Şiddet Gücün Değil; Acizliğin Göstergesidir!
Şiddet Vikipedi de şu şekilde tanımlanmaktadır:
Şiddet : Uygulayıcısı tarafından bilinçli olarak karşıdaki kişiye ya da kişilere; kurum ya da kuruluşlara hatta canlı diğer varlıklara ( bitki örtüsü;hayvanlar; yaşam kaynakları vb.) çeşitli amaçlar adına çıkar elde etmek; onlara karşı üstünlük ya da hakimiyet kurmak; istenilen hal ve hareketlerin elde edilmesini sağlamak; imtiyaz ya da ayrıcalık sağlamak; saygınlık ya da sevgi kazanmak; kısacası maddi ve manevi çıkar ve menfaatlerin elde edilmesini sağlamak amacı ile fiziksel; sözlü; psikolojik ya da işaretler yardımı ile uygulanan kişi ya da kişilerin; kurum ya da kuruluşların hatta canlı diğer varlıkların ( bitki örtüsü;hayvanlar; yaşam kaynakları vb.) yaşam; özgürlük; irade; istek; hak ve sağlıklarına zarar verici; bu hakları ortadan kaldıran ya da geçici süre ile bunların ortadan kaldırılmasını sağlayan hal ve hareketlerin tümüne şiddet denilebilir.
Son yıllarda artan şiddetin en vahim ve geri dönülmez olanı kadın cinayetleridir. Bu sorun her geçen gün büyümekte; kronik bir hal almaktadır. Uzman kişilerden oluşan bir müdahale ve önleme ekibinin oluşturulması; gerekli müdahalenin yapılması; sorunun çözümü adına zorunlu hale gelmektedir.
Şiddet ölümle sonuçlanmasa da kırıklar; beyin zedelenmeleri; yaralanmalar; strese bağlı baş ve sırt ağrıları; mide ve sindirim sorunları gibi pek çok fiziksel rahatsızlığa yol açmaktadır.
Şiddetin kadın üzerindeki psikolojik etkileri ise çok daha kronik ve uzun sürelidir. Güven duygusunun zedelenmesi; çaresizlik; umutsuzluk; kendini suçlama ve düşük özsaygı bunlardan birkaçıdır. Uzun süreli şiddette ise depresyon; kaygı; travma sonrası stres bozukluğu ve psikosomatik hastalıklar gibi birçok ruhsal sorun ortaya çıkmaktadır.
Şiddete yönelen kişilerin en önemli özelliği şiddete maruz kalarak büyümeleridir. Böyle yetişen çocuğun bilinçaltına şiddet kazınmakta ve çevresiyle kurduğu iletişimde şiddetin yansımalarını görmektedir.
Şiddetin bir diğer nedeni erkek egemen toplumlarda şiddetin bir güç gösterisi olarak değerlendirilmesidir. Oysa şiddet düşünüldüğü gibi gücü değil acizliği gösterir. Çünkü şiddet uygulayan kişi; şiddet uygulayarak; şiddet uyguladığı kişiye: ‘Aslında seni ikna etmenin; seninle uzlaşmanın ve iletişim kurmanın daha iyi yöntemleri var ama bu yöntemleri bilmiyorum. Bu yüzden seni döverek seni ikna etmeye çalışıyorum’ mesajı verir.
Kadınları şiddetten korunmaya yönelik alınan tedbirler oldukça yetersizdir. Devlet korumasındayken öldürülen onlarca kadın bu gerçeğin en somut göstergesidir. En bilinen üzücü hadiselerden olan Özgecan ASLAN’ın çantasında taşıdığı biber gazı onu korumaya yetmemiştir. Bu yüzden daha rasyonel çözümlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Özgecan’ları korumanın en etkili yolunun yeni İhsan’ların yetişmesinin önlemektir...
Özellikle erkek çocuğu olan ebeveynlere seslenmek istiyorum: “ Çocuğunuzu severek; değer vererek; onu dinleyerek; saygı duyarak; hata yaptığında suçlayarak değil; yol göstererek eğitin ve en önemlisi model olmaya çalışın ki büyüyünce suç makinesine dönüşmesinler.
Çocuklarınızın fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını zamanında karşılayın; kendini ifade etmesine; duygu ve düşüncelerini uygun bir şekilde açıklamasına fırsat verin ki öfkenin esiri olmasınlar. Çünkü giderilemeyen ihtiyaçlar; ifade edilmeyen; bastırılan; içe atılan duygu ve düşünceler birikerek kişinin gergin ve öfkeli olmasına; öfke patlamaları yaşamasına sebep olur. Kendini ifade edebilen; rahatsızlıklarını içine atmadan üslubuna dikkat ederek söyleyebilen; iletişim kurabilen; sevgi ve saygı görerek büyüyen çocuklar şiddete yönelmezler.
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Yaşanan olaylar; toplum olarak terapiye duyduğumuz ihtiyacı gözler önüne sermiştir. Her ailenin mutlaka bir Aile Danışmanının olması; risk grubundaki ailelerin tespit edilerek acilen müdahale edilmesi şiddeti önleme ve kadınlarımızı koruma adına oldukça büyük öneme sahiptir.
