışmaktadır. Artık bir döngünün içine girmiştir. İyi annenin sonucunda oluşan iyi kendilik; kötü annenin sonucunda oluşan kötü kendilik... Nasıl ki bir bebek; kendinizi yastığın arkasına sakladığınızda sizin gerçekten yok olduğunuzu düşünüyorsa; aslında konumunuzu koruduğunuz konusundaki zihinsel becerileri henüz gelişmemişse bu yaşlardaki çocukların da iyi ve kötü kavramlarının bir arada bulunabileceğine dair zihinsel becerileri henüz gelişmemiş durumdadır. Anne iyi davrandığında iyi kendilik; kötü davrandığında kötü kendilik hissedilmektedir. Fakat henüz neden sonuç ilişkisi kuramadığı için annenin bazı durumlarda iyi bazı durumlarda kötü davranabileceğini bilememekte ve bu durum onu bir kargaşanın içerisine sürüklemektedir.

5 yaşından sonra zihinsel faaliyetlerindeki gelişimi artan çocuk bu durumu birleştirmeye başlamakta fakat burada en önemli rol ebeveynlere düşmektedir. İyi ve kötü davranılan durumlar arasında tutarsızlık yaşayan ebeveynler çocukta bu durum ile ilgili kafa karışıklığı yaratmakta ve bu durum çocuğun yetişkinlik hayatını önemli derecede etkilemektedir. Kötü kendilik durumunu kabullenemeyen çocuk haz olmadığı bu durumdan kurtulmak için yetişkinlik hayatında birçok yola başvuracaktır. Bunlardan en önemlisi de bu durumu başkalarına yansıtmak olarak karşımıza çıkmaktadır. Kötü kendilik durumunu ağır yaşamış bu durumdan çocukluğunda fazlaca etkilenmiş bireylerin zihninde bu tasarım sürekli var olmaktadır. Birey belirli zamanlarda iyi kendiliği yaşantılarken belirli zamanlarda zihinde kötü kendilik aktive olmakta ve bu durumdan kurtulmak için yollar aranmaktadır. Huzura erebilmesi için içindeki bu kötü duyguları başkalarına aktarmalı bir şekilde boşaltım yolu bulmalıdır. Bu “şanslı” kişi özellikle en yakınlarından; iyi kendilik hallerini fazlaca bilen ve bu halleriyle karşısındakine hoşnutluk duyguları hissettirdiklerinden seçilir. Çünkü kötü duygularını aktardığı kişinin kendisine tahammül etmesi gerekir. Seçilen bu kişi en yakın arkadaş; eş ya da aile bireylerinden biri olabilmektedir. Başta bu kişi saldırganca ve öfke dolu bu tavırları anlamlandıramaz ve hatta belki önemsemez; bir mantık çerçevesine oturtmak ister durumdadır. Fakat durum ilerledikçe ve tartışma sürdükçe artık kendisi de öfkesine yenik düşmekte ve tartışmanın bir parçası olmakta; öfke duygusunu yaşamaya başlamaktadır. İşte bu noktada kötü hislerini karşısına aktarmaya çalışan kişi artık huzura kavuşmuş; içinde duyguları karşı tarafa aktardığını görmüş ve kendi kötü duygularının sebebini oturtabileceği bir çerçeve elde etmiş olmaktadır. Tartışma bittikten sonra muhtemel karşı taraf sinir küpüne dönmüş bir durumda ne olduğunu anlamaya çalışırken; öfkesini boşaltan taraf “Sakin ol yahu; ne oldu şimdi de bu kadar sinirlendin?” gibi daha da sinir bozucu tepkilerde bulunabilmektedir.

Çevrenizde mutlaka bulabileceğiniz bu tarz kişileri söylenenler doğrultusunda biraz inceleyebilirsiniz. Belki de böyle bir durumda sinirlerinize daha kolay hakim olabilirsiniz…

Psikolog Gizem Anlama