İnsanların ne yapacağını bilemediği;kendisine yön veremediği;ret ve kabullerini ortaya kararlılıkla koyamadığı süreçlere "kararsızlık sendromu" diyoruz.Kararsızlık sendromu insanlarda süreç yönetimini önlediği;savrulma ve belirsizliklere sebep olduğu için psikolojik yönden oldukça yıpratıcıdır.Değişik sebeplerle ortaya çıkan bu sorunun duygusal yapıyla;bireyin kişilik gelişimiyle;sorununun türüyle ve insan yaşamındaki bağımlı ve bağımsız değişkenlerle yakından ilişkisi bulunmaktadır.Bu sorunun insanlara verdiği en büyük zarar ise psikolojik tükenmişliğe ve zaman kaybına uğramasına yol açmasıdır.
Günümüzde yaşamın değişik parametrelerinde ortaya çıkan bu sorun ağırlıklı olarak ilişki sorunlarında veya bireylerin geleceğine yön verecek kararları alma dönemlerinde yaşanmaktadır.Bunda bir çok psikolojik sorun gibi yetişme tarzı;toplumsal alışkanlıklar ve kültürel yapı önemli bir rol oynamaktadır.Öncelikle vurgulamamız gerekir ki ülkemizde insanlar karar süreçlerinde yeterince bağımsız değildir.Bir karar alınması için birçok bağlayıcı unsuru dikkate almak;karar sürecini çok fazla süzgeçten geçirmek durumundadır.Bu zaten başlı başına karar alma süreçlerini zorlaştıran bir toplumsal yapıdır.Bunun yanında Türk çekirdek aile yapısı bağımsız düşünme ve hareket etme yönünden zayıf;karar süreçlerinde ise fertlerin birbirlerini çok fazla etkilemesine yol açan özellikler taşımaktadır.Bunda kavramların farkındalığının gelişmemesi ve ben dünyası ile biz dünyasının birbirlerinin çok fazla içine sokulması önemli bir etkendir.Zaten toplumsal kültürümüz adamakıllı birey yetişmesine çok yatkın değildir.Çünkü karar süreçlerinde çok fazla etken rol oynar ve karar süreçlerinde bireyin sadece kendi tercihlerini öne çıkarması değil;yakın çevresini de dikkate alması beklenir.Tüm bunlar karar alma ve kararlarını uygulamaya koyma noktasında insanlarımızın yeterince gelişememesine yol açar ve karasızlık sendromlarının da önemli bir sebebi olur.
Bilimsel olarak bireyin bire bir kendisinin etkileneceği ve kendisinin içinde yaşayacağı hususlarda kararını kendisi vermesi gerekmektedir.Kara alma süreçlerinde elbette kanaatine önem verilen insanlara danışılabilir ama son söz yaşam kimin yaşamı ise onun olmalıdır.Örneğin;eş seçimi;meslek seçimi;yaşam tarzı seçimi gibi kararlar aslında bireyin kendisi odaklı olarak ortaya çıkmalıdır.Ayrıca bir insanın karar alma becerisinin gelişmesi için kendisine kendi kararlarınalma hakkının verilmesi gerekir.Toplum olarak riski pek sevmediğimiz için sanki bilinmeyen geleceğin bir şekilde sigortalanması sön konusu olabilir gibi bir aşırı ihtiyatlılık yaşamımıza hakimdir.Bu nedenle insanlarımıza ne doğru karar alma deneyimi kazandırılıyor ne de karar alma becerilerinin gelişmesine fırsat veriliyor.Aslında insanların yaşına göre yavaş yavaş kendi kararlarını almaya alıştırılması gerekir.kaldı ki alınan karaların hep doğru olması da gerekmemektedir.Çünkü yanlış alınan kararın sonuçları yaşanır;oradan sonuçlar çıkarılır ve böylece yaşam deneyimi kazanılır.Dikkat ederseniz bir insan bir şey yapmaya kalktığında çoğunlukla ailelerinden ve yakın çevrelerinden "ya şöyle olursa;ya böyle olursa" şeklinde korkutucu ve caydırıcı tepkiler alırlar.Hatta bu toplumsal özellik ülkemizde uzun seneler girişimcilik ruhunun gelişmesini de olumsuz etkilemiştir.Çünkü bir şey ile ilgili ilk tepkiler biraz pesimist (kötümser) bir toplum olmamız nedeniyle çoğunlukla olumsuzdur.Bu nedenle insanlarımız aslında güçlü bir özgüven ve özsaygı sahibi olarak da yetişememektedir.Bunun da yegane sebebi henüz bilgi toplumuna dönüşmeyişimiz;halen duygu ve gelenek toplumu olarak yaşamamızdır.Çünkü bu zaaf yaşamı anlamlandırma ve kavramların içini doğru doldurma noktasında toplumumuzu zayıf bırakmaktadır.Toplumsal ve insani gelişimi de örselemektedir.
