İnsanın sıkıntılara karşı güçlenmesinde deneyimlemenin önemli bir yeri vardır. Günümüzde; teknolojinin gelişmesi ile gerçek deneyimlerin yerini sanal deneyimler almaktadır. Sanal deneyimler; bilgisayar; internet ve televizyon aracılığı ile bir bilgi edinimi sağlamaktadır. Ama bu bilgi edinimi yaşamsal bir deneyimin yerini tutmaz. İnsanlar bazı durumları gözlemleyerek öğrenseler de bu öğrenim kişisel deneyim gibi kalıcı ve güven verici; tecrübeye dönüşücü bir gelişime neden olmamaktadır. Kişi televizyonda seyrettikleriyle bazı ilişki biçimlerini öğrenebilir. Bu durum bir fen deneyini yaparak öğrenmek yerine deneyi okumak gibidir. Okuyarak ve deneyi yaparak öğrenebilirsiniz ama okumak deneyimlemenin yerini tutmayacaktır. Bir tarih kitabını okuyarak Bursa’nın tarihini öğrenebilirsiniz. Ama bu öğrenim Bursa’nın tarihi yerlerine gitmezseniz tek boyutlu kalacak sizde derin bir izlenim bırakmayacaktır. Bir deneyi yaparak fen ya da tarihi yerleri gezerek tarihi öğrenmek daha sıkıntılı ve zordur. Diğer yandan sıkıntı ve zorluk beraberinde kalıcı bir bilgi ve kültür getirmekte; çok boyutlu kişisel bir deneyime dönüşmektedir.
Sıkıntı ve zorluklar yerine rahat olmak tercih edilebilir. Ne yazık ki rahatlık ve konfor derinleşmeyi engeller. Merak ve ilginin körleşmesine neden olur. Sıkıntı ve zorluklar deneyimin içinde insanın kendisini tanımasını ve farklı deneyimlere yönelmesini sağlar. Rahatlık ve konforu tercih ederek sıkıntıdan kaçınanlar bir süre sonra ne yapacağını bilememeye ve sıkılmaya başlarlar. Ne yapacağını bilemeyerek sıkılma sıkıntının farklı bir türüdür. Deneyimden ve ilişkilerden kaçınan kişiler bir süre sonra ne istediklerini ve ne istemediklerini; neyi sevdiklerini ve neyi sevmediklerini bilememeye başlarlar. Bu ayrı bir sıkıntı kaynağıdır. Beraberinde durgunluk ve yaşamdan zevk alamamayı getirebilir.
Bu durumları sosyal kaygılar yaşayanlarda ya da internet bağımlılığı olanlarda sık gözlemlemekteyiz. İlişkiye girmekten kaçınan ve evde vakit geçirmeyi yeğleyenler bir süre sonra ilişki karşısında ilişki kuramayacak kadar yoğun sıkıntı duymaya başlarlar. Ergenliğini bilgisayar oyunları ve internet aleminde geçirenler üniversiteye başladıklarında yaşamda sıkıntılarla karşılaşırlar. Dış dünyadaki yaşamla ilgili yetilerini zamanında geliştiremedikleri için bir anda sudan çıkmış balık gibi olurlar. Bu sıkıntı ileri düzeyde ise ve kişi sıkıntı yaşadığı durumların üzerine gidemeyecek kadar sıkıntı yaşıyorsa kaçınma davranışı iyice kalıcılaşır. Böyle kalıcılaşmadan önce sosyal yaşamda; spor gibi etkinliklerle çocukların ve ergenlerin kendilerini geliştirmelerine olanak verilmelidir.
SIKINTININ NEREDEN GELDİĞİ ANLAŞILIYOR MU?
Dış dünyada yaşananların iç dünyada kökleri vardır. Herkes gördüğü ve karşılaştığı durumu kendi iç dünyasının ışığında değerlendirir. Ruh dünyasının ışığı insanın algılayacaklarını seçmesine neden olur. Bu seçim ve algılama kameranın bir yöne yöneltilmesine benzer. İnsan zihninin kameradan farkı algılananların bilinçdışında ikinci bir işlemden geçmesi ve çarpıtılmasıdır. Bu süreç de kişisel bilinçdışı ile belirlendiğinden yaşananlara ayrı bir öznellik katar.
İnsanın zihninde büyüyen; kaçındığı ya da kurtulmaya çalıştığı halde devam eden sıkıntıların bilinçdışı kökleri araştırılmalıdır. Örneğin yeni işine başlayacak olan bir kadının yaşadıklarını düşünelim. Elif; işe başlamakla ilgili zorluklar yaşayan biri olsun. Eğer Elif sürekli zihninde yeni başlayacağı işyeri ile ilgili kendisini kaygılandıracak durumları düşünürse işyerine başlama durumuna yönelik kaygısı gittikçe artar. Elif’i dinlersek ve sadece kaygılandığı olaydan değil yaşamından ve geçmişinden söz edebilirse bir işe başlamakla ilgili neler düşündüğünü daha iyi anlarız. Serbest bir biçimde konuşması zihninin gerilerinde neler düşündüğünü ortaya çıkartabilir.
