Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Depresyonun Aydınlanmasında Bir Işık

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Depresyonu tanımlama ve açıklama çabaları oldukça eski günlere; günümüzden 2400 yıl öncesine dayanmaktadır.Hipokrat;depresyonu dalak ya da ince bağırsakta üretilen toksik madde artışı ile ilişkilendirirken ;Saranus;depresyonda psikososyal etmenlerin ve öfkenin rolünü vurgulamıştır

Depresyon.sıklıkla duygu durumdaki çökkünlük olarak tanımlanır.Kuramlar geliştikçe depresyonun psikopatolojisi farklı yönleri ile tanımlanmış;sınıflandırılmış ve bu kuramlar çerçevesinde tedavi yaklaşımları geliştirilmiştir.

Depresyonun yaygınlığını araştıran çalışmalardan elde edilen sonuçlar farklılık gösterir.Sonuçlardaki tutarsızlık;araştırmalarda kullanılan metodolojık farklılıklarla yakından ilişkilidir . yapılan epidemıyolojık araştırmalar ;majör depresyon ve distimik bozukluğun görülme sıklığını kadınlarda %2.2 ile 5.4 arasında ;erkeklerde %1.2 ile 2.6 aralığında olduğunu saptamışlardır.Türkiye de klınık düzeyde depresyon yaygınlığı %10 olarak belirlenmiştir Kadınlarda erkeklere oranla 3-4 kat daha fazla görülen depresyon;en yaygın olarak 18-44 yaşları arasında ortaya çıkmaktadır (özmen;1996). Geçmişte depresyon geçiren birinin ;gelecekte tekrar tekrar depresyon yaşama rriski ;hiç depresyon geçirmemiş kişilere oranla daha da artmakta (Rodhe ;Lewinshon and seeley;1990) yaklaşık iki katına ulaşmaktadır.

Depresyonu anlamada kuramlar farklı bakış açıları sunarlar . Aşağıda farklı kuramların depresyonu açıklamaya yönelik görüşleri kısaca aktarılacak.

Davranışcı araştırmacılardan LEWINSHON ;depresyonu pekiştirme mekanızmasındaki bozulma sonucu ortaya çıkan bır durum olarak tanımlamıştır..Pekiştirme modeline göre depresıf davranış ;uygun ödüllerin azlığı ile ilişkilidir.Laboratuarda hayvanlarla yürütülen çalışmalar sonrasında geliştirilen öğrenilmiş çaresizlik modeline göre depresyon ;bireyin geçmişte maruz kaldığı ;hoşlanmadığı durumları sonlandırma ya da bu durumlardan uzaklaşmadaki yetersizliği ile ilşkilidir( HAGOP VE AKISKAL;2000) Bu geçmiş yaşantılar nedenıyle kişi;karşılaştığı zorluklarla başedebileceği ;onları kontrol edebileceği;dolayısıyla kontrolun kendinde olduğu inancını geliştiremez .Olumsuz olayları kontrol edebilme algısının gelişmemesi ; yaşanan depresyonla ilişkilidir

Depresyonun nedenlerine nörobiyolojık etmenler açısından bakıldığında ;pek çok norotransmıtterın rolunden bahsedilir . Bu transmıtterler ; noradrenalın;seratonın;dopamın ve asetılkolındır. bunların depresyondaki rolüne ilişkin farklı paradıgmalar ileri sürülmüştür.son yıllarda ileri sürülen adreenerjıkkolınerjık denge hıpotezine göre ;beyın alanında alanında kolinerjık dengenin ağırlık kazanması depresyona;adrenerjık dengenin ağırlık kazanması ise manıye yol açar . Diğer bir katekolamın olan dopamin azlığının psikomotor aktivitede yavaşlamanın belirgin olduğu depresyona;benzer şekilde seratonın azlığının da depresyona yol açacağı ileri sürülmektedir. Başlangıçta her bir nörotransmıtterin depresyondaki etkisi tek başına değerlendirilirken ; günümüzde nörotranmıtterlerin birbirleri ile ilişkili olduğu ve depresyonun ortaya çıkışında etkili oldukları vurgulanmaktadır.

Hiç şüphesiz depresyonla ilgili en temel bilişsel paradıgma ;bilişsel kuramın önde gelen isimlerinden olan BECK tarafından önerilmiştir Beck başlangıçta depresyonlu hastaları psıkoanalıtık kuram çerçevesinde ele alırken .depresyon tablosunda psıkoanalıtık kuram ile açıklanamayacak yönlerin olduğunu farketmiştir.Terapi seanslarında ulaştığı bilgilere içerik analizi yaptığında ;depresyonlu hastaların düşüncelerinde belirgin ;bu gruba özel ve olumsuz düşüncelerin olduğunu belirlemiştir .Uzun süre depresyonlu hastalarla çalışan beck;bu bulgulardan yola çıkarak ;günümüzde depresyon başta olmak üzere pek çok psıkopatolojıyi anlamada ve bu bozuklukların tedavisine önemli katkılar sunan bilişsel kuramını geliştirmiştir.

Turkısh psychological artıcles june 2005.