Asberger Sendromu yaklaşık yarım asır önce; Avusturyalı pediyatrist Hans Asberger tarafından ntanımlandı. Asberger; bu durumu Çocuklukta Otistik Psikopati adını verdiği mezuniyet tezinde ele aldı. Ancak; Asberger; otizmi ağır bir psikiyatrik hastalık olarak tanımlamaktan kaçınmış ve pedagojik yöntemlerle düzeltilebilir bir problem olarak nitelendirmişti. Çünkü Nazi Avusturya sında yaşıyordu ve ari bir ırk yaratma sev-dasındaki toplumunun zihinsel ya da bedensel açıdan sakat olanları toplama kamplarında yok etme eğiliminde olduğunu biliyordu. Asberger ve psikiyatrist Leo Kanner; toz pembeyle yumuşatılmış ortak çalışmalarında; otizmin iki zıt ucu olduğunu belirtirken; Asberger Sendromu nun bu durumun pozitif ucu olduğunu iddia ediyordu.
Asberger Sendromu nun yeni bulgularla ve daha ayakları yere basan bir biçimde ele alınışı ise 1970 yılında; Britanyalı uzmanlarca yapıldı. Yale Üniversitesi uzmanları; Asberger Sendromu na sahip olanları "Bilişsel açıdan çok parlak; ama sosyal açıdan felaket" diye nitelendirirken; bu sendromdan mustarip olanların psikiyatrik desteğe ihtiyaç duydukları vurgulandı. 1985 yılında yapılan bir araştırmaya göre 100 bin kişiden birinde Asberger Sendromu na rastlanıyor. Asberger e erkek çocuklarda daha çok rastlanıyor. Erkek Asbergerlilerin sayısı kadınlardan dokuz kat fazla. (Radikal)
1. GENEL ÖZELLİKLER
Asperger bozukluğunun temel özelliği; toplumsal etkileşimlerde şiddetli derecede ve kalıcı bozulmaların olması kişinin gerek ilgi ve etkinliklerinin gerekse davranışlarının sınırlı bir gelişim göstermesi ve tekrarlayıcı örüntüye sahip olmasıdır. Asperger sendromu otizmle birçok ortak özellik paylaşmaktadır.Sakarlık gibi bazı özellikler; Asperger sendromu olan insanlar için bazı özellikler .
Sosyal ilişkilerde bazı zorluklar: Genellikle içe çekilmiş ve çevrelerindeki dünyaya ilgisizmiş gibi gözüken klasik otizm olan insanlardan farklı olarak; Asperger sendromu olan pek çok insan sosyal olabilmek için çok çabalarlar ve insanlarla temesa geçmekten hoşnut olMAZLAR.. Ancak; yüz ifadeleri gibi sözel olamayan sinyalleri anlamakta güçlük çekerler.
İletişimde zorluk: Asperger sendromu olan kişiler çok akıcı bir şekilde konuşabilir ama ama onları dinleyen insanların tepkilerini pek fark etmeyebilirler. Sözcüklerin mecazı anlamını anlamakta güçlük çekerler. Örneğin Asperger sendromu olan bir insan " kafamı ısırdı veya lopardı" gibi bir cümle karşısında korkabilir veya kafası karışabilir. Asperger sendromu olan kişiler çok akıcı bir şekilde konuşabilir ama ama onları dinleyen insanların tepkilerini pek fark etmeyebilirler. Sözcüklerin mecazı anlamını anlamakta güçlük çekerler. Örneğin Asperger sendromu olan bir insan " kafamı ısırdı veya lopardı" gibi bir cümle karşısında korkabilir veya kafası karışabilir.
Hayal gücü aksikliği :Asperger sendromu olan insanlar gerçekleri ve şekilleri öğrenirken sıklıkla yüksek bir dereceye erişirken; soyut düşünmede zorlanırlar. Okula giden çocukların din ya da edebiyat gibi derslerde zorluklarla karşılaşmalarına olabilir.
Sakarlık: Asperger sendromu olan insanlar için belirli bir özellik olarak görülmektedir. Sallanmak yad a salınmak gibi garip tekrarlayıcı hareketlere kapılabilmektdedir.
Özel İlgiler : Asperger sendromu olan kişiler çoğunlukla bir hobiye ya da koleksiyona karşı takıntılı bir ilgi geliştirler. Genellikle trenlerin zaman çizelgesi; at yarışları kazananlar ya da köprü uzunlukları gibi özel bir konuda ki bilgileri ezberlemeyi kapsamaktadır.
Rutinlere duyulan sevgiler:Rutinlerde yapılan herhangi bir beklenmedik değişiklik üzücü olabilir.Küçük çocuklar okula hep aynı yoldan yürümek gibi rutinlerini dayatabilirler. Tenefüs zilinin geç çalmasına üzülebilirler.
Asperger sendromu belirsiz bir durumdur - görünmeyen bir sendrom olduğu için; bu sendromu olan kişiler; birçok kişi tarafından yanlış anlaşılmıştır. Belirsizdir; aynı zamanda tanımlanması da zordur; genellikle; ”üçlü bir eksiklik” olarak tanımlanmıştır - üçlü bir zorluklar seti.
