Obsesif Kompulsif Bozukluğun (OKB) diğer adı Takıntı-Zorlantı Bozukluğu’dur.
“Takıntılar” ya da literatürdeki kullanımıyla “obsesyonlar”; insanın aklına ‘zorla’; ‘istenmeden’ ve tekrarlayıcı bir şekilde gelen; aynı zamanda kişide belirgin bir sıkıntıya neden olan düşünceler ve imgelerdir. Mesela; ütüyü fişten çektim mi; ocağın altını kapattım mı gibi kontrolle ilgili; acaba Allah’a küfrettim mi; namazımı doğru kıldım mı gibi dinle ilgili; ya da gözünün önüne sürekli çocuğunun kaza yapmış görüntüleri geliyor olabilir…
Kişi; bu düşünce ya da imgelere; yani görüntülere aldırmamaya ya da bunları baskılamaya çalışır. Ya da; bu düşünce ve görüntülerin kendisine verdiği sıkıntıları ortadan kaldırmak için bazı davranışlar sergiler. Bu davranışlara da ‘zorlantı’ ya da daha genel kullanımıyla ‘kompulsiyon’ adı verilmektedir. Kompulsiyonlar; kişinin kendini yapmak zorunda ‘hissettiği’ tekrarlayıcı davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Davranışlara örnek olarak; tekrar tekrar el yıkamak; sürekli bir yerleri düzenlemek; yapılan işi defalarca kontrol etmek verilebilir. Zihinsel eylemlere örnek olarak da içinden defalarca dua etmek; belirli bir sayıya kadar saymak; söylenilen sözleri içinden tekrarlamak verilebilir.
Belirtileri;
Bu takıntılar ya da kompulsiyon dediğimiz davranışlar veya zihinsel eylemler kişinin belirgin bir vaktini alıyorsa;
Kişinin günlük işleri sekteye uğramaya başlıyorsa;
Toplumsal ya da işle ilgili alanlarda sıkıntı yaşamaya başlıyorsa;
İşlevsellikte kişinin kendisi tarafından ya da çevresi tarafından belirgin bir şekilde fark edilen bir düşüş gözlemleniyorsa; bir uzman yardımı alması önerilir.
Yaygınlığı;
Özellikle kadınlarda OKB’ye daha sık rastlanır. Bununla birlikte; erkekler arasında da çok yaygın olan bir bozukluktur.
20’li ve 30’lu yaşlarda başlama oranı daha yüksektir. Fakat günümüzde okul öncesi çağdaki çocuklarda da bu bozukluğa sıklıkla rastlanmaya başlanmıştır.
Nedeni;
Nedeni tam olarak kesinleşmemiştir. Fakat yapılan araştırmalarda birkaç nedeni olabileceği üzerinde durulmaktadır;
Bunlardan bir tanesi genetik aktarımdır. OKB’si olan kişilerin anne-babalarında ya da yakın akrabalarında da OKB görülme sıklığının daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
Bir diğeri; beyindeki bazı hormonların iletimindeki bozukluktur.
Kişinin yaşadığı bazı travmalar da OKB’ye neden olabilmektedir. Çocukluğunda taciz yaşamış olan birinin temizlik obsesyonuyla sürekli yıkanması buna bir örnek olarak verilebilir.
Aşırı mükemmeliyetçi; temiz; kuralcı; düzenli bir şekilde yetiştirilmiş çocukların ilerde OKB geliştirme ihtimali daha yüksektir.
Tedavi edilebilirliği;
OKB tedavi edilebilir bir bozukluktur. Hem psikoterapiyle hem de ilaçla OKB’nin tedavi edilebildiği araştırmalarca kanıtlanmıştır. Özellikle ilerlemiş bir OKB’de ilaç tedavisi son derece faydalıdır. Bununla birlikte; en etkili tedavi şekli; ilaç ve psikoterapinin birlikte yürütülmesidir. