Kaygı yaratan konular sıklıkla bir çözüme ulaşamadıklarından kişinin huzura kavuşmasını engellerler. İnsanlar bazen kaygılarının somut çözümlerle geçeceğine inanır. Bazı kaygılar somut çözümlerle geçer de. Ama eğer bir kaygı somut çözümler ile sakinleşmiyorsa kişinin iç dünyasında farklı bir noktaya dokunuyordur. Bu tür kaygıları somut çözümler ile aşmaya çalışmayı sürdürmek sakinleştirmeyeceğinden kişinin daha da kaygılanmasına neden olur. Böyle durumlarda kaygının kaynakları irdelenmeli ve kişinin durumu nasıl değerlendirdiği ve çözümlerindeki imkansızlık görülebilmelidir. Ancak böylelikle bu yaklaşım değişebilir.
ÇÖZÜM ARARKEN ANLAMI KAYBETMEK
Somut çözümler aramak ve yaşanan kaygıyı somutlaştırarak ruhsal ve sembolik anlamından kopartmak sorunu anlamayı güçleştirerek kaygının sürmesine neden olur. Kişi yaşadıkları ile bunların anlamı arasındaki bağlantıyı kuramaz.
Kaygıların çözümleri için somut yollara başvurmak yerine kişinin özgüvenini artıracak içsel gelişim yollarına başvurmak kaygının kalıcı olarak ortadan kalkmasını sağlayabilir. Bunu sağlamak daha zordur; ilgi; çaba ve anlayış ister. Kaygılı kişi hızlıca kaygısından kurtulmak istiyor ise bu yola yönelemez.
HIZLI ÇÖZÜMLERİN PEŞİNDE KOŞMAK
Kaygıların kişiyi hızlandırması bazen gereklidir. Öte yandan hızlı çözümler kaygının sürmesine neden olabilirler. Kaygısından hızlı kurtulan kişi her zaman bu hızı beklemeye başlar. Hızlı çözümler bulamayınca panikler. Kaygılı durumlarda beklemek başta zor gelebilir. Bu zorluk zamanla azalır. Yerini kaygıya katlanma yetisinin artmasına ve düşünebilmeye bırakır.
KAYGIYLA SAVAŞA GİRİŞMEK
Kaygılarla ilgilenirken onlarla bir mücadele içine girmemek; kaygıları bir enerji kaynağı olarak kullanmak kaygılardan yararlanılmasını sağlar. Kaygılar düşünmeye ve konuşmaya yöneltmesi ile olayların öncesinden ya da yaşamın içinden değerlendirilmeler yapmada yardımcı olurlar. Yaşam içinde kaygı; içsel enerjiye dönüşebilirse motorun ateşleme ile yakıtın enerjisini hareket enerjisine dönüştürmesi gibi kişinin yaşamında kullanabildiği bir araç olur. Kaygı; düşünmeyi ve konuşmayı ateşler kişideki sevgi ve saldırganlık enerjisini yaşama geçirmesinde destek olur.
KAYGILARI "TAMAMEN" YOK ETMEYE ÇALIŞMAK
Bazı çalışkan ve titiz kişiler hiç kaygı yaşamamak tüm kaygıları yaşamlarından silmek ve yaşamlarını duygulardan temizlemek isterler. Kaygının yok edilemeyeceği gerçeğini görmezden gelirler. En ufak bir kaygı yaşamak istememek ya da en ufak bir kaygıyı dahi kontrol etmek istemek kaygıyı kontrol edilemez hale getirir. Kaygının korkutucu bir sorun haline gelmesine neden olur. Kaygıdan kaygılanmamalı kaygının yaşamın bir parçası olduğuna alışmaya çalışmalıdır.
UNUTULMAMALIDIR Kİ kaygılanmayan huzuru bulamaz.
KAYGILAR FARKLI FARKLDIR
Kaygının azalması için anlaşılması şarttır. Her kaygının kişisel nedenleri vardır. Örneğin ailesinde görüşlerine önem verilmediğini hisseden ve sorun çıkmasın diye anne babasının görüşlerini kabul eden Demir kendi tercih ve isteklerini ortaya koymakla ilgili kaygılar yaşayabilir. Demir’in anne babası ile ilgili korkuları şiddetli ise kendi isteklerini yaşamaktan duyduğu korku fazla olacaktır. Bu durumda isteklerini yerine getirirken bir yok edilme kaygısı yaşayabilir. Eğer Elif kendi isteklerini yerine getirmeye; yaşamda özerkleşmeye başladığında anne babası onu yalnız bırakmakla tehdit etmişler ise Elif her özerk ve özgün bir birey olduğunu hissettiğinde anne babasının onu terk edeceğinden korkabilir. Burak; istek ve kararlarını uygularken bazı dostlarının sevgisini kaybetmekten korkabilir. Eğer Betül kendisini; çevresi tarafından yasaklanmış bir durumun içinde hissederse cezalandırılma endişelerine kapılabilir.