Kararsızlık sendromu çoğunlukla edilgen kişilik yapısında olan;başkalarından fazla etkilenen ve bireyselliği yeterince gelişmemiş insanlarda görülür.Bu yönüyle kişilik gelişimi ile de yakından ilişkisi olan bir sorundur.İnsanlar yaşamlarını aldıkları kısa;orta ve uzun vadeli karalarla yürütürler.Bir insan karasızlık sendromuyla baş başa kaldığında bilinmelidir ki öncelikle onun yaşam akışı durmakta;zamanı israf olmakta;yaşadığı belirsizlikler nedeniyle de psikolojik yorgunluklar ortaya çıkmaktadır.Deprsyon;tükenmişlik sendromu;anksiyete;stres;panik bozukluklar gibi psikolojik hastalıklarda karasızlık sendromu önemli bir rol oynamaktadır.Yukarıda saydığım sorunlar bireysel psikoloji ile ilgili olanıdır.Bir de insanların karasızlık sendromu ve bunun yol açtığı diğer psikolojik sorunları karşı cinsle ve diğer insanlarla ilişkilerinde yaşama durumu vardır ki bu insanla yaşam arasındaki daha da bir içinden çıkılmaz hale sürüklemektedir.Karasız insan aynı zamanda ne istediğini tam bilemeyen;iniş çıkışlar yaşayan;günü gününe tutmadığı içinde ilişkilerinde güven verme yönünden zayıf kalan bir özelliğe sahiptir.Bu flört;arkadaşlık;dostluk;evlilik gibi bir çok insani ilişki alanını zora sokmaktadır.Unutmayalım ki yaşam paylaşmaktır.Paylaşım ise başka bir insanla ilişkiye geçerek yaşanır.Tabiatıyla karasızlık sendromu yarattığı bir çok savrulmanın yanında insanların sosyal gelişimi ve insan ilişkilerini de olumsuz etkileyen bir potansiyele sahiptir.Özellikle evlilik ilişkisinde yani eşler arası ilişkilerde karasızlık sendromunun yarattığı açmazlar çok geniştir ve ilişkiyi de oldukça olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.
Bilimsel olarak karasızlık sendromunu ortaya çıkaran faktörleri masaya yatırdığımızda duygu;alışkanlık ve gelenek toplumu olarak yaşamamız;insanları yeterince kendisi olma bilinciyle yetiştiremememiz;insanların yanlış bile olsa kararlarına saygı duymama ve müdahele etme alışkanlığımız;büyüklerin olması gerektiğinden fazla karar süreçlerine karışması;bağlayıcı şartlanmalar nedeniyle bireyin yeterince bağımsız olamaması;kişilik gelişim süreçlerindeki ağır toplumsal baskılar ve bilgi ve düşünme dünyamızdaki yetersizlikler ön plana çıkmaktadır.Çünkü bu saydığımız faktörlerin bireye toplam mesajı "sen kendi istediğin gibi olma bizim istediğimiz gibi ol"dur.Bu nednele de bir çok insanımız kendisi gibi;kendi istediği gibi yaşayamamakta ve mutlu bir yaşam sürememektedir.Özellikle saygı ile itaat ve biatı çok fazla birbirlerine karıştıran bir kültür olduğumuz açıktır.Saygı önem verme;ciddiye alma ve hürmet gösterme anlamına gelir ama kendi doğrularından vazgeçme ve başkasının doğrularına göre yaşama anlamı normalde içermemektedir.Ama ülkemizde saygının anlamlandırılması da uygulanması da bu şekilde değildir.İtaat bireysel olmayan;örneğin tüm aile bireylerini ilgilendiren konularda ortak karar gerektiren durumlardaki belirlemelere uymadır.Ama bunun da ülkemizde uygulanması bu şekilde değildir.Daha çok büyüklere doğru yanlış hiç düşünmeden itaat gösterme şeklinde yaşama geçirilmektedir.Biat ise zaten hiç düşünmeden bir başkasına tabi olmadır ve maalesef ülkemizde çok yaygın uygulanmakta ve kendisi olamam sorununu sürekli tetiklemektedir.
Karasızlık sendromu eğer çok uzatılmadan yardım alınarak çözülürse bir psikolojik hastalık değil ama önlem alınmadığı takdirede psikolojik hastalıklara yol açabilecel güce sahip bir psikolojik sorundur.Bu sorunun arka planında toplumsal yapı;aile yapısı;yetişme tarzı;kişilik gelişimi sorunları ön palana çıkmaktadır.Karasızlık sendromu doğru ve gerektiği kadar yardım alındığında yüzde yüz çözümü olan bir psikolojik sorundur.İnsan yaşamını olumsuz etkileme potansiyeli;insanlara zaman kaybettirme;fırsat kaçırtma yönleri ve yarattığı belirsizlik sürecinin ortaya çıkardığı psikolojik tükenmeler nedeniyle bu psikolojik sorun ciddiye alınmalı;bireysel çabalarla aşılamayacağı bilinmeli ve zaman kaybetmeden bir psikologtan destek alınmalıdır.Sevgiyle...