• toplumsal ilişkilerde zorluklar
• iletişimde zorluklar
• hayal gücünde zorlanmalar
Asperger sendromu; genelde özel ilgilerin olmasını ve rutin bozulduğu zaman aşırı rahatsız olmayı kapsar.
Aşağıda bu üç zorluklarla ilgili bazı deneyimler belirtilmiştir.
Toplumsal ilişkilerde zorluklar
• ”Bir parti yapmayı çok istiyorum ama nasıl organize edebileceğim konusunda hiçbir fikrim yok.”
• ”Arkadaş edinmeyi çok zor buluyorum.”
• ”İnsanlarla kaynaşmak doğal olmuyor; kaynaşmayı öğrenmem gerekiyor.”
• ”Bazan durumları ve göstergeleri yanlış anlıyoruz.”
• ”Sanki görünmez bir duvarın arkasındayım.”
• ”Reçel kavanozuna kapanmış bir arı gibi hissediyorum.”
• ” İlişkilerle ilgili fikirlerimi filimlerden edindim. Bu bakış açısının çok realistik olmadığını biliyorum.”
• ”Toplumsal konularda ip uçlarını zor algılıyorum ve hata yaptığım zaman ne yapmam gerektiğini kestiremiyorum.”
• ”Olaylara katılma yetimin eksikliğine çok üzülüyorum.”
• ”Bazan sadece bakarak başkalarının yaşını veya sosyal statüsünü anlamakta; herkesten daha fazla zorlanıyoruz.”
• ”Bazan bir konuşmayı devam ettirmekte zorlanıyoruz.”
• ”Bazan başka ülkelerden olan insanlarla anlaşmayı daha kolay buluyoruz.”
İletişimde zorluklar
• ”Bazan başkalarının söyledikleri şeyleri anlamakta zorluk çekiyoruz.”
• ” ”İki ile ikiyi toplayamıyor” gibi deyimleri anlamakta zoruk çekebiliriz.”
• ”Söylenenleri kelimesi kelimesine algılamaya meyilliyiz.”
• ”Bazan; başkalarının konuyla ilgilenmediğini fark edemeyip; bir şey hakkında durmadan konuşuruz.”
• ”Sıralı bir şeyler yapmakta zorlanırız; sıramızın geldiğini anlayamayız.”
• ”Bazan kendimizi anlatmakta zorluk çekeriz.”
• ”Eğer; asperger sendromunuz varsa; konuşmaları anlamak; yabancı bir dili anlamaya benzer.”
• ”Bazan göz teması kurmakta zorluk çekeriz ve hatta göz teması kurmak bize acı verebilir; insanlar da bizi bu yüzden yanlış anlayabilirler; dürüst olmadığımızı veya kasıntı olduğumuzu düşünebilirler.”
Hayal gücünde zorluklar
• ”Çoğumuz başkalarının ne hissettiğini anlamakta zorlanırız.”
• ”Çocuk olarak bazan; oyun bahçesinde oynanan ve hayal gücü gerektiren hikayelere veya şakalara katılamayız. Bu bazılarımızın büyürken öğrendiğimiz bir şeydir.”
• ”Başkalarını ne bildiğini anlamakta zorlanırız. Daha çok zorlandığımız bir alan ise başkalarını ne düşündüğünü anlamaktır.”
• ”Hikaye ve piyesleri anlamakta zorluk çekeriz.”
• ”Bazan başkalarının hissettikleriyle özdeşleşmekte zorluk çekeriz.”
• ”Duyguların ve yüz mimiklerinin ne ifade ettiğini anlamak bizim için çok zordur - birisi kocaman gülümsüyorsa; daha açık anlaşılır; ancak; daha az belirgin mimikleri anlamak zordur.”
• ”İnsanlar iletişimde ve toplumsal ilişkilerde zorluk çekenlerin sadece asperger sendromu olan kişiler olmadığını unutmamalıdırlar. Herkes bir yere kadar bunları zor bulur; ancak; asperger sendromu olan kişiler bunları daha da zor bulurlar.”
Özel ilgiler
• ”Bizim hayatımızı yöneten özel ilgilerimizin olması daha muhtemeldir.”
• ”Ben özel ilgi olan bir şeyden ayrılmam gerektiği zaman; o şeyi bırakmayı çok zor buluyorum.”
• ”İlgimiz olan bir alanda çalışabilmemiz veya eğitim görebilmemiz için; bazan özel ilgi duyduğumuz şeyleri geliştirebiliriz.”
• ”Bayraklara olan ilgimi herkes paylaşamıyor.”
• ”Elektirik direklerine ve nasıl yapıldıklarına bakmaktan gerçekten de çok keyif alıyorum.”
Rutinler
• ” Rutine yapılan değişikliklerle başa çıkmakta herkesten daha fazla zorlanabiliriz. Bu da tatile çıkmayı veya yeni bir işe girmeyi çok zorlaştırabilir.”
• ”Eğer; daha önceden uyarılırsam; değişiklikten o kadar da rahatsız olmam; ancak bunun aniden karşıma çıkmasındansa; haberli olarak yapılması gerekir.”
