Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

İlişki Çatışmaları

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
İlişki çatışmaları esasında oldukça geniş bir yelpazeye sahiptir.Çünkü insanlar yaşamlarında çok yönlü ilişki çatışmaları yaşarlar.Bunların başlıcaları kadın-erkek çatışmaları;ebeveyn-evlat çatışmaları;kardeş çatışmaları ve diğer insanlar arası yaşanan ilişkilerdeki çatışmalardır.bilinmelidir ki ülkemizde tüm ilişki alanları yoğun çatışmalara sahne olmaktadır.Son yıllarda bu çatışma oranında da ciddi bir artış gözlenmektedir.
İlişki çatışmalarının elbette çok geniş bir nedenler yelpazesi bulunmaktadır.Ama bunlar arasında en öne çıkanı insanların baskın egoları ve bunun yarattığı ilişkiler alanına egemen olma tutkusudur.Günümüzde en yaygın ilişki çatışmaları kadın-erkek ilişkileri ve ebeveyn-evlat ilişkilerinde yaşanmaktadır.Kadın-erkek ilişkilerinde çatışmaların kaynağında ilişkinin ortak paydalar üzerinden yaşanması ve paylaşılması yerine egoların şişikliği nedeniyle ilişkiye egemen olma;ilişkiyi yönetme arzusun öne çıkması baş rolü oynamaktadır.Kadınlarımızda da erkeklerimizde de ilişkiye egemen olma duygusu aktif ve yaygındır.Böyle olunca da kadın-erkek ilişkileri "bir ipte iki cambaz oynamaz" atasözünde olduğu gibi yoğun bir mücadele alanına dönüşmektedir.Burada önemli olan aslında ilişkinin ne maksatla kurulduğunun ve hukukunun unutulmasıdır.Aslında kadın olsun;erkek olsun hiç kimse yönetilmek üzere bir ilişki kurmaz ve hele de bu zamanda böyle bir prangayı bilerek ve isteyerek kendisine vurdurtmaz.Zaten bu nedenle ilişkilerdeki çatışma önce kamufle edilmekte;ilişki evliliğe dönüştükten sonra çoğunlukla açığa çıkmaktadır.Kadın-erkek ilişkilerinde bu kamuflajı üstelik kadınlar da erkekler de yapmaktadır.İnsanlarımızda kabul etmeliyiz ki onları olgun birer insan olarak yaşamlarını sürdürecek doğru yaşam algılarını oluşturan bir eğitim maalesef sistemimiz içerisinde verilmemektedir.Bu nedenle de insanlarımızın genelinde kendisine olağandan fazla anlam yükleme ve ilişkileri de bu algıyla kurma sorunu yaşanmaktadır.İlişki pratiğinde bu daha çok anlamak yerine anlaşılmak beklentisi üzerinden ilişkilerin yaşanması ve hem anlama hem anlaşılma ve bunun bileşkesi olan anlaşmaya işin bir türlü varamaması şeklinde yaşanmaktadır.Bunun temelinde yetişme tarzındaki yanlışların yattığı muhakkaktır.Çünkü insanlarımız biz merkezli yaşama yatkın;doğru sosyalleşme normlarıyla yetiştirilmemektedir.Öğretilerimizde kendisini odak noktasına getirmek ön plandadır.Üstelik çekirdek aile ilişkilerinde fedakarlık kültürü;bunun dışındaki insan ilişkilerinde ise öne çıkma anlayışı iki zır kutup olmasına rağmen bir şahsiyetin kişilik programına yetiştirilirken yerleştirilmektedir.Bu nedenle insanlarımızın çoğu sağlıklı bir paylaşım partneri olarak yetişmemekte;ya ilişkilerinde öğretilen fedakarlık kültürü nedeniyle aşırı verici olmakta ve kullanılmakta ya da şişik ego yönü öne çıkarak ilişkilerini kendisi başkalarını kullanma üzerinden yürütmeye kalkışmakta ve ilişkilerine egemen olmaya çalışmaktadır.Oysa ilişkiler paylaşım odaklı ve insanın kendisinden de bir şeyler vererek yürütmesi gereken süreçlerdir.Zaten normalde hep almak;hiç vermemek bir ilişki değil bir sömürü biçimidir.Ama başta ailelerimizin yeterince bilgili ve eğitimli olmamaları ve eğitim sistemimizin de gençlerimize sağlıklı bir birey olmayı öğreten bir yaşam formasyonu kazandırmaması ülkemizde ilişkiler dünyasını giderek daha içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir.Hatta diyebiliriz ki son yıllarda çekirdek aile ilişkileri haricindeki ilişkilere giderek menfaat beklentileri egemen olmaktadır.
