Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Üzüntü ve Çareleri

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
KİNDİ ve PSİKOLOJİ

Kindi ‘ye göre Üzüntü Neden ve Çareleri
Üzüntü sevilenlerin kaybından ve isteklerin gerçekleşmemesinden kaynaklanan psikolojik bir rahatsızlıktır. Bu durum karşısında kişinin üzüntüye yol açan nedenlerden kurtulmasının mümkün olup olmadığını araştırmamız gerekir. Şüphesiz ki kişinin bütün isteklerini elde etmesi mümkün olmadığı gibi sevdiği her şeyi elde tutması da mümkün değildir. Zira içinde yaşadığımız oluş ve bozuluş dünyasında değişmezlik ve süreklilik yoktur. Ancak akıl aleminde değişmezlik ve süreklilik söz konusu olabilir. Öyleyse sevdiklerimizi yitirmemek ve isteklerimize ulaşmak istiyorsak akıl alemini gözetmeliyiz. Zira akli kavramlar birbiriyle bağlantılı olup değişmeden sabit kalan yani sürekli idrak olunan şeylerdir. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Duyu haz ve isteklere gelince bunlar herkes için gelip geçici ve herkesin ulaşabileceği nesnelerdir. Bu yüzden onları korumak ve değişmemelerini istemek imkansızdır. Demek oluyor ki duyu algılarına ait bir alışkanlık peyda ettikten sonra o şey yabancılaşabilir başkaldırabilir sırt çevirebilir. Bu onun tabiatında olan bir şeydir. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Arzuladığımız sevdiğimiz şeyler bizim yapımıza uygun olmalı elimizden gidene üzülmemeli ve bize uygun olmayan duyusal varlıkları istememeliyiz. Aklın uygun gördüğü şeylerden yeterince ve en güzel şekilde faydalanmalıyız ki bu da kişinin varlığını sürdürmesi ve verimli kılması için yeterli miktarı kastediyorum. Görüp dokunmadan önce sahip olmadığımız şeylerin hayaliyle avunmamalıyız. Elimizden çıktıktan sonrada üzülmemeli ve düşüncelerimizde ona yer vermemeliyiz. Elde edemediklerine ve var olmayan şeylere üzülen kimsenin üzüntüsü hiç bitmez. Zira o hayatının her aşamasında bir sevdiğini yitirmek ve bir arzusunu gerçekleştirememek durumunda kalacaktır. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Modern psikologlar istenilenlerin elde edilememesi ve kaybedilmesi kişide kompleksli davranışlara neden olduğunu belirtmişlerdir. Bu aşağılık ya da üstünlük kompleksi olarak karşımıza çıkabilir. Bu iki kompleks de birbiri ile iç içe girmiş durumdadır.
ALIŞKANLIKLARIN AHLAKA ETKİSİ
Bu anlatılanlar alışkanlıklarla ortaya çıkar ve insanların davranış arzu ve isteklerini farklı biçimlerde etkiler. Nitekim yeme içme giyme evlenme ve benzeri duyu hazlarıyla mutlu olan kimsenin bu yaşantısına aykırı düşen şeyleri eksiklik ve musibet saydığını kumarbazın malının ve vaktinin boşa gitmesinin üzüntü vermesine rağmen kumar oynarken mutluluk ve sevinç duyması gibi duyu bakımından hoşa giden ve gitmeyen şeylerin insanın tabiatı gereği değil tam tersine adet ve alışkanlıklarının ürünü olduğu anlaşılmıştır. Madem ki mutlu ve teselli olmanın yolu alışkanlık ile kolaylaşacaktır. O halde buna yönelmeli ve bunu kendimiz için bir eğitim konusu yapmalıyız. Böylece alışkanlıklarımız bir huy haline gelir. Ve hayat yaşadığımız sürece daha güzel olur. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Kindi ‘nin yaptığı bu vurgu günümüz psikiyatristleri tarafından da önemsenmektedir. Günümüz insanın mutsuzluğunun en önemli nedeni yanlış alışkanlıklar olarak gösterilmiştir. Bunun kaynağı ise özellikle çocukluktan itibaren gelen hatalı düşünce kalıpları ve davranışlarıdır.