Sebepler
Asperger sendromuna neden olarak; çevresel faktörler; beyin zedelenmesi; zor doğum veya bebekken geçirilen hastalık gibi birçok sebep öne sürülmüştür. Şu anda sebebin ne olduğuna kimse kesin olarak emin olamıyor. Araştırmalar halen sürmekte; ancak; kişilerin genetik yapısının asperger sendromunda önemli rol oynadığı düşünülmektedir.
Genel yargı
Asperger sendromu kültür ve dil ayırımı gözetmez. Bu; kadınlardan çok erkekleri etkileyen bir durumdur. İnsanlar; asperger sendromu olan kadınların karşılaştıkları zorlukları görmekte zorlanabilirler.
”Asperger sendromu olan kişilerin; diğer insanlara göre; disleksik olmaları; sindirim ve akıl sağlığı ile ilgili sorunlar yaşamaları daha olağandır.”
Neleri iyi yaparız?
Asperger sendromu yaşamak; endişelendirici ve üzücü bir durum olabilir; ancak; bizim yapmakta iyi olduğumuz; herkesin ise yapmakta zorlandığı şeyler vardır. Birçoğumuz zekiyizdir ve IQ seviyemiz yüksektir. Aşağıda bizim guruba dahil olanların yapmakta iyi olduğu bazı şeyler verilmiştir.
”Olay ve sayıları hatırımda mükemmel şekilde tutabiliyorum - örneğin; araba plakaları ve çarpım tablosu gibi. Telefon numaralarını yazmama bile gerek yok. Şakaları; fıkraları ve hatta senoryoları hatırımda tutma yeteneğim mükemmel.”
”On yıl önce yaptığım konuşmaların detaylarına kadar mükemmel bir şekilde hatırlıyorum. (Bu da; diğer kişi bir şeyi söylediğini hatırlayamazsa; tartışmalara sebep olabilir!)”
”Çok kuvvetli bir adalet anlayışım var.”
”Bilgisayar paketleri konusunda çok yetenekliyim.”
”Yabancı dil öğrenme konusunda çok yetenekliyim.”
Bize neler yardımcı olabilir?
• ”İnsanlar asperger sendromu olan kişileri anlamak için çaba harcamalıdırlar.”
• ”Öğrenme konusunda yardıma gereksinim duyarız - örneğin; ünivestedeyken eve gelen bir yardımcı; bana bazı şeylerin nasıl yapılacağını gösterdi;”
• ”Deneme yoluyla öğrenebiliriz.”
• ”Ev içindeki şeyleri; duygularımızı ve arkadaşlığı öğrenebilmek için desteğe gereksinim duyarız.”
• ”İnsanlar; açık ve net bir şekilde bizimle konuşarak - yapmamız gerekenleri anlaması kolay bir şekilde anlatarak ve bu işleri yaparken bize destek olarak bize yardımcı olabilirler.”
• ”İş bulmak için desteğe gereksinimiz vardır. İş bulmada ve iş hayatımızı yönlendirirken aldığım destek hayatımı değiştirdi.”
• ”Kendi işimizi kuduğumuz zaman da desteğe gereksinim duyarız.”
• ”İnsanlar anlatmak iştediklerini alaya başvurmadan; açık ve net bir şekilde anlatmalıdırlar. Bize ne söylediklerini hatırlamalı ve söylediklerinde tutarlı olmalıdırlar.”
• ”İnsanların; durumumuzu ve bazan garip davranışlarımızı; anlayışla karşılaması ve kabul etmesi çok önemlidir. ”
• ”Bazan insanların bizim arkadaşlığı veya bir konuşmayı başlatamadığımızı ama bize yardımcı olurlarsa kendi şartlarımızda olaylara katılacağımızı anlamaları önemlidir.”
• ”Bizim için kuralların açık olması gereklidir. Toplum içinde ne yapıp yapmamamız gerektiğinin bize söylenmesi gereklidir.”
• ”Sıcak bir yaklaşımla; açık ve doğrudan olmanız çok yararlı olacaktır.”
• ”İyi yönlerimiz ve yeteneklerimiz üstünde yoğunlaşın.”
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük fizik bilginleri Albert Einstein ile Isaac Newton; otizmin özel bir formu olan "Asperger Sendromu"ndan mustaripti. Bu iddianın sahibi de dünyanın en önemli otizm uzmanları arasında yer alan; Cambridge Üniversitesi nden Prof. Simon Cohen Baron...
İletişim kuramıyorlardı
BARON A göre; her iki dâhi de çevreleriyle iletişim kurmada büyük zorluklar yaşadı. İlgi duydukları konuları takıntı haline getirdi ve sosyal ilişki kurmakta oldukça beceriksizdi. Prof. Baron; "Bunların hepsi Asperger Sendromu nun tipik göstergeleri" diyor.
Uzun sohbet edemezler
ÜNLÜ izafiyet teorisini ortaya atan Albert Einstein ancak 3 yaşına geldiğinde konuşmaya başlamış; 7 yaşına kadar da sorulan sorulara önce kendi kendine alçak sesle prova yaptıktan sonra cevap vermişti. Uzun sohbetlerden kaçınan Einstein; yetişkin olarak da çok kötü bir konuşmacı olarak tanındı.
