Keşke bir düğmemiz olsa da basabilsek ona ve aniden düşüncelerimizi; duygularımızı anlatıp; ‘hayır’ diyebilir hale gelsek.
Hiçbirimiz hayır kelimesini ne duymayı ne de kullanmayı severiz. Çoğumuz kendimize söylendiğinde nasıl hissedeceğimizi düşünerek kaçınırız hayır demekten. İnsanların bizden isteklerine; taleplerine olumsuz yanıtlar verdiğimizde; yani onlara hayır dediğimizde kişileri reddetmişiz; geri çevirmişiz gibi algılarız. Sanki bizimle bir daha ilişki kurmayacak; onu kaybedecekmiş gibi kaygı duyarız. Aslında en önemlisi bencil biri gibi algılanmaktan korkarız. Çünkü insanlara hayır dediğimiz zaman onların bizi sevmeyeceklerini; kabul etmeyeceklerini düşünürüz. Diğer insanlar tarafından kabul görmenin; sevilmenin; saygı duyulmanın tek yolunun evet demek olduğunu zannederiz. Herkese; her şeye evet dediğimiz zaman da bir süre sonra kendimize sürekli hayır dediğimizin farkına varırız ve bu durum genelde aşırı öfke olarak karşımıza çıkar. Bunun sonucu olarak kendimize olan saygımız azalır; uygun olmayan zamanlarda uygun olmayan şekilde verdiğimiz öfke tepkileri sebebiyle kendimizi tanıyamaz hale gelir ve sürekli haksız duruma düşebiliriz.
Hayır diyebilmek; öğrenilen ve öğretilebilen bir davranıştır. Özünde ise hayır diyebilmek; sınırlarımızı koruyabilmektir. Toplumca sınırlarımızı koruyabildiğimizi pek söyleyemeyiz. Çünkü hayır dediğimizde; karşımıza bizim yanlış yaptığımızı belirten pek çok ifade çıkar. Bunlardan ilki ve hatta en önemlisi “ayıp olur”dur. Ayıp olur’un etkisi; gücü neredeyse hiçbir sözde yoktur. Kadın işte çok yorulmuştur; eve gittiğinde dinleneceğinin hayalini kurarak çalışır bütün gün; ancak arkadaşından gelen bir telefonla tüm planları alt üst olur. Çünkü arkadaşı akşam ona gelmek istediğini söyler; kadın da ayıp olmasın; arkadaşı üzülmesin diye arkadaşının isteğini kendisine hayır diyerek kabul eder. Bu kadıncağız kendi sınırlarını aşmıştır; kendisini zor duruma sokmuştur. Hem akşam dinlenemeyecek hem de ertesi gün yorgun uyanacaktır; belki buna bağlı olarak işinde verimi de düşecektir.
Kadının davranışı dışarıdan birine hoş görünebilir başta. Evet demek; arkadaşların yanında olmak tabi ki güzeldir. Yorgun olmasına rağmen arkadaşının isteğini kabul etmesi güzel bir davranıştır ancak hayır diyememe hastalığı tam da bu şekilde oluşmaya başlar. Benim kendi sınırlarımı koruyamamam; kendi isteklerime saygı duymamam dışarıya da aynı şekilde yansır. Ben kendime saygı duymazsam; kimse bana saygı duymaz ve bir süre sonra istismar edilmeye başlarım çevrem tarafından.
Peki Nasıl Hayır Diyeceğim?
Çevremde bu kadar baskı varken; ben hayır dediğimde pek çok riski göze almış oluyorken hem kendimi iyi hissedip hem de karşımdakini kırmadan; üzmeden karşımdakine nasıl hayır diyeceğim?
Hayır kelimesini direk kullanmak istemiyorsanız; ben dilini kullanarak düşüncelerinizi; duygularınızı ifade edebilirsiniz.
Karşınızdaki kişinin sizden ne istediğini kendi sözcüklerinizle tekrar edin.
Bu istekle ilgili duygu ve düşüncelerinizi ifade edin.
Son olarak bu isteği neden kabul edemeyeceğinizi açıklayın.
Örneğin; bugün akşam bana gelmek istiyorsun. Beraber vakit geçirmek gerçekten güzel olabilirdi; bundan hoşlandığımı zaten sen de biliyorsun ancak bugün işte çok yoruldum; bütün gün sadece eve gidip uyumayı hayal ettim o yüzden bu planı başka bir zamana ertelesek daha iyi olur.
Bu tip bir söylem kimseyi üzmeyeceği gibi sizi de zor durumda bırakmaz. Herkesi mutlu ve memnun etmeniz mümkün değildir. Herkes tarafından kabul görmez veya sevilemezsiniz. Bu tip bir inanç şekli benliğinize ve kişiliğinize zarar verir; bulunduğunuz ortamlarda siz olarak varlığınızı gösteremezsiniz. İçinize attığınız duygularınız bir süre sonra açığa çıkar ve önce kendinize sonra da diğer insanlara zarar verebilirsiniz.
Hiçbir zaman unutmayın; hayır demekle karşımızdaki kişiyi reddetmiş olmayız; sadece o isteği; talebi o an yerine getiremeyeceğimizi belirtmiş oluruz. Aynı zamanda kendi sınırlarımızı korumuş; kendimize saygı duyduğumuzu karşımızdaki kişilere de iletmiş oluruz.