Ebeveyn-evlat ilişkilerinde zaten kuşak farkı nedeniyle "kuşaklar arası kültür çatışması" yaygın bir ilişki sorunudur.Bunun da temelinde her kuşağın farklı dinamiklerle yetişmesi ve bu nedenle önceki kuşakla bir sonraki kuşağın farklı yaşam algıları taşımalarıdır.Anne-baba konumundaki insanlara evlatlarıyla ilişkilerinde daha esnek olmalarını genelde tavsiye ederiz.Çünkü onlar hem kendi yetişme dönemlerini hem de evlatlarının yetişme dönemini canlı canlı yaşamışlardır.Ama vlatları onların yetiştiği dönemi yaşamamışlardır ve bir insanın yaşamadığı bir döneme göre düşünmesini hatta davranmasını beklemek doğru ve mantıklı değildir.Ebeveyn-evlat ilişkilerinde çatışmalar ya anne ve babaların evlatlarını kendi doğruları üzerinden yönlendirme çabalarından ya da gençlerin anne ve babalarına yanlış gelen davranış ve alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır.evlatların ebeveylerinin doğruları üzerinden yönlendirilmesi özünde doğru bir yaklaşım değildir.Çünkü her kuşağın ayrı bir yaşam algısı vardır ve bunu değiştirmek veya iki kuşak arasında orta yol bulmak kolay değildir.Doğru yaklaşım aslında evlatların yetiştikleri kuşağın doğruları doğrultusunda desteklenmesi ve onlara yön verici değil tamamlayıcı büyüklüğün yapılmasıdır.
Genel insan ilişkilerinide ise son yıllara maalesef yaygınlaşan tüketim kültürü nedeniyle ilişkilerin menfaatler doğrultusunda kurulması ve menfaatler üzerinden yürütülmesi hastalığı ön plana çıkmaktadır.biliyorsunuz ilişkiler manfaatler üzerinden kurulduğunda bir insanın çıkarları doğrultusunda bir başka insanı kullanması söz konusudur.Bu tip ilişkiler zatem menfaalerle sınırlı olduğu için uzun soluklu olmamakta ve biraz da dostluk ve arkadaşlık gibi kavramların içinin boşalmasına yol açmaktadır.
Ama gerek kadın-erkek ilişkilerinde;gerek ebeveyn-evlat ilişkilerinde ve gerekse diğer insani ilişkilerde önemli bir ortak sorun karakteri insanlarımızın ilişkilerine merkeze kendisini koyarak bakması;biz merkezli değil de ben merkezli ilişkiler yaşamak istemesi ve bu gerçekleşmediği takdirde de çatışmaya yönelmesidir.ilişkiler bu bakış üzerinden yaşanmaya kalkışıldığında zaten bir süre sonra çatışmaya yol açmaması mümkün değildir.Aslında ilişkilerin biz merkezli kurulması;ortak paydalar ve paylaşım samimiyeti üzerinden yaşanması hem doğru olanıdır hem de bir ilişki gerekliliğidir.Çünkü bir ilişkiye ilişki denilebilmesi için tarafların tamamına hitap etmesi;tamamının beklentilerini karşılaması va tamamı için anlamlı hale gelmesi gerekir.bunun önündeki en büyük engel ise paylaşmayı bilmez bencilliklerdir.
Şu unutulmasın ki tüm insani ilişki alanları bir insani ihtiyacın karşılanması içindir.İnsan ilişkileri ilişkideki taraflarının hepsinin beklentilerini karşıladığı ölçüde sağlıklıdır.Bunun için önce hizaya çekilmesi gereken ise insanların abartılı benlikleridir.İlişkiler ben merkezli;sen merkezli ve biz merkezli paylaşma ve paslaşmaların doğru bir dengeye oturtulması ve doğru paylaşılmasıyla sağlıklılaşabilir.Bunun için ego ateşi söndürülür ve almaya ve vermeye açık bir yapıyla ilişkiler kurulursa bu şekilde ilişkiler ben merkezcilikten kurtulur ve sağlıklı bir çizgiye oturtulmuş olur.
Günümüzde gerek kadın-erkek ilişkilerinde;gerek ebeveyn-evlat ilişkilerinde ve gerekse diğer insani ilişki alanlarında çokça ilişki çatışması yaşanmaktadır.Eğer insanlar diğer insanlarla ilişkilerinde yoğun ve yaygın ilişki sorunları yaşıyorsalar;ilişkilerinde devamlılık sağlamakta zorlanıyorsalar ve bu nednele yalnızlık duygusuna kapılıyorsalar olay artık bir psikolojik problemnin olduğunu ortaya koyar boyuta gelmiş demektir.Bu tür ilişki sorunları veya çatışmaları çoğunlukla bazı kişilik gelişimi sorunlarının ilişkilere yansımaları sonucu yaşanmaktadır.ve zamanla insanları asosyal hale düşürmektedir.Sorun bu noktaya gelmişse bir psikolojik destek laınması faydalı olacaktır.Sevgiyle...