Konuşmayı sevmezler
KAYITLARA göre Newton ın durumu ise Einstein dan bile kötü. Yerçekimi yasasını formüle eden dahi fizikçi hemen hemen hiç konuşmaz; hatta bir konuya konsantre olduğunda yemek yemeyi unuturmuş. "Asperger Sendromu" hastalarının zekâ düzeyleri ortalamanın üzerinde; ancak sosyal olarak başarısız...
I.TANI
DSM-IV tanı ölçütleri:
A. Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal etkileşimde nitel bozulma:
1. toplumsal etkileşim sağlamak için yapılan el-kol hareketleri; alınan vücut konumu; takınılan yüz ifadesi; göz göze gelme gibi birçok sözel olmayan davranışta belirgin bozulmanın olması
2. yaşıtlarıyla gelişim düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe
3. diğer insanlarla eğlenme; ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı içinde olmama (örneğin ilgilendiği nesneleri göstermeme; getirmeme ya da belirtmeme)
4. toplumsal ya da duygusal karşılıklar vermeme
B. Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış; ilgi ve etkinliklerde sınırlı; basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması:
1. ilgilenme düzeyi ya da üzerinde odaklanma açısından olağan dışı; bir ya da birden fazla basmakalıp ve sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma
2. özgül; işlevsel olmayan; alışılageldiği yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma
3. basmakalıp ve yineleyici motor mannerizmler (örneğin parmak şıklatma; el çırpma ya da burma ya da karmaşık tüm vücut hareketleri)
4. eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma
C. Bu bozukluk; toplumsal; mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında klinik olarak belirgin bir sıkıntıya neden olur
D. Dil gelişiminde klinik açıdan önemli bir gecikme yoktur (örneğin 2 yaşına geldiğinde tek tek sözcükler; 3 yaşına geldiğinde iletişim kurmaya yönelik cümleler kullanılmaktadır)
E. Bilişsel gelişmede ya da yaşına uygun kendi kendine yetme becerilerinin gelişiminde; uyumsal davranışta (toplumsal etkileşim dışında) ve çocuklukta çevreyle ilgilenme konusunda klinik açıdan belirgin bir gecikme yoktur.
Asperger Bozukluğunun DSM-IV Tanımlamasındaki Sorunlar:
DSM-IV de “sosyal etkileşiminde bozulma” ve “kısıtlı ve tekrarlayan davranış paterni; ilgiler ve etkinlikler” çekirdek semptom kümeleri; hem Asperger Bozukluk hem Otistik Bozukluk için aynı tanı ölçütlere sahiptir. DSM-IV Asperger ile Yüksek İşlevli Otistik Bozukluğun ayırt etmede “konuşma gelişiminde gecikmeyi” kullanmaktadır. Ancak Wing (1981) Asperger Sendromlu 34 olgunun yarısında konuşmada gecikme olduğunu fakat dil becerilerinin geliştiğini bildirmiştir. Wing ilaveten dikkatli bir sorgulama ile Aspergerli olguların bebekliklerinde iletişim davranışlarında eksikliklerin ortaya çıkarılabileceğini buldu. Luke Y ve diğer araştırıcılarda gecikmiş konuşma gelişimi olabileceğini buldu. Bundan dolayı DSM-IV tanım ve tanı ölçütleri yüksek işlevli otizm ile Asperger bozukluğunu ayırt etmede klinisyene yardımcı değildir.
III.NEDENLERİ
Nedenleri halen araştırılmaktadır. Bir çok uzman; asperger sendromu teşhisi koyduran pek çok davranış örüntüsünün; bir tek nedenden kaynaklanmadığına inanmaktadır. Asperger sendromunun; bireyin nörolojik gelişimini etkileyen değişik fiziksel etkenlerden kaynaklanabileceğini belirten güçlü kanıtlar bulunmaktadır.Duygusal yoksunluğa ya da kişinin büyültülme tarzına bağlı değildir.
IV.OTİZMDEN FARKI
Toplumsal etkileşimde nitel bozulma; davranış; ilgi ve etkinliklerde sınırlı; basmakalıp ve yineleyici örüntüler her iki bozukluğun da belirtisidir. DSM-IV ve ICD-10 a göre Asperger sendromu ile otizm arasındaki en önemli fark; Asperger sendromunda klinik olarak önemli dil veya bilişsel gelişmede gecikmenin olmamasıdır. Bazı yazarlar Asperger sendromunda motor işlevlerin belirgin olarak daha geç kazanılmasının; beceriksizliğin ve özel ilgilerin ayırıcı tanıda yardımcı olabileceğini vurgulamaktadır. Asperger sendromu ve yüksek fonksiyonlu otizmin farklı iki kavram olup olmadıkları açık değildir. Bu bozuklukların arasındaki farklılıkları ve birlikte olan özellikleri sistematik bir biçimde değerlendiren çok az çalışma vardır. Yazında Asperger sendromu ve yüksek fonksiyonlu otistik bozukluğun ayırıcı tanısının yapılmasında güçlük çekildiği bildirilmektedir. Bu nedenle daha güvenilir tanı ölçütlerine ihtiyaç vardır.
