Ayrı-ayrı zamanlarda Panik bozuklukla ilgili paylaştığım yazılarımı özetleyerek sizlere sunmak isterim.
Ilaç tedavisi ve terapi arasında ilişki ve fark nedir? Tedavi yöntemi olarak hangisini tercih etmemiz gerekir?
Beyninizde bazı kimyasallar; reseptörler; nöronlar kalıplaşmış halde belirli bölgelere yerleşmişler; ilaçlar onları yerinden oynatarak havadan asılı hale getirir; onların doğru yere oturması için ise terapi gereklidir. Yoksa ilaç kesildikten sonra havada asılan nöronlar farklı yerlere veya aynı yerlere otura bildikleri için ilaç kullanılan sürede ortadan kalkan rahatsızlıklar yeniden nüks eder veya başka halde geri döner. O yüzden terapinin önemini bu kadar ısrarla savunuyorum.
Ben İngilterede hem klinik psikoloji hem de nöro-psikiyatri okumuş ve her 2 alanda çalışma fırsatı bulmuş biri olarak her 2 alanın bir-biriyle çok fazla ilgili olduğunu görme şansı buldum. İngilterede 2 grub bir-biriyle o kadar collaborative yani işbirliği içinde çalışıyorki; Türkiyedeki uzmanları gördüğümde traji-komik durum karşısında hastaları düşünmeden edemiyorum… Psikiyatrist psikoloğu beğenmez; psikolog psikiyatristi…
PANİK BOZUKLUK için bir çok defa söylediğimi tekrar söylüyorum…
Tüm dünyada geçerli kılavuzlarda; özellikle İngilterede NİCE Guidline ilkelerine göre hafif ve orta derece panik ataklar için psikoeğitim ve BDT öneriliyor; ağır panik ataklara ilk aşamada BDT ve psikoeğitim öneriliyor; yetersizse ilaç tedavisi ile beraber yürütülmesi öneriliyor. Her 2 yöntemi beraber kullanarak %80 oranında iyileşme şansı doğuyorken; tek başına her 2’yöntemle tedavi olma şansları ağır vakalar için daha düşüktür. Bilimsel kanıta dayanarak ispatlı bir şekilde bunu sizlere sunuyorum…. (NİCE; 2011; Ocak). Artık bu saatten sonra ilaçsız tedavi olmaz; psikiyatrist tedavi eder; psikolog ne bilir gibi yorumlar karşısında sessizliğimi mümkün olduğunca koruyacağım. Gerisi artık KANITA DAYALI TIP’ın ne olduğunu bilen ve bilmeyen hekimlerin ve uzmanların insiyatifine bırakıyorum… Bilmeyenlere ısrarla KANITA DAYALI TIP’ı araştırmalarını öneriyorum.
Dünyada iç açan bir durum olmadığı gibi; Türkiye de de içler karartan bir tablo var. Maalesef; hasta ve hekimlerin görüşleri yüzünden psikiyatriste giden herkese istisnasız gerek olsa da olmasa da ilaç reçete ediliyor. Türkiye ye ilk geldiğimde psikiyatristleri çok kınamıştım - neden herkese terapisiz ilaç öneriliyor diye ; sonuçta bu bir suçtur; etik değildir. Çünkü tüm kılavuzlarda ilaç bir çok rahatsızlıklar için (panik atak; anksiyete; agorafobi ; sosyal fobi; depresyon ve s.) en son çare olarak düşünülüyor ve öneriliyor (NICE Guidline; 2011). Sonra burada çalışmaya başladıktan sonra gördüm ki hastalar o kadar bilinçsiz ki; doktora gelip 1 seansta çare istiyorlar ve 2.seansa da gelmek istemiyorlar. Zannedersem o yüzden herkese ilaç reçete ediliyor Türkiye de. Lütfen; hafif; orta şiddetli sorunlar için ilaç almayın; öncelikle terapi denenmeli; orta ve ağır rahatsızlıklar terapiye yanıt vermezse ilaç tedavisine başlatılmalıdır.
Lütfen ilaç kullanıyorsanız hekiminize danışmadan kafanıza göre kesmeyin. Bu sağlığınız için çok tehlikelidir.
Panik Bozukluk teşhisi almış hastaların hiç bir zaman tedavi olamayacaklarına inanmaları çok yaygındır. Uzun süren ilaç tedavilerinin yan etkileri; beyin kimyasallarında değişme ve s. derken 6;5 senelik Panik bozukluk yaşayan danışanımla olumlu sonucumuzu alarak bugün terapimizi sonlandırdık. Danışanımın psikolojik yardım almasının en başdaki sebebi hamileliğiydi. Danışanımla - hamile olmasam kesinlikle terapi almazdım cümlesiyle terapiye başlamıştık. Genelde haftada bir olan seanslarımızı onun durumunu göz önünde bulundurarak haftada 3 yaptık ve sadece 6 seans yani 2 hafta sonra iyiki terapi almışım; her işte bir hayır varmış; bebeğim annesine yardımcı oldu düşüncesiyle seanslarımızı sonlandırdık. Geriye 1; 3 ve 12 ay sonra kontrollerde görüşmek kaldı.
