Çalışan anneler; biliyoruz ki yoğun bir iş gününün ardından saatlerce göremediğiniz çocuğunuzun yanına gidip; ne kadar yorgun da olsanız onunla saatlerce oyun oynamanız ve ilgilenmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz. Çünkü vicdanımız ve duyduğumuz suçluluk duygusu; bizleri durumu telafi etme çabasına sürükler. Sonu gelmeyen oyun saatleri ve çocukların talepleri karşısında günü bitap bitirmek zorunda kalıyor olabilirsiniz.
Ama biliyor muydunuz? Çocuklar yorgun ve kendi ihtiyaçlarını karşılamadan hemen kendileriyle oyun oynayan annelerini gördüklerinde şunları hissediyor olabilirler:
“Ben onun için her şeyden önemliyim! Hatta onun kendi ihtiyaçlarından bile önemliyim. Annem benimle ilgilenmezse beni sevmiyor olabilir mi?”
“Büyüdüğümde ben de kendi ihtiyaçlarımı ikinci plana atmalıyım. Yoksa insanlar benim iyi biri olduğumu düşünmeyebilir. İnsanları mutlu etmeyebilirim.”
Tüm bunlar babalar için de geçerli!
Çocuklar aslında biz çok yorgun ve bitkinken onlarla oynadığımızda; enerjimizin düşüklüğünü hissedebiliyorlar. Bedenen orada ama ruhen orada olmadığımızı anlayabiliyorlar. Bu geçirdiğimiz vakit de aslında onları tam anlamıyla doyurmuyor ve bizim gerginliğimiz onlara geçebiliyor. Bu yüzden; çalıştığımız ve onlardan ayrı kaldığımız saatlerin acısını çıkarırcasına saatlerce oyun oynamak yerine; 30 dakikalık anne-çocuk; baba-çocuk oyun saatleri oluşturun. Nasıl mı?
İşte ipuçları:
- Her gün kendi ihtiyaçlarınızı karşıladıktan ve biraz dinlendikten sonra onunla oyun oynayabileceğinizi söyleyin. Oyuna gerçekten oyun oynamaya hazır ve istekli olduğunuzda başlayın.
- Oyun saatinizin başlangıç ve bitimini küçük çocukların anlaması için saat üstüne sticker yapıştırarak takip etmelerini sağlayabilirsiniz.
- Oyun başlamadan biraz önce ona haber edin. “Anne- kız oyun saatimiz yaklaştı!” “Anne-çocuk oyun saatimiz başlamak üzere; yaşasın!”
- Oyun bitmek üzereyken 5 dakika uyarısını yapın; kendini hazırlasın. “Oyunumuzun bitmesine 5 dakika kaldı.”
- Oyun oynarken bırakın o yönlendirsin. O size hangi role sokuyorsa onu oynayın. Hangi oyuncağı nasıl oynuyorsa ona eşlik edin. Kısaca; onu izleyin; takip edin; eşlik edin. Sadece sizden yardım istediğinde ona yardım edin.
- İşin bir diğer püf noktası da; sevmediğiniz oyunlar varsa bunları söyleyebilmek ve alternatifler önermek. Çünkü çocuğunuz isteksizce oynadığınızı hissedebilir ve bunun kendisiyle ilgili olduğunu düşünebilir. O yüzden ona durumu açıklayın. Örneğin; legolarla oynamak size sıkıcı geliyorsa; “Senin legolarla oynamayı sevdiğini biliyorum. Ben legolarla oynarken pek eğlenmiyorum; biraz sıkılıyorum. Bugün seninle birlikte keyif alacağımız başka bir oyun oynayalım. Baloncuk patlatmaya ne dersin?” Ya da bırakın o önersin…
- Diğer önemli nokta ise; bu oyun saatlerinde cep telefonuna; kapıya; kardeşe vs. bakmak yok! Bu ortamı oluşturabileceğiniz zaman dilimlerinde oyun oynayın. Eğer zorunlu durumlar oluşursa; oyunun başında bu durumun oyun saati içinde olabileceğini önden söyleyin.
Peki; nedir bu düzenli ebeveyn-çocuk oyun saatlerinin faydaları?
- Çocuğunuz sizin ona özel vakit ayırdığınızı gerçekten hissedecek.
- Onunla kısa da olsa kaliteli vakit geçireceksiniz. Bu da ilişkinizin kalitesini arttıracak.
- Sınırlı oyun zamanları çocuğunuzun yaşadığı talepkar halleri azaltacaktır. Çünkü oyunun ne zaman başlayıp biteceği ve sadece ona özel olacağı belli! Bu ona güven ve rahatlık hissettirir.
- Çocuğunuz kendini özel ve değerli hisseder.
- Onunla gerçekten oynayabileceğiniz bir zamanda oynadığınız için size gerçekten doyar ve kendini iyi hisseder. Siz de kendinizi iyi hissedersiniz.
Unutmayın; çocuklarınızın süperanne-babalara değil; kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen ve çocuklarına kısa da olsa özel zaman ayırabilen ebeveynlere ihtiyacı var!
Psikolog; Oyun terapisti
Bahar GÜNDÜZ
Bahçeşehir Çınar Psikolojik Danışmanlık Merkezi