New York Üniversitesi Çocuk Psikiyatristi Dr. Richard Perry; "Asberger Sendromu otizmle çok büyük benzerlikler taşıyor. Her iki durumda da çocuklar; sosyal iletişim kurmakta; oyun oynamakta güçlük çekiyor. Her iki durumda da çocukların insanı hayrete düşüren bir hafıza güçleri oluyor. Ancak; otistiklerin hafızaları daha çok görüntülerle ilgiliyken; neden olduğunu anlamadığımız bir şekilde; Asberger Sendromu nda; sözcüklere karşı olağanüstü bir yetenek görülüyor.
AS de zeka; daha çok normal olarak tanımlanan sınırlar içindeyken; otizm vakalarında zeka geriliği daha sık görülüyor. AS de daha geniş ve bilgi kaynaklı ilgi alanına rastlanırken; otizm vakalarında sıralama ve sayma gibi daha monoton ilgi alanları bulunuyor.
AS; otizmin çok uç (higher end) bir bozukluğu olarak düşünülmektedir. Bu bağlamdaki kişilerle kıyaslandığında low functioning otistik çocuk kendi dünyasında yaşar; higher functioning otistikler bizim dünyamızda ama kendi yöntemiyle yaşar. (Van Krevelen; 1991)
V.EĞİTİMDE KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR VE ÖNERİLER
Doğal olarak AS’lı tüm çocuklar aynı değildir. Her birinin kendine özgü kişiliği vardır. Tipik semptomlar kişiye özgü şekillerde tezahür eder. Sonuç olarak diğer normal çocukların tümüne birden uygulanabilecek bir eğitim yöntemi olmadığı gibi AS’lı çocukların tümü için de bir sınıf reçetesi olamaz.
Aşağıda Asperger Sendromunu belirleyen 7 tanımlayıcı özellik ve bunu takiben öneriler ve sınıf içi stratejiler vardır. Bu öneriler çocuğun ihtiyaçlarına göre şekillendirilmelidir.
Aynılıkta Israrcılık
AS’lı çocuklar küçük değişikliklerin hakkından gelemez; çevresel stres faktörlerine karşı aşırı duyarlıdır ve bazen ritüellerle ilgilenirler. Endişelidirler; kendilerini bekleyen şeyin ne olduğunu bilmezlerse takıntı derecesinde endişe duyarlar. Stres; aşırı yorgunluk ve duygusal yüklenmeler karşısında kolaylıkla dengelerini kaybedebilirler.
Öneriler:
* Tahmin edilebilir ve güvenli bir çevre sağlamak
* Geçişleri minimize etmek
* Tutarlı günlük rutin sağlamak: AS’lı çocuk her günün rutinini anlamalı ve elindeki işe konsantre olmak için ne beklendiğini bilmelidir.
* Sürprizlerden kaçınmak: Çocuğu özel aktivitelere; değişen programlara veya her türlü rutin değişikliğine karşı; ne kadar küçük bir değişiklik olduğuna bakılmaksızın; önceden ve dikkatli bir şekilde hazırlamak gerekir.
* Çocuğu yeni bir aktiviteye; öğretmene; sınıfa; okula; kampa vs. önceden uyararak korkularını yatıştırmalıdır. Haberdar edildikten sonra en kısa sürede de takıntılı endişesi yatıştırılmalıdır (Örn: AS’lı çocuk okul değiştirmek zorunda kalırsa yeni öğretmeni ile tanıştırılmalı; okul gezdirilmeli ve bunlar okul başlamadan önce yapılmalıdır. Yeni okulunun rutininin tanıdık olması açısından okul tayini eski okulu tarafından yapılmalıdır. Yeni öğretmen çocuğun özel ilgi alanlarını keşfetmeli ve çocuğun ilk günü için bu konuda kitapları ve aktiviteleri hazır etmelidir.)
Sosyal Etkileşimin Zararı:
AS’lı çocuklar sosyal etkileşimin karmaşık kurallarını anlamada yeteneksizlik gösterirler. Naiftirler. Çok fazla benmerkezcidirler. Fiziksel temastan hoşlanmayabilirler. Şakaları anlamazlar. Ses tonları doğal değildir. Uygun olmayan bakışları ve beden dilleri vardır. Hassas ve zarif değillerdir. Sosyal ipuçlarını yanlış değerlendirirler. Sosyal mesafeyi değerlendiremezler. Konuşmaya başlamada ve sürdürmede yeteneksizdirler. Konuşmaları gelişmiş ama iletişimleri zayıftır. Konuşma stilleri kimi zaman fazla yetişkinvaridir ve “küçük profesör” diye nitelendirilebilirler. Kolaylıkla kullanılabilirler (başkalarının yalan söyleyebileceğini veya aldatılabileceklerini algılayamazlar) ve genellikle sosyal dünyanın bir parçası olmak için istekleri vardır.
Öneriler:
* Çocuğu kabadayılıktan ve kızdırılmaktan koruyun.
* Daha büyük yaş gruplarında; sosyal beceriksizlik ciddi hale gelince; problemin gerçek bir özür olduğu konusunda akranlarını eğitin. Sınıf arkadaşları ona şefkatle davrandıklarında onları övün. Bu işlem diğer çocukların sabrını ve empatisini artırırken günah keçisi durumunu da engeller.