RUH SAĞLIĞININ ÖNEMİ
Üzüntü psikolojik bir rahatsızlık olduğuna göre bize düşün nasıl ki bedeni rahatsızlıklarımıza çareler arayıp tedavi ediyoruz.ruhumuzu da tedavi etmek ve şifaya kavuşturmak gerekir ki çünkü ruh yöneten beden yönetilendir. Ruhu iyileştirirsek bedende hasıl olan birçok şeyi de iyileştirmiş oluruz. Ruhumuz kişiliğimizdir. Ruhumuzu güzel alışkanlıklarla şifaya kavuşturabiliriz. Ruh bu alışkanlığı kazanınca derece derece yükselir ve kayıplardan dolayı teselli bulması daha kolay hale gelir. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Üzüntü ve korku sebebiyle oluşan rahatsızlıklar günümüz psikoloji literatüründe anksiyete bozuklukları olarak ifade edilir. Bunun temel belirleyicisi ise kişinin kaygı durumunu kontrol altına alamaması ve korktuğu durum ile baş edememesidir. Bu sürekli bir hal aldığında artık kişi bu kaygı bozukluğunun üstünden gelemeyeceğini vehmederek derin bir üzüntü ve devamında da psikolojik sorunlara doru kapılar açar.
ÜZÜNTÜYÜ YENMENİN ÇARELERİ
Bu çarelerden birisi: üzüntünün ne olduğunu düşünmek ve onu bölümlerine ayırmaktır. Deriz ki üzüntü bizden ya da başkasından kaynaklanır. Eğer bizden kaynaklanıyorsa bizi üzen o şeyi yapmamalıyız . üzülmemek istemediğimiz halde üzen şeyi isteyerek yapıyorsak o zaman istemediğimizi istiyor durumuna düşeriz. Bu ise aklını yitirmiş olanlara has bir durumdur. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Eğer bizi üzen başkasının yaptığı ise onu önlemek ya lehimizedir ya da değildir. Eğer lehimize ise onu önleyip üzülmemeliyiz. Lehimize değilse üzücü olay meydana gelmeden önce üzülmemeliyiz. Zira bu gerçekleşmeyebilir ya da gerçekleştiğin de bizi korktuğumuz kadar etkilemeyecektir. Şayet üzücü olay meydana gelmeden önce üzülüyorsak bu bir çeşit kötülüktür ayrıca üzüntünün sebebini gidermeye çalışmak yerine olayın tasası çekilir. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Diğer bir çare de geçmişte kurtulduğumuz kendi üzüntülerimizi ve başkalarının yaşayıp kurtulduğunu gördüğümüz üzüntüleri hatırlamak onların ve bizim çektiğimiz üzüntülerin ve teselli noktalarımızın bir karşılaştırmasını yapmaktır. Çünkü böyle bir karşılaştırma teselli bulmamız için bize büyük güç sağlar. Birçok kayıp yaşamış kişiler kayıplarını kabullenmiş üzüntüden uzak neşe içinde yaşamaktadırlar. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Yine unutmamalıyız ki başımıza bir musibet gelmesini istememek var olmayı istememektir. Tabiatta var olanı istememek imkansızı istemektir. İmkansızı isteyen de amacına ulaşamaz.
Ve yine unutmamalıyız ki başkalarının ulaşabildiği her şey bütün insanlar arasında ortak olup bizim onlara ulaşmamız başkalarından daha layık olduğumuzu göstermez. O şey ona sahip olanın elinde olduğu sürece onundur. Başkalarının ortak olmadığı yalnız bize ait olan şeyler bizim psikolojik güç ve değerlerimizdir. İşte kaybedecek olursak üzülmekte mazur sayılmamız gereken bu psikolojik değerlerdir. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Aklı başında olan kimseye düşen gerekli olmayan özellikle zararlı ve ızdırap veren şey üzerinde düşünmemek ve onunla uğraşmamaktır. Dışarıdan edindiğimiz şeylerin kaybı ve edinemediklerimizin özlemi üzüntü sebebi olduğuna göre onları azaltmamız icab eder.