Vakanı sizinle kendisinin izni olarak paylaşıyorum.
Bunu yapmakta maksadımız Panik bozukluk için destek almanızın ne kadar önemli olduğunu anlatmaktır. Maalesef ilaçlar her zaman kesin çözüm olamıyor. Hatta ilaçlar en son çare olarak düşünülmelidir (Nice; 2011) Dünyada geçerli tüm tıbbi klavuzularda birincil tedavi yöntemi terapidir (Nice; 2011).
Bu yazını paylaşmakta maksadım aslında PB hastalarına bir umut vermektir. Panik Atak tedavisi olan bir rahatsızlıktır. Bunun için önemli olan Bilişsel Davranışçı terapi ekolünde çalışan klinik psikolog bulmanız- ve yüzleştirme ve bilişsel yeniden yapılandırma yöntemini kullandığına emin olmanız gerekir.
panik atak nedir?
Panik atak; beyin ve vücudun ortaklaşa farkında olduğumuz ya da olmadığımız bir olaya karşı verdiği ani; beklenmedik tepkidir. Ataklar şeklinde kendini gösterir; 5-20 dakika arası sürer ve kişi o an için kalp krizi geçirdiğini; boğulduğunu; öleceğini düşünür. Atak geçtikten sonra hasta kendini yorgun; bitkin hisseder; yalnız kalmaktan korkar ve sürekli birilerinin yanında olmasını ister.
Atak anında fiziksel olarak:
1. Kalp hızınız artar; çarpıntı normalden çok yükselir
2. Terleme
3. Titreme
4. Hyperventilation – nefes darlığı; kısa nefes almalar; nefes almanı unutmak*
5. Şok yaşamak; ne olduğunun farkında olmaya çalışmak ve durumu analiz edememe: “ne oluyor”gibisinden bir his
6. Sinede ağrı
7. Kendini yorgun ve kötü hissetme
Panik hastalarının bilmesi gereken ilk kural:***
– Vücudunuzda bu tür fiziksel değişimlerin sebebi aslında sizin “kaç ya da savaş” dediğimiz yanıtın sonucudur; yani siz kendinizi korkuttukça vücudunuz tehdit olduğunu algılıyor ve bu yüzden bu şekil tepki veriyor. Aslında algıladığınız gibi bu bir ölüm; kalp krizi ya da kendinizi en kötüye hazırladığınız en kötü senaryo değil. Bunun bilincinde olmak çok önemli
Kural iki:
Nefes… Nefes… Nefes….
Doğru nefes almak. Kendini tehdit altında hisseden her bir birey o an için farkında olmadan nefesini tutar. Ya da normalden hızlı nefes alıp-verir. Farkında olmadan nefes almayı unutan kişi atağın başlamasına ya da başlamış atağın daha da artmasına sebep olabiliyor. Bunun için panik başlaması ile doğru nefes almaya başlamanız çok iyi gelecektir:
1. Burnunuzdan derin nefes alıyorsunuz
2. Nefesi ağzınızdan yavaş yavaş veriyorsunuz
3. Ve bunu yaparken gözlerinizi kapatıp “sakin” olduğunuza kendinizi inandırın.
Sakin olup bunu bir süre yaptığınızda kanınızdaki karbondioksit normale dönecektir. Kendinizi sonrasında yine yorgun hissedebilirsiniz.
Bu durumda panik atağınızın geçmesi gerekir.
Genelde kendinizi panik ataktan korumak için ise:
1. Gevşeme teknikleri öğrenmeli; hayatınızın bir köşesine yerleştirmelisiniz. Namaz kılmak; meditasyon yapmak; yoga; pilates de ilave olunabilir.
2. Kan şekerinizin dengede kalması için düzenli yemeniz gerekir. Kan şekerinizi ani düşürecek gıdalar tüketmemeli ve gerektiğinde ana öğünlere ek ara öğünler yapılmalı; zamanında ve sağlıklı gıdalar yemeniz de çok önemli.
3. Kafein; alkol; sigara alışkanlığınız varsa kesmeniz çok önemli.
4. Uyku düzeniniz çok önemli; geceleri erken yatıp; sabahları güne erkenden başlamanız çok önemli