* Akranlarınca hayranlık uyandıracak hafıza; kelime hazinesi; okuma yeteneği gibi özelliklerini ortaya çıkaracak durumlar yaratarak akademik yeterliklerini vurgulayın. Bu durum kabul görmeyi artıracaktır.
* AS’lı çocukların çoğu arkadaş ister ama nasıl davranacağını bilemez. Çeşitli durumlarda nasıl reaksiyon göstereceği öğretilmeli ve değişik sosyal durumlarda kullanması için repertuar hazırlanıp verilmelidir. Çocuğa ne söyleyeceğini ve nasıl söyleyeceğini öğretin. Çift yönlü iletişim için model olun ve role-play yapmasını isteyin. Bu çocukların sosyal alandaki değerlendirmeleri diğerlerin kendiliklerinden öğrendikleri kuralların öğretilmesinden sonra gelişir. AS’lı bir profesör insan ilişkilerini anlama sürecinde kendisini Mars’tan gelen bir antropolog gibi hissettiğini belirtmiştir (Sacks; 1993).
* AS’lı çocuklar diğerlerinin duygularını anlamamalarına rağmen doğru davranmayı öğrenebilirler. İstemeden ve amaçlamadan hakaret ederlerse; nazik olmazlarsa veya duyarsız davranırlarsa bu davranışlarının niye doğru olmadığı açıklanmalı ve doğru davranışın ne olduğu anlatılmalıdır. AS’lı yetişkinler sosyal olayları entelektüel yetenekleri ile öğrenmelidir; çünkü sosyal içgüdüleri ve sezgileri yoktur.
* Yaşça daha büyük AS’lı öğrenciler “buddy sistemi” bir arkadaştan fayda görebilirler.Öğretmen duyarlı bir sınıf arkadaşını AS’lı çocuğun durumu ile ilgili eğiterek yanına oturtabilir.Arkadaşı AS’lı çocuğu her ortamda (serviste ;teneffüste ) izleyerek onu okul aktivitelerine dahil etmek için çabalamalıdır.
* AS’lı çocukların inzivaya çekilme eğilimi vardır.Bu yüzden öğretmen diğerlerinin arasına katılması için teşvik etmelidir.Aktif sosyalleşmeye cesaretlendirmeli ve izole olarak sadece kendi ilgi alanına yönelik geçirdiği zamanı sınırlandırılmalıdır. Örneğin öğle yemeği sırasında bir öğretmen AS’lı çocuğun yanına oturarak onu akranlarının konuşmalarına katılmaya teşvik edebilir. Bunu yaparken sadece fikrini söylemesi ve sorular sorması ile yetinmeyip diğer öğrencilere de usta manevralarla aynısını yaptırtmak gerekir.
Sınırlı ilgi alanı:
AS’lı çocukların tuhaf ilgileri veya acayip; yoğun tutkuları (alışılmadık şeyleri saplantı halinde biriktirme gibi) vardır. İlgi alanları konusunda insafsızca konferans verme eğilimindedirler; bu konularda tekrarlayan sorular sorarlar; fikir üretmekte problemleri vardır; diğerlerinin isteklerine aldırmaksızın kendi eğilimlerini takip ederler ve bazen de kendi kısıtlı ilgi alanları dışında kalan herhangi bir şeyi öğrenmeyi reddedebilirler.
Öneriler:
* AS’lı çocuğun izole ilgi alanı hakkındaki sorularına ve tartışmalarına sebatla izin vermeyin. Bu davranışlarını günün belli bir zaman dilimi ile sınırlandırın. Örneğin hayvan saplantısı olan ve sınıftaki bir evcil kaplumbağa ile ilgili sayısız soruları olan bir AS’lı çocuğun bu sorularını sadece teneffüste sorması gerektiğini öğrettim. Bu onun için günlük rutin haline geldi ve diğer zamanlarda böyle sorular sormaya başladığı zaman kendini durdurması gerektiğini kısa sürede öğrendi.
* İstenen bir davranışa doğru olumlu yöndeki zorlama AS’lı çocuğa yardım etmedeki en önemli stratejidir (Dewey 1991). Bu çocuklar övgüye yanıt verir (Örneğin sürekli soru soran bir çocuğun ara verdiğinde ve başkalarına söz hakkı tanıdığında öğretmeni tarafından övülmesi ve kutlanması gibi). Bu çocuklar ayrıca diğer çocuklara verilmiş bir hakkı kullandıklarında ; istenen bir sosyal davranışta bulunduklarında da övülmelidir.
* AS’lı bazı çocuklar ilgi alanları dışında bir şey yapmak istemezler. Sınıftaki çalışmanın tamamlanması için kesin kurallar konulmalıdır. AS’lı çocuğa kontrol dışına çıktığı ve kurallara uyması gerektiği çok açık şekilde söylenmelidir. Ancak bununla beraber sınıf ona kendi ilgilerine yönelmesi için de fırsat vermeli ve bir orta noktada buluşulmalıdır.
