DENTAL İMPLANT
Günümüzde parsiyel ya da total dişsizliklerin tedavisi amacıyla dental implant kullanılmaktadır.Eksik dişlerin yerine yerleştirilen genelde titanyumdan yapılmış yapay köklerdir. İşlem öncesinde gerekli anamnezler alınıp;radyolojik ve gerekirse tomografik değerlendirmeler yapılarak hastanın isteği;hekimin önerilerine göre tedavi planlaması yapılır. İmplant tutunması ve uzun dönem fonksiyon görebilmesi için alveoler kemik miktarının yeterli olması ve mevcut kemiğin implant yerleşimi için uygun yoğunlukta olması gerekir. İmplant kayıpları çoğu zaman düşük yoğunluklu kemikte gerçekleşir. İmplantın klinik olarak başarılı olduğunu gösteren kriter mobilitenin olmaması dır. Bu nedenle implantın stabilitesini sağlamak oldukça önemlidir. Klinik olarak stabil ve başarılı bir implanta kuvvet geldiğinde mikro düzeyde hareketlilik olabilir. Klinik fonksiyonda implant lateral; aksiyal ve rotasyonel kuvvetlere maruz kalır. Kuvvet ortadan kaldırıldığında implant orijinal konumuna döner. İmplantın parçaları implantın kemik içinde kalan kısmı iyileşme başlığı ve üst yapı parçasıdır (abudment).
İmplant tedavisinin endikasyonları tam dişsizlik; kısmı dişsizlik; tek dişsizlik şeklindedir. İmplant tek tedavi seçeneği olmasa da en iyi tedavi seçeneğidir. Her hastanın durumu değişik protetik seçeneklerle birlikte kendi içinde değerlendirilmelidir. İmplant tedavisinin kontrendikasyonları kesin kontrendike olduğu durumlar; vücutta herhangi bir nedenle aktif enfeksiyon varlığı; kontrol edilmemiş metabolik bozukluklar; ciddi kanama problemleridir.
İmplant için genel risk faktörleri: Yapılan çalışmalarda 60 yaş altı ve üstü bireylerde implant başarısı açısından fark bulunmamıştır. Hatta 80 yaşını aşmış hastalarda bile yüksek başarı oranları belirlenmiştir. Osteopöröz tedavisi amacıyla bifosfanat kullanan hastalar değerlendirilecek olursa oral kullanımda riskin arttığı tam kanıtlanmamıştır. Onkolojik durumların iskeletsel metastazları nedeniyle intravenöz kullanımda risk artmaktadır. Bu hastalar bifosfanata ek olarak kortikosteroid kullanıyorlarsa risk daha da artmaktadır. Kontrol edilmemiş metabolik bozukluklardan diyabet; eğer kontrol altına alınan bir diyabet ise risk normal sağlıklı bireydeki riskle aynıdır. Sigara kullanımı implant çevresindeki yumuşak doku sağlığını etkiler ve kemik kaybına yol açar. Sigara kullananlarda risk kullanmayanlara oranla iki kat daha fazladır. Sigaranın yara iyileşmesinde; kemik yapım-yıkım mekanizmasındaki olumsuz etkileri bilinmektedir.
Erken yaşlarda çeşitli nedenlerle oluşan dişsizlik ortodontik tedavi; kron-köprüler ile tedavi edilmektedir. İmplant iskeletsel büyüme yönünü doğal dişler gibi takip etmediklerinden çocuklarda önerilmemektedir.
Tedavi planlamasında öncelikle hastanın genel sağlık durumu değerlendirilir. Ağız sağlığının durumu değerlendirilir. Diş çekiminin ardından geçen süre dikkate alınmalıdır. Enfeksiyon bulguları ya da periodontal problemlerin varlığında implant uygulanması kontrendikedir. Anteriorda estetik beklenti artacağından implant üstü için gülme çizgisi; dudak desteği; kaninler arası mesafe değerlendirilmelidir. Tüm bunlara ek olarak yüzdeki asimetri ve uyumsuzluklar analiz edilmelidir. Çene ilişkileri değerlendirilir. Dişsiz bireylerde kemik yıkımının bir sonucu olarak alt ve üst çenelerin birbirlerine göre olan konumları değişir. Üst çenede yıkım anteriordan posteriora; alt çenede posteriordan anteriora doğru gerçekleşir. Panoramik radyograflar kullanılır.Çenelerdeki patolojiler görüntülenir. Anterior ve posterior bölgelerdeki kemik yüksekliği değerlendirilir. Kemik yüksekliğini ve genişliğini en iyi belirleyen yöntem tomografidir.