Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Erken Çocukluk Döneminde Dil Gelişiminde Sosyal Etkileşim Partnerlerinin Etkisi

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Dil; düşünce; duygu ve isteklerin bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan; çok yönlü ve gelişmiş bir dizgedir .(Aksan; 2003)

Dil bir sosyal eylemdir. Dil kazanımı için gerekli biyolojik araçların olgunlaşması ve bilişsel kapasitenin gelişmesi dil gelişimi için gereklidir. Ancak yeterli değildir. Çocukların dil gelişiminin yaşına paralel gelişmesi için aynı zamanda çocuğa eşlik eden konuşkan partnerler gereklidir.

Normal sosyal temastan yoksun büyüyen çocuklar; normal bir dil geliştiremezler. Sadece televizyondaki dil kavramları ile tanışan çocuklar da dil gelişimleri yaşıtları ile paralellik göstermez. Ebeveynler; diğer bakıcılar; oyun grupları; anaokulu eğitimi ve çocukların oyun oynayıp arkadaş edinebildikleri ortamlar çocuklar için önemli gelişim ortamı sunar. Tabi ki çocuk akranlarından da çok şey öğrenir. Dil gelişiminin çocuğun zihinsel gelişimine paralel gitmesi için ortam çok önemlidir. Ayrıca dil gelişimini destekleyen süreçler aynı zamanda zihinsel gelişimi de destekler.

Bu durumda çocuğun dil gelişiminin bilimsel değerlere göre normal değerlerde seyretmesinde çocuğun sosyal çevresinin etkisi çok büyüktür.

Şehirlerin her geçen gün kalabalıklaştığı anne babaların iş hayatı içinde koşuşturduğu günümüzde; çocuğun sosyal çevresi; anne; baba; büyükanne; dede; teyze; ücretli bakıcı gibi yetişkinlerden oluşmaktadır. Genelde bu kişilerden biri ya da bir kaçı çocuğun bakımında rol almaktadır. Çocuklar için üç yaş öncesinde kreşler ve oyun grupları; üç yaşına geldiğinde ise anaokulu çocuklara yeni sosyal deneyimler sunmaktadır.

Çocukların sesleri ayırt etmeye doğum öncesinde başladığını kanıtlayan araştırmalar mevcuttur. Dil gelişiminde sesler arasındaki farkları anlamak ve anlamlandırmak önemli bir başlangıçtır.

Dil gelişiminin üç yaşına kadar olan döneminde; bebeklikten itibaren bakım verenlerin çocuğa kitap okuma sıklığı; çocuğun ne kadar iyi konuşacağını etkileyebilir. Çünkü kitap okurken yetişkin çocuğa model olur. Daha önce kullanmadığı kelimeleri bebeğe aktarmaya başlar. Bir de mimikleri ile desteklediği okumalar yaptığında bebeğin belli bir süre bir noktaya odaklanmasını sağlar.
Böylece en sonunda çocuğun kullandığı kelime sayısı ve kelimeleri yorumlama becerisi gelişir. Bu durumda; okur - yazarlık becerilerini ne kadar iyi ve ne kadar çabuk geliştireceklerini etkiler.

Günümüzde çocukların akranları ile kaliteli zaman geçirebildiği; öğretmenlerinin okuduğu hikayeler hakkında soruları cevapladığı; kuklalarla ve diğer görsel uyaranlar aracılığı ile desteklenmiş oyunlar oynadığı önemli bir sosyal ortamlar okul öncesi kurumlardır. Bu kurumlar da birçok alanda olduğu gibi dil gelişiminde çocuklar kazanım sağlamaktadır.

Yıllardır gelişim takibi yada bir sorun ekseninde yaptığım aile danışmanlığı görüşmelerinde ve çocuk danışmalarında edindiğim deneyimler ışığında; uzun süre televizyon başına bırakılmış çocukların dil gelişimlerinde; sosyal iletişimlerinde ve okul başarılarında yaşıtlarına göre geri kaldığı kanaatini edinmiş bulunmaktayım.