* Özellikle inatçı ve kafa tutan çocuklar için tüm ödevlerin ilgi alanları etrafında toplanarak kişiselleştirilmesi gerekebilir. (Örn: Eğer ilgi alanı dinozorlar ise gramer cümlelerinden; matematik problemlerine; okumadan hecelemeye kadar her şey dinozorlarla ilgili olmalıdır.) Ödevlerindeki diğer konulara yavaş yavaş geçilir.
* Öğrencilere işlenen konudan ama kendi ilgi alanı ile bağlantılı ödevler verilmelidir. Örneğin trenlere saplantısı olan bir çocuğa; sosyal dersinde bir ülke işleniyorsa; o ülkenin ulaşım sistemini araştırması verilebilir.
* Çocuğun tutkularını onun ilgi alanlarını geliştirmekte bir yol olarak kullanın. Örneğin hayvan saplantısı olan bir çocuktan yağmur ormanları konusu işlenirken; yağmur ormanlarındaki hayvanları ve hayvanların evi olması nedeniyle de ormanları çalışması istendi. Bu çocuğu öyle motive etti ki yaşamak için hayvanların evi olan ormanı kesmek zorunda kalan yerli halkı da araştırıp öğrendi.
Zayıf Konsantrasyon:
AS’lı çocuklar sıklıkla içlerinde gelen uyarılarla yapmakta olan işlerden uzaklaşırlar. Deorganizedirler. Sınıftaki aktivitelere sürekli odaklanma konusunda zorlanırlar ( bu çoğunlukla dikkat eksikliğinden değil; odağın acayipliğindendir; AS’lı yetişkinler ise ilgili olanın ne olduğunu bulup çıkaramaz; dolayısıyla dikkat ilgisiz uyaranlara odaklanır); hayal alemine dalmaktan daha yoğun bir şekilde kendi karmaşık iç dünyalarına çekilme eğilimindedirler ve grup halinde öğrenmede zorluk çekerler
Öneriler:
* Eğer AS’lı çocuk sınıfta üretken olacaksa çok ciddi miktarda sıkı ve disiplinli dış yapılanma gerçekleştirilmelidir. Ödevler küçük parçalara bölünmeli ve öğretmen sık sık geri bildirimde bulunmalı ve yeniden yönlendirmelidir.
* Ciddi konsantrasyon problemi olan çocuklar belli sürelere bölünmüş çalışma seanslarından fayda görürler. Bu kendilerine organize etmelerine yardım eder. Süresinde tamamlanmamış ( ya da dikkatsizce yapılmış) sınıf çalışmaları çocuğun kendisine ait zaman içinde (teneffüste veya özel ilgi alanlarına yöneleceği sürede) tamamlanmalıdır. AS’lı çocuklar bazen inatçı olabilir. Kesin beklentiler ve onlara olumlu yönde zorlama yapacak kuralların uygulanmasına ihtiyaçları vardır. (böyle bir program AS’lı çocukları üretken olmaya motive eder ki bu da kendine olan güvenlerini artırır ve stres seviyesini düşürür; çünkü çocuk kendini yetenekli görür.)
* AS’lı öğrencilerdeki düşük konsantrasyon; düşük yazma hızı ve ciddi organizasyon bozukluğu; ona verilecek ev ödevini azaltmayı ve/veya ayrı bir odada öğretmen gözetiminde ekstra zaman vererek ödevini tamamlatmayı gerekli kılabilir.( AS’lı bazı öğrencilerin konsantrasyonları o denli zayıftır ki çocuğun anne babası her gece çocukla birlikte saatler harcayarak ödevi tamamlama stresine girerler.).
* AS’lı çocuğu sınıfın önüne oturtun ve dikkatini derse vermek içim sık sık sorular yöneltin.
* Dikkatini toplamadığı zamanlarda çocukla sessiz iletişim kurmaya çalışın (omuzuna hafifçe dokunmak gibi.
* Buddy sistemi kullanılıyorsa bu arkadaşını yanına oturtun ki çocuğu elindeki işe veya dersi dinlemeye uyarabilsin.
Öğretmen aktif bir şekilde AS’lı çocuğu kendi iç düşünceleri ve fantezilerinden ayırarak gerçek dünyaya yeniden odaklanmaya teşvik etmelidir. İç dünyası gerçek hayattan daha cazip olduğu için bu gerçek bir mücadeledir. Küçük çocuklar için serbest oyun saati bile programlanmalıdır. Çünkü yalnızlıklarına dalar ve hayaller kurarak oynamaya dalıp gerçekle ilişkilerini kaybedebilirler. AS’lı çocuğa bir veya iki arkadaşı ile yakın gözetim altında oynatarak hem oyun zamanını düzenlemiş; hem de sosyal yeteneklerini uygulamasına fırsat vermiş olursunuz.
Zayıf Motor Koordinasyon
AS’lı çocuklar fiziksel olarak beceriksiz ve sakardır. Kaskatı ve beceriksizce yürürler. Motor yetenek gerektiren oyunlarda başarısızdırlar. İnce motor bozuklukları da varsa kalem tutmada problemler ve yazı yazma hızının düşük olması ve çizim yeteneklerinin etkilenmesi görülebilir.