Yukarıdaki durumlar aile içinde; arkadaş çevresinde yaşanabileceği gibi çevrenin hiçbir etkisi olmadan ya da çok az etkisi olarak kişinin kendi içinde yaşanabilir. Kaygı içeren sorular kişinin kendi içinde uyanıyor ise önlemler ve düzenlemeler yapabilmesini sağlar. Böyle kaygılar kişinin hem iç dünyasını hem de dış dünyasını düzenlemesini sağlar. Örneğin sınavıyla ilgili kaygılar yaşayan Özgür bu kaygıları sayesinde çalışmaya başlar. Ya da gelecek sene ne olacağıyla ilgili kaygıları olunca gelecek sene ile ilgili ne tür planlar ve hazırlıklar yapabileceğini düşünür.
YANSIYAN KAYGILAR
Kaygı şiddetli algılanır ve korkuya dönüşürse çevreye yansıtılabilir. Örneğin yeni işyerine başlayacak olan Birgül eğer sürekli zihninde bu işyeri ile ilgili kendisini kaygılandıracak durumları tekrar tekrar düşünürse işyerine başlama durumuna yönelik kaygısı gittikçe artar. Kaygısını gelecekte yaşayacağı bir olaya yansıtarak oraya depolamış olur. Ne yazık ki kaygılar yansıtıldığında azalmaz artarlar. Birgül işe nasıl başlayacağını düşündükçe bu olay gözünde daha da büyür. Sıklıkla böyle kaygıları olan insanlar kaygılandıkları olayı yaşadıklarında bekledikleri sıkıntılarla karşılaşmazlar. Kaygılandıkları olay çok daha rahat ve sıkıntısız geçer.
KAÇINILAN KAYGILAR
Eğer Birgül yeni bir işe başlamanın sıkıntısına katlanamayacağını düşünür ve işe başlamaktan vazgeçerse önce bir rahatlama yaşayacaktır. Bu rahatlama sahte ve yanıltıcı bir rahatlamadır. Çünkü Birgül bu olayı deneyimleme fırsatını kaçırınca işe başlama olayına depoladığı sıkıntı yok olmaz aksine o haliyle zihninde kalır. Bir süre sonra Birgül başka bir işe başlamaya karar verirse bu sıkıntı depolandığı yerden çıkar ve yeni bulduğu işle ilgili sorunlarla birleşerek büyümeye devam eder. Birgül önceki işe başlamadığı için eğer başlamış olsaydı yaşayacağı güven duygusunu deneyimlememiştir. Kaygılandığı bir durumla karşılaşamamak insana kendisini güvensiz ve korkak hissettirir. Genellikle insanlar bu kısmı algılamazlar. Bu kısım bilinçdışında kalan bir kısımdır ve bazı bahaneler ile örtülür. Bu bahaneler sıklıkla kaygılandıran durumla ilgilidir. Örneğin Birgül “O işin yeri çok uzaktı. Gidip gelmekte zorlanacaktım.” diyerek kendini avutur.
SIKINTI NEREDEN GELİYOR?
Böyle insanın zihninde büyüyen ve kaçındığı olayların bilinçdışı kökleri vardır. Birgül’ü dinlersek ve sadece kaygılandığı olaydan değil yaşamından ve geçmişinden söz edebilmesine izin veririsek bir işe başlamakla ilgili neler düşündüğünü daha iyi anlarız. Bir de bakarız ki Birgül aslında çalışmaktan korkuyormuş çünkü annesi çalışmadığı ve kocasına bağımlı olduğu için Birgül’ün hep başarılı ve kendi işi olan bir kadın olmasını istemiş. Elbette böyle bir istek her anne babada vardır. Her anne baba çocuğunun çalışıp başarılı olmasını ister. Bazen böyle isteklerin farklı yönleri olabilir. Birgül’ün annesi bir işi olmadığı için kendisini çok çaresiz ve mutsuz hissedince tek çareyi çalışmakta görmüş ve tüm yatırımını Birgül’e yapmıştır. Bu yatırımları benimseyen Birgül eğer bir işe başlar ve başarısız olursa annesini düş kırıklığına uğratmaktan korkmuş hiç başlamamayı yeğlemiştir. Bir yandan da annesi hep onun başarılarına önem verdiğinden kendisi olduğu için sevildiğini hissedememiş ve annesine içten içe öfkelenmiştir. İşe başlamayarak annesine duyduğu gizli öfkeyi dışa vurmakta ama bu öfkeyi annesine açıkça dile getiremediğinden kaygıları yüzünden işe başlıyamıyor olmak onun için bir çözüm olmuştur.
Görüldüğü gibi kaygılara yönelik birçok yaklaşım biçimi vardır. Kaygıların birçok oluşum ve gelişim biçimi de vardır. Hatta tüm bunlar bazı genel başlıklar altında toplansa da kişisel özellikler taşırlar. Bu yüzden bireysel olarak araştırılmalı; anlaşılmalı ve değişime zaman tanınmalıdır. Tüm bunlar psikoterapi çerçevesinde gerçekleşir.