Ancak yetişkinlerle birlikte kontrollü olarak eğitici programlar izleyen ve bu izlediği programda gördüklerini yine yetişkinlerle konuşma imkanı bulan; okul öncesi eğitimi erken dönemde katılan çocuklarda ise durum olumlu yönde fark göstermektedir. Aynı zamanda; bu çocukların dikkat süreleri; bilişsel gelişimlerin ve okul başarılarının daha iyi olabildiği bir çok çocukla karşılaştığımız da aşikardır.

Bu durumda çocuğa bakım veren anne; baba; büyükanne; dede; ücretli bakıcı ve okul öncesi öğretmenleri konuya bilimsel gerçekler çerçevesinde yaklaşmalıdır. Çocuğun yaş dönemlerine göre dil gelişimi gerçekleşmemişse mutlaka yardım alınmalıdır. Gecikmiş konuşma 12 aylıktan itibaren izlenebilen bir süreçtir.

Esas yapılması gereken bebeklikten itibaren belli aralıklarla çocuk doktoruna gider gibi bir gelişim psikoloğunun takibinde olmaktır. Böylece bakım verenler olarak konu ile ilgili pedagojik ve psikolojik destek alarak; çocuk için sorunsuz ve pozitif gelişim sağlanır.

Dil gelişimi ile ilgili olarak yaşına paralel gelişim seyretmeyen çocukların ebeveynlerinin kendi çocukluklarına giderek zaten bizde genetik. Ben de geç konuşmuşum ama sonunda konuşmuşum diyerek bilimsel gerçeklerden kaçmaları üzücüdür. Çünkü gelecekteki rekabet ortamında sosyal hayatta ve iş hayatında başarılı olmak için çocukların sözlü ve yazılı olarak kendilerini çok çok iyi ifade etmeleri gerekmektedir.

Bu durumda; günümüz ebeveyni çocuğunun gecikmiş konuşma sorunu ile yüzleşmek istemediğinde; kendi genetik süreçlerinden yararlanarak savunma mekanizması geliştirmektedir. Oysa ; çocuğunun dil gelişimi kendisinin ya da babasının geçmiş yaşantısı ile karşılaştırılmayacak çok önemli bir konudur.

“Sevgili Ebeveyn; sizin çocukluğunuz iyi ihtimalle 20-30 yıl geride kaldı. Sizin babanız; yani çocuğunuzun dedesinin çocukluğu ise yine iyi ihtimalle en az yarım aşırı geride bıraktı. “ diye seslenme arzum ve ihtiyacım bir uzman olarak sık sık ortaya çıkmaktadır.

Bugünün gerçek ve bilişsel olan bilgilere göre; 12.-15. aya kadar babıldamayan; 18. aya kadar basit yönergeleri anlamayan; 2 yaşına kadar yani 24. aya konuşmamış; 3 yaşına kadar cümle kurmamış; 4-5 yaşında basit öykü anlatamayan çocuklar gecikmiş konuşma kapsamında değerlendirilerek takibe ve tedaviye alınmalıdır (Maviş ve Toğram; 2009).Bu takip ve terapiler sırasında okul öncesi kurumlara devam da dil gelişimini için önemlidir.

KAYNAKLAR

1. Aksan; D. (2003). Her Yönüyle Dil: Ana Çizgileriyle Dilbilim. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

2. Maviş İ. ;& Toğram; B. (2009). Aileler; Öğretmenler ve Dil ve Konuşma Terapistlerinin Çocuklardaki Dil ve Konuşma Bozukluklarına Yönelik Tutum ve
Bilgilerinin Değerlendirilmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel
Eğitim Dergisi (2009); 10(1); 71-85.


Uzman Psikolog Burçin DEMİRKAN BAYTAR