Bir de bakarız ki Elif aslında çalışmaktan korkuyormuş çünkü annesi çalışmadığı ve kocasına bağımlı olduğu için Elif’in hep başarılı ve kendi işi olan bir kadın olmasını istemiş. Elbette böyle bir istek her anne babada vardır. Her anne baba çocuğunun çalışıp başarılı olmasını ister. Bazen böyle isteklerin farklı yönleri olabilir. Elif’in annesi bir işi olmadığı için kendisini çok çaresiz ve mutsuz hissedince tek çareyi çalışmakta görmüş ve tüm yatırımını Elif’e yapmış olabilir. Bu yatırımları benimseyen Elif eğer bir işe başlar ve başarısız olursa annesini düş kırıklığına uğratmaktan korkmuş hiç başlamamayı yeğlemiş olabilir. Bir yandan da annesi hep onun başarılarına önem verdiğinden kendisi olduğu için sevildiğini hissedememiş ve annesine içten içe öfkelenmiş olabilir. İşe başlamayarak annesine duyduğu gizli öfkeyi dışa vurma arzusu bilinçdışında; o farkında olmadan onu etkileyebilir. Ama bu öfkeyi annesine açıkça dile getiremediğinden kaygıları yüzünden işe başlıyamıyor olmak onun için bir çözüm olmuştur.
Diğer yandan Elif eğer işe başlar ve başarılı bir kadın olursa babası tarafından sevilmemekten korkabilir çünkü babası annesi gibi bir kadını seçmiştir. bunun tam tersi de olabilir. Elif eğer başarılı bir iş kadını olursa babasının onunla çok ilgileneceğinden; çok üzerine düşeceğinden çekinebilir. Bu çekincelerle karşılaşmak; böyle bir içsel çatışmanın içine girmek yerine çalışmaya başlamamak daha iyi bir çözüm gibi gözükebilir.
Sıkıntıların bu tür kaynaklarını anlamak için derin bir çalışma yapmak gerekir. Yalnızca bu bağlantıların ortaya çıkması değil; bu bağlantıların kişi tarafından nasıl yorumlandığının da araştırılması şarttır. Böyle derin bir çalışma yapılmazsa kişi bilinç olarak bazı konuların farkına varır ama bu farkındalık bir değişim yaratamaz.
KAYGI KONUŞULABİLİYOR MU?
Kaygılar insanı düşündürdüğü kadar konuşturur da. Konuşan insan ilişki kurar; ilişki kuran insan kaygılarına çareler bulabilir. İlişkiler yalnızca var oldukları için değil kaygılara çare bulmada bir araç olabildiklerinde kişi için güven verici bir hal alırlar. Kaygılarla birlikte gelen böyle bir güven beraberinde içsel zenginlik ve çeşitlilik de getirir. Eğer kişi bu ilişkiler içinde içsel kaynaklarını; kendi imkanlarını ortaya çıkartabiliyor ise böyle ilişkiler geliştirici bir rol oynarlar. Kişinin ruhsal olarak güçlenmesine ve olgunlaşmasına yardım ederler. Kaygıları yazıya dökmek de yararlıdır. Ama bir ilişki içinde ve konuşmanın serbestliği ile kaygıları araştırmak kadar verimli değildir.
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi kaygı ve sıkıntı yaratan durumun birçok yönü olabilir. Ve bu durum her yönüyle incelenmedikçe kişi için sıkıntı kaynağı olmaya devam eder. Her sıkıntı özeldir ve farklı kişilerin sıkıntıları arasında benzerlikler olsa da arka planları kişiye özgüdür. Bu nedenlerle basmakalıp çözümler hafif yaşanan sıkıntılarda işe yarasa da uzun süren ve tekrar eden sıkıntıların önceden belirlenmiş çözümleri yoktur. En yararlısı ise bu çözümleri kişinin kendisinin bulmasıdır. Kişi çözümlerini kendisi yaratırsa kaygıları ve sıkıntıları onu çözümlere ve sorunlarını çözmeye götürür. Böylelikle içsel enerjisini kendini güçlendirmekte ve özgüveninin artmasında kullanmış olur. Bu yaklaşımı edinebilirse artık balık tutmayı öğrenmiş demektir. Balık tutmayı öğrenen ise aç kalmaktan kaygılanmamaya başlar. Açlık artık korkuya değil nasıl balık tutacağının yollarını geliştirmesi ne neden olacak böylelikle iç dünyası gelişecektir.