Öneriler:
* Büyük motor problemleri ciddi boyutta ise uyarlayıcı fiziksel eğitim programların gitmesi için yönlendirirn.
* AS’lı bocuğu beden eğitiminde yarışmaya dayanan spor programları nedeniyle sağlık/fitness müfredatına dahil edin.
* Çocuğu yarışmaya dayanan sporlara girmesi için zorlamayın. Çünkü motor koordinasyondaki zayıflık nedeniyle bu sadece korkuya ve takım arkadaşlarının alay etmesine davetiye çıkarır. AS’lı çocuk kendi hareketlerinin koordinasyonunu anlamamanın eksikliğini çekerken takım arkadaşlarının hareketlerinin anlaşılmasını beklemeyin.
* Zamana ve parçalara bölünmüş ödev verirken çocuğun yazı yazma hızının düşük olduğu dikkate alınmalıdır.
* AS’lı yetişkinler sınavlarını tamamlamak için akranlarına oranla daha fazla zamana ihtiyaç duyarlar (sınavı ayrı bir odada yapmak hem daha fazla zaman sağlar hem de öğretmenin yönergeleri tekrarlaması kişiyi elindeki işe daha iyi odaklar. )
Akademik Zorluklar
AS’lı çocuklar genellikle ortalama ile ortalama üstü zekaya sahiptir (özellikle sözel açıdan) ama yüksek düzeyde düşünme ve anlama yeteneğinden yoksundurlar. Düz ve yalın olma eğilimindedirler. Hayalleri somuttur; soyutlamaları ise zayıftır. Titiz; kılı kırk yaran konuşma stilleri ve etkileyici kelime hazineleri hakkında konuştukları şeyi anladıkları gibi yanlış bir izlenim verir. Oysa ki gerçekte onlar sadece okuduklarını veya duyduklarını papağan gibi tekrar etmektedirler. AS’lı çocuk çoğunlukla mükemmel bir hafızaya sahiptir; fakat bu mekaniktir. Bir video gibi kurulma sırasına göre çalışır. Problem çözme yetenekleri zayıftır.
Öneriler:
* İstikrarlı başarı sunması amaçlanmış; fazlasıyla bireyselleştirilmiş akademik program sağlayın. AS’lı çocuk kendi içgüdülerini izlememek için fazlasıyla motivasyona gerek duyar. Öğrenme korku uyandırıcı değil; ödüllendirici olmalıdır.
* AS’lı çocuk duyduğunu tekrarladığı zaman anladığını varsamayın.
* İlave açıklamalarda bulunun ve ders içeriği soyut olduğu zaman basitleştirmeye çalışın.
* Mükemmel hafızalarını onların yararına kullanın. Sakladıkları bilgiler genellikle onların en kuvvetli tarafıdır.
* Romanlarda anlatılan şekliyle ilişkiler; bir şeyin değişik anlamları ve nüansları çoğu zaman anlamazlar.
* AS’lı kişilerin yazılı ödevleri çoğu zaman kendini tekrarlar; bir konudan öbürüne atlar ve yanlış kelime bağlantıları vardır. Bu çocuklar genellikle kişisel görüş ile genel bilgi arasındaki farkı bilmez ve bu nedenle öğretmenin onların anlaşılması güç açıklamaları anlayabileceğini zanneder.
* AS’lı çocukların genellikle okumaları çok iyidir; ama dili idrak etmeleri zordur.
* Akademik çalışmaları düşük kalitede olabilir. Çünkü AS’lı çocuklar kendi ilgi alanları dışındaki konularda çabalamak için motive olmazlar. Yapılan çalışmanın kalitesi açısından kesin beklentiler belirlenmelidir. Zaman periyotlarına bölünerek yapılan iş sadece tamamlanmış olmamalı aynı zamanda dikkatli yapılmış olmalıdır. As’lı çocuk kötü yaptığı çalışmasını teneffüste veya kendine ayıracağı zamanda düzeltmelidir.
Duygusal Yaralanma (İncinme):
AS’lı çocuklar normal eğitimlerini tamamlayacak zekaya sahiptir. Fakat çoğunlukla sınıfın istekleri ile başa çıkacak duygusal güce sahip değildir. Bu çocuklar esnek olmamaları nedeniyle kolaylıkla strese girerler. Kendine güvenleri düşüktür. Sıklıkla kendilerini eleştirirler ve hata yapmayı tolere edemezler. AS’lı yetişkinler özelikle adolesan çağındakiler depresyona yatkındır. (AS’lı yetişkinler arasında depresyon oranı yüksektir.) Öfke reaksiyonları/sinirlilik; stres ve aşırı endişe durumlarında yaygın bir dışavurumdur. AS’lı çocuklar nadiren rahattır. İşler onların katı bakış açısı doğrultusunda gitmediği zaman kolaylıkla etkilenirler.
Öneriler:
* Yüksek seviyede istikrar sunarak patlama yaratacak etkileri önleyin. Streslerini azaltmak için günlük rutinde olabilecek değişikliklere karşı hazırlayın. AS’lı çocuklar beklenmedik değişikliklerle karşılaştıklarında korkarlar; kızarlar ve üzülürler.
* Patlamalar