Şiddet : Uygulayıcısı tarafından bilinçli olarak karşıdaki kişiye ya da kişilere; kurum ya da kuruluşlara hatta canlı diğer varlıklara ( bitki örtüsü;hayvanlar; yaşam kaynakları vb.) çeşitli amaçlar adına çıkar elde etmek; onlara karşı üstünlük ya da hakimiyet kurmak; istenilen hal ve hareketlerin elde edilmesini sağlamak; imtiyaz ya da ayrıcalık sağlamak; saygınlık ya da sevgi kazanmak; kısacası maddi ve manevi çıkar ve menfaatlerin elde edilmesini sağlamak amacı ile fiziksel; sözlü; psikolojik ya da işaretler yardımı ile uygulanan kişi ya da kişilerin; kurum ya da kuruluşların hatta canlı diğer varlıkların ( bitki örtüsü;hayvanlar; yaşam kaynakları vb.) yaşam; özgürlük; irade; istek; hak ve sağlıklarına zarar verici; bu hakları ortadan kaldıran ya da geçici süre ile bunların ortadan kaldırılmasını sağlayan hal ve hareketlerin tümüne şiddet denilebilir.
Son yıllarda artan şiddetin en vahim ve geri dönülmez olanı kadın cinayetleridir. Bu sorun her geçen gün büyümekte; kronik bir hal almaktadır. Uzman kişilerden oluşan bir müdahale ve önleme ekibinin oluşturulması; gerekli müdahalenin yapılması; sorunun çözümü adına zorunlu hale gelmektedir.
Şiddet ölümle sonuçlanmasa da kırıklar; beyin zedelenmeleri; yaralanmalar; strese bağlı baş ve sırt ağrıları; mide ve sindirim sorunları gibi pek çok fiziksel rahatsızlığa yol açmaktadır.
Şiddetin kadın üzerindeki psikolojik etkileri ise çok daha kronik ve uzun sürelidir. Güven duygusunun zedelenmesi; çaresizlik; umutsuzluk; kendini suçlama ve düşük özsaygı bunlardan birkaçıdır. Uzun süreli şiddette ise depresyon; kaygı; travma sonrası stres bozukluğu ve psikosomatik hastalıklar gibi birçok ruhsal sorun ortaya çıkmaktadır.
Şiddete yönelen kişilerin en önemli özelliği şiddete maruz kalarak büyümeleridir. Böyle yetişen çocuğun bilinçaltına şiddet kazınmakta ve çevresiyle kurduğu iletişimde şiddetin yansımalarını görmektedir.
Şiddetin bir diğer nedeni erkek egemen toplumlarda şiddetin bir güç gösterisi olarak değerlendirilmesidir. Oysa şiddet düşünüldüğü gibi gücü değil acizliği gösterir. Çünkü şiddet uygulayan kişi; şiddet uygulayarak; şiddet uyguladığı kişiye: ‘Aslında seni ikna etmenin; seninle uzlaşmanın ve iletişim kurmanın daha iyi yöntemleri var ama bu yöntemleri bilmiyorum. Bu yüzden seni döverek seni ikna etmeye çalışıyorum’ mesajı verir.
Kadınları şiddetten korunmaya yönelik alınan tedbirler oldukça yetersizdir. Devlet korumasındayken öldürülen onlarca kadın bu gerçeğin en somut göstergesidir. En bilinen üzücü hadiselerden olan Özgecan ASLAN’ın çantasında taşıdığı biber gazı onu korumaya yetmemiştir. Bu yüzden daha rasyonel çözümlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Özgecan’ları korumanın en etkili yolunun yeni İhsan’ların yetişmesinin önlemektir...
Özellikle erkek çocuğu olan ebeveynlere seslenmek istiyorum: “ Çocuğunuzu severek; değer vererek; onu dinleyerek; saygı duyarak; hata yaptığında suçlayarak değil; yol göstererek eğitin ve en önemlisi model olmaya çalışın ki büyüyünce suç makinesine dönüşmesinler.
Çocuklarınızın fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını zamanında karşılayın; kendini ifade etmesine; duygu ve düşüncelerini uygun bir şekilde açıklamasına fırsat verin ki öfkenin esiri olmasınlar. Çünkü giderilemeyen ihtiyaçlar; ifade edilmeyen; bastırılan; içe atılan duygu ve düşünceler birikerek kişinin gergin ve öfkeli olmasına; öfke patlamaları yaşamasına sebep olur. Kendini ifade edebilen; rahatsızlıklarını içine atmadan üslubuna dikkat ederek söyleyebilen; iletişim kurabilen; sevgi ve saygı görerek büyüyen çocuklar şiddete yönelmezler.
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Yaşanan olaylar; toplum olarak terapiye duyduğumuz ihtiyacı gözler önüne sermiştir. Her ailenin mutlaka bir Aile Danışmanının olması; risk grubundaki ailelerin tespit edilerek acilen müdahale edilmesi şiddeti önleme ve kadınlarımızı koruma adına oldukça büyük öneme sahiptir.