İnsanın düşünme ve ayırt etme gücü geliştikçe hayatını sürdürmek iyileştirmek için hiç de gerekli olmayan pek çok şeyi edinmek ister. Çeşit çeşit yemekler göz alıcı süslemeler vs bunların hepsinin elde edilmesi tasaya kayba acıya ve tahassüre yol açar. Çünkü yitirilen her şeye gelen bir musibet elde edilemeyen her şeyin yol açtığı bir hasret ve üzüntü yok olup giden her şeyi görüp gözlemenin sebep olduğu bir hüzün ve sıkıntı ve her güvenliğin sonunda bir korku vardır. Zira korkan kimsenin kafası meşgul kalbide huzursuzdur. ( Mahmut Kaya;’ Kindi Risalesi’)
Dünya hayatındaki maddi kazanımların kaybedilmesi kötü değildir. Tersine onların kaybına üzülmek kötüdür. Çünkü böylelikle biz zorunlu olmayan o acıları kendimize reva görmüş oluruz.
Elde edemediğimiz ve yoksun kaldığımız her şeye karşılık bize kalan duyusal ve akli kazanımlarımızla yetinmek zihnimizi o şeyleri anıp saymakla meşgul etmektir. Çünkü elde kalanları düşünmek musibetlere karşı bir tesellidir.
Kindi ‘nin nefs üzerine söylemlerinede bakacak olursak:
Kindi nefsi tanımlarken canlılık yeteneği bulunan ve organı olan tabii bir cismin tamamlanmış hali ifadelerini kullanır. Nefis basit şerfli yetkindir. Güneş ışığının güneşten gelmesi gibi onun cevheri de Yaratıcıdan gelmektedir. Yapısının şerefli oluşundan ve bedende açığa çıkan arzu ve öfke güçlerine zıt bir karaktere sahip bulunuşundan anlaşıldığı üzere nefis cisimden bağımsız ve ona aykırı cevheri de ilahi ve nurani kabul edilir. Bu durumda nefis kendiliğinden hareket eden bir cevher olup birçok güce sahip kabul edilmiştir. (Kindi; ‘ Tarifler Üzerine’; s.179)

Nefsin ahlaki olgunluğa ulaşması konusunda müzakere edilecek en önemli unsur nefsin güçleridir. Zira mutluluk ve üzüntü nefsin güçlerinin yönetimiyle alakalı bir durum olarak karşımız çıkar. Kindi nefsin güçleri konusunda platon tarafından zikredilen üçlü tasnifi benimsemektedir. Platon nefsin güçlerini düşünme öfke ve şehvet olarak nitelemiş bunların ifrat ve tefritten uzak bir şekilde orta yolu bulmaları sonucunda hikmet şecaat ve iffete dönüşeceğini belirtmektedir. (Platon; Devlet; s.125-126)
Kindi insandaki şehvet gücünün zaman zaman insanı bedensel isteklere yönlendirdiğini fakat akli nefsin bu konuda onun hata ettiğini ve bu halim kendisini bayağı durulara sürükleyeceğini hatırlatarak engel olduğunu söyler.(Kindi; ‘Nefis Üzerine’; s 244-245.) Görüldüğü üzere şehvet gücü insanın mutlu ya da hüzünlü olmasını gerektiren en önemli unsurlardan birisidir.
İnsanın varlığını devam ettirmesini sağlayan temel güçlerden bir tanesi de öfke gücüdür. Kişi bu güç sayesinde tehlikeleri bertaraf edebilir. Ancak öfkenin kontrolsüz kullanılması da kişiye ve insanlara zarar verebilir. Kindi öfke gücünün kontrol edilmesiyle kişi de cesaret erdeminin belireceğini vurgular. Eğer öfke gücü aşırı olursa bu saldırganlığa dönüşür. Akıl şehvet ve öfke güçlerinin itidal ve adalet çerçevesinde kullanılmasıyla kişide bu erdemler ortaya çıkar.
Görüldüğü üzere kindi psikoloji ile ilgili bir çok kavram ve duygular üzerinde durmuş en çokda üzüntü üzerinde kapsamlı bir çalışma yaptığı için ben de üzüntüyü merkez alarak diğer kavramlar psikoloji üzerinde durmaya çalıştım