Türk toplumu genel olarak maalesef egosu yüksek bir toplum.Bu ego yüksekliği başta evlilik;kadın-erkek ilişkileri olmak üzere tüm ilişkilerimizi olumsuz etkiliyor ve sorun ve çatışmalar yaşanmasına yol açıyor.Bu ego yüksekliğini yaratan yetişme tarzımız;yaşam algımız ve tepkilerimizi yönetemeyecek ölçüde duygularımızın çabuk öne çıkmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.Doğrusu yaşamımızı zorlaştırmaktan öte de bir işe yaramıyor.
Türk toplumunda ne sadece kadınların ne de sadece erkeklerin ego yüksekliği sorunu var.Bu sorun her iki cinsiyette de var olan ve yaşamımızın akışına çok fazla etkisi olan bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.Aslında insanlar arasında bir muhtaçlık ilişkisi vardır.Erkekseniz bir kadına;kadınsanız bir erkeğe hatta eşe;dosta ve arakadaşa ihtiyacınız vardır.hatta yaşamınızın sonunda da tabutunuzu taşıyacak en dört kişiye ihtiyacınız vardır.Böylesi çok yönlü muhtaçlık ilişkisiyle örülmüş bir yaşamda insanların kendilerine olması gerekenin üzerinde anlam yüklemeleri elbette ki yaşamsal ilişkilerine de yansımakta ve bu ilişkileri zorlaştırmaktadır.Bu nedenle ego yüksekliği abartılı kişilikler sorunu olarak bir çok insani ilişkinin sorun kaynağı olarak karşımıza çıkmakta ve insanların yaşamını zorlaştıran bir işlev görmektedir.İnsanlarımızın bir çoğunun bu karaktere bürünmesinde önemli etkenlerden birisi de kültürümüzdeki kahramanlık öğretisidir.Aslında insanlar aile ve toplum tarafından şişirilerek değil;olgunlaştırılarak yetiştirilmelidir.Ama biz felsefesi pek olmayan;fazla düşünmeyen ve alışkanlıklarına çok çabuk kayan bir toplum olduğumuz için bunları fark edemiyoruz ve aynı yanlışları yapmaya çoğunlukla devam ediyoruz.Bir çok sorunda olduğu gibi ego şişikliği sorununda da maalesef yetiştirme tarzı baş rolü oynuyor.İnsanlarımıza nerede duracağını öğretmiyoruz.Sınırlarını öğretmiyoruz.kendini abartmamayı ve haddini bilmeyi öğretmiyoruz.
Ego yüksekliği sorunu ilişkilerde en çok iletişim çatışmalarına sebep oluyor.Örneğin bir evlilikte eş olan kadının da erkeğin de egosunun yüksek olduğunu düşünelim.Bu ego yüksekliği ilişkilerine bir şeyleri birbirlerine kabul ettirme;ortak karar alma ve hatasını kabul etme hatta onarma zorluğu olarak yansıyacaktır.Bir çok evlilikte bu sorunların yaşandığını görüyor ve insanları daha sonra makul sınırlara çekmekte de yıllara dayalı koşullanmaları nedeniyle zorlanıyoruz.Aslında doğruların çok hızlı değiştiği bir zamanda yaşıyoruz.Böyle bir zamanda insanların yeniliklere ve değişime açık olması;zaman zaman iç sorgulamalar yapması ve eksikleriyle yüzleşip kendini tamamlamaya çaılşması gerekir.Ailede eş ve çocuğuyla;işte iş arkadaşlarıyla;esnaflıkta müşterileriyle kısacası yaşamın her alanında insanlar insanlarla olmaya mecburdur.Ve insanlar alışverişi bile ilgili davranan ve insana eğilmesini bilen esnaf kimse onlrdan yaparlar.Bu nedenle insanların kişisel özellikleriyle yaşam başarıları arasında bir doğru orantı vardır.Bir insan diğer insanlar ilişkisinde ne kadar esnek ise o kadar çok insana ulaşabilmekte ve o esnekliği sayesinde o kadar çok insan ilişkilerinde başarı sağlamaktadır.Üstelik yaşam insanların her zaman karşısına doğru insanların çıkmasını da garanti altına almamıştır.Bu nedenle tepkileri iyi yönetmek son derece önemlidir.
Ego yüksekliğinin en bariz göstergesi bir insanın çok fazla ben demesi;kendisinden çok fazla bahsetmesi ve çok çabuk üste çıkmaya çalışmasıdır.Bu yaklaşım diğer insanlarda ise eziklik duygusu yaratan ve savunma psikolojisini harekete geçiren bir tepki doğurmaktadır.Aslında empati kurmayı;kendimize yapılmasını istemediğimiz bir davranışı başkalarına da yapmamayı tercih etsek belki bu sorunları büyük ölçüde yaşamayacağız.
Günümüzde ego yüksekliğinin en fazla yansıdığı ilişkilerden birisi de kadın-erkek ilişkileri ve evlilik ilişkileridir.Üstelik öyle bir garip yaşanır ki bu durum kadın erkeksiz erkek kadınsız yapamaz ama birbirleriyle de yapamazlar.Burada doğal olarak kişiliklerin paylaşıma yatkın olmayışı bu ne onunla ne de onsuz ikilemini yaratır.Doğrusu insanın insan kadar bir şey olduğunu;haklar itibarıyla tüm insanların eşit olduğunu ve kimsenin kimseye biat kölesi olarak yaratılmadığını bilerek yetiştirilmesi gerekiyor.Öyle kargadan başka kuş tanımaz anlayışlarla da sağlıklı ilişkiler ne kurulabiliyor ne de yürütülebiliyor.Bu nedenle önce sınırlarımızı bilmemiz ve kendimizi insan ilişkilerinde insan üstü bir noktaya koymamamız gerekiyor.
Ego yüksekliği dostluk;arkadaşlık gibi diğer insani ilişkilerde de olumsuz etkileyici bir özellik olarak insanların ilişkilerini zorlaştırıyor.Çünkü hep ben diyen;hep kendi deiğini kabul ettirmek isteyen insanlarla kendilerini baskı alma pahasına kimse dostluk;arkadaşlık kurmaya yanaşmıyor.Bu nedenle bazı insanlarda bu ego yüksekliği sorunu zamanla yalnızlaşmaya da yol açabiliyor.
Rahatlıkla söyleyebilriz ki insanlarımıza gerek yaygın ve gerekse örgün eğitimde yeterli yaşamsal formasyon kazandırılmıyor.Bu nedenle bir yanlışlar silsilesi kuşaktan kuşağa aktarılarak maalesef devam ediyor.İnsanlarımızdaki kolay öfkelenme;kolay tepkiselleşme;kolay alınma;kolay sinirlenme sorunları aslında yapılarından ziyade yetişme tarzlarında var olan yanlışlar ve eksikler silsilesinden kaynaklanıyor.İnsanlarımızın bireysel olarak düştüğü yanlış da zaman zaman kendini gözden geçirmemek;sorun yaratan özelliklerini düzeltmek için arayışlara girmemek oluyor.Bu nedenle çoğunluğu yanlış doldurulan özellikler nedeniyle kişilik gelişimi bozukluğu yaşayan bir toplumda yaşıyoruz ve gündelik hayatımızı bu insanlarla paylaşıyoruz.
İnsanların benlik farkındalığı önemlidir ama benlik abartısı yanlıştır.şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki hiç bir şey tam yanlış değildir;hiç bir şey tam doğru değildir.Önemli olan her şeyde doğru ölçüyü tutturabilmektir.İnsanlarımızın bir kısmının yapamadığı da budur.bilim insanı biyo-psiko-sosyal bir varlık olarak tarif eder.demek ki insanların bir biyolojik dünyası;bir psikolojik dünyası; bir de sosyal dünyası var.Özellikle insanların sosyal dünyası tek başına olmadıkları;başka insanlarla paylaşarak yaşadıkları bir dünyadır.Bu nedenle de insanların kendilerini eşit üstü görmeleri bir dizi yanlışa hatta soruna yol açmaktadır.İlişkilerin en güzeli başkalarını baskılamadan ve herkesin keyif aldığı şekilde yaşananıdır.Bunun da öncelikli yolu kişisel sınırlarını aşmamak;sınırlarını bilmek ve başkalarının hak ve sınırlarına saygı duymaktır.Bakınız büyük Yunus bu konuda bizlere yüzyıllar öncesinden ne kadar güzel bir mesaj veriyor;
"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır".
Önce işe yine kendimizden başlamalı ve kendimizi;öfkemizi ve duygularımızı yönetmeyi öğrenmeye çalışmalıyız.Bunu bireysel çabayla başaramıyorsak da bir uzmandan yardım almalı ve bu yanlış gidişata bir dur demeyi tercih etmeliyiz.Unutmayalım ki ego yükseklği sorunu kendisine olağan üstü anlam yükleyerek insanların insanları ezmesine yol açan bir davranış bozukluğudur.Bunun kimseye insan ilişkilerinde kazandıracağı bir kazanım yoktur.yaşamı savaş gibi değil bir paylaşım silsilesi gibi algılayarak yaşar isek çok daha doğru bir iş yapmış olacağız.Sevgiyle...