“Benlik saygısı” yerine “kendini koşulsuz kabul etmek”
Benlik nedir? Sorusuyla başlayalım. Benlik kişiyi ben yapan tüm özellikleridir. Doğduğu günden itibaren davranışları; düşündükleri; hayalleri; fiziksel özellikleri; gözünün;teninin rengi; kimliği; kişiliği; fizyolojik yapısı; şu ana kadar hissettiği tüm duygular; inançları; fizyolojik ve bensel işlevlerinin her yönü vs. Kişiyle ilgili aklınıza gelebilecek her şey benliğinin bir parçasıdır. Esteem İngilizce bir terimdir ve sözlükte saygı; değer biçme; tahmin etme olarak tanımlanır. Yani esteem kelimesinde bir derecelendirme; değer biçme söz konusudur. Benlik saygısı; ya da benlik değeri bu bakımdan kişinin kendini derecelendirmesidir; değer biçmesidir. Peki benlik değer biçilebilir bir şey midir? Derecelendirilebilir mi? Ölçülebilir mi? Benliği ölçebilmek; değer biçebilmek için o kişinin o ana kadarki tüm yukarıda yazılan özelliklerini; o güne kadar ki tüm duygularını; davranışlarını; düşüncelerini; yaptıklarını; yapmadıklarını… belirleyeceksin sonra onlara değer biçeceksin. Bu pek de yapılabilir bir şey değildir. Diyelim ki yaptın. Bu değerlendirme anlık bir değerlendirme olur. Çünkü zaman devam ediyor.. Diyelim ki yaptın belirledin ölçüt ne? Hangi ölçüte göre bu değerlendirmeyi yapacaksın? Kime göre; neye göre?
İnsanlar kendilerini veya başkalarını değerlendirirken genellikle gözlemledikleri birkaç davranışa; eğilime ya da düşünceye odaklanırlar ve bu gözlem ya da izlenimden kendisi ya da başkalarıyla ilgili çok genel bir takım yargılara varırlar. İyi-kötü; başarılı- başarısız; değerli- değersiz; yeterli-yetersiz; becerikli- beceriksiz; zayıf-güçlü; güzel-çirkin gibi. Benliğin sadece bir bölümüyle ilgili bilgiyi ele alıp o bilgiyle tüm benliğe değer biçmek bütünsel bir yanlıştır. Yani diyelim ki bir sınavda başarısız oldun; “ben başarısız biriyim” demek; kötü olduğunu düşündüğün bir davranış yaptığında; “ben kötüyüm” demek gibi. İyi kötü; değerli değersiz; başarılı başarısız ; güçlü zayıf; yeterli yetersiz gibi kavramlar tanımlanabilir değildir. Çok geneldir. Ölçülebilir değildir. İspatlanabilir değildir. Ancak bir davranış değerlendirilebilir; ölçülebilir; iyi ya da kötü olarak nitelendirilebilir. O zaman da ortaya bir ölçüt sorunu çıkar. “Neye göre; kime göre kötü?”. Göreceli kavramlardır. Bir insanın iyi olduğu da kötü olduğu da ispatlanabilir bir şey değildir. Çünkü kötü dediğin bir kişi tek bir olumlu bir şey bile yapmış olsa “kötü” varsayımı çürütülmüş olur. Keza “iyi” de aynı şekilde ispatlanabilir bir şey değildir. “Kötü” denilen kişinin gelecekte de hep kötü olacağını; ya da “iyi “diye tanımlanan kişinin hep iyi kalacağını bilemeyiz.
Benlik saygısı sağlıksızdır çünkü şarta bağlıdır. “Şu şu olursa; şunu şunu yaparsam ben iyi; başarılı; değerli vs.. olurum” gibi. Hal bu ki insanoğlu var oluşu itibariyle zaten değerlidir. Biyolojik olarak da; kişilik olarak da her insan eşsiz ve benzersizdir. Beynimizdeki nöron sayısı ve bu nöronların birbiriyle ilişkisi tüm kainattaki milyonlarca galaksiden; milyarlarca yıldızdan ve gezegenden daha karmaşık ve belki de dahafazladır. Yapabildiğimiz şeylerin hemen hepsi aslında biraz düşünürsek mucizevi şeylerdir. Bu bilimsel olarak da öyledir; dini açıdan da böyledir. Mesela Kuran’da Allah insanı yaratılmışların en değerlisi; en mükemmeli olarak nitelendirir. Düşünün tüm yaratılmışları; tüm evreni; milyonlarca galaksi; yıldız; aklın alamayacağı devasa güçler ve insan hepsinden daha mükemmel. Her şeyimiz eşiz ve orijinal; hiçbir teknoloji; insandan başka hiçbir varlık bize bahşedilmiş özelliklere sahip değil. Hal böyleyken ben değersizim demek mantıklı mı?
Benlik saygısını kaygının içinde de bulabilirsiniz. Aslında kaygı bozukluklarının çoğu benlikle ilgili kaygılardan oluşur. Ben eksiğim; ben yetersizim; ben baş edemem; başkaları olmadan yapamam gibi.
“Kendini koşulsuz kabul etmek demek” tüm yaptıkları ettikleriyle; hataları eksikleri; yapabildikleri yapamadıkları; sınırlılıkları; yetenekleriyle; kısaca tüm özellikleriyle kendini kabul etmek demektir. Ben bunlarla da değerliyim demektir. Davranışlarından tüm benliğini değil sadece o davranışını sorumlu tutmaktır. Bir sınavdan kötü not aldım. “Ben başarısızım” değil “ben bu sınavda başarısız oldum “ demektir. “Ben insanım. Hata yapabilirim; sınırlılıklarım var; yetenekli olduğum şeyler var yetenekli olmadığım şeyler var” diyebilmektir. “Kötü bir şey yaptım; bundan pişmanım ama bu beni top yekün kötü yapmaz” demektir. Hata yaptığında beklentisi gerçekleşmediğinde kendini acımasızca eleştirmemektir. Sorun ya da eksiklik davranışa ya da tek bir özelliğine indirgendiğinde; tüm benliğe genellenmediğinde o davranışı ya da özelliği değiştirmek ve geliştirmek için fırsat ortaya çıkar. Ben başarısız biriyim diyen insan bir çaba göstermez. Çünkü zaten ne yaparsa yapsın başaramayacaktır. Ama “ben matematikte pek iyi değilim” dediğinde bu somut bir bilgidir. Biraz daha çaba gösterip belki yardım alıp bu özelliğini geliştirebilir. Yazımı Amerikalı ünlü psikolog Carl Rogers’ın çok hoşuma giden bir sözüyle bitirmek istiyorum: “bir sorunu çözmenin ironik olarak ilk aşaması o sorunu kabul etmektir”
Not: Albert Ellis’in kurucusu olduğu Rasyonel Emotive&Cognitive Behavioral Therapy ilkelerine göre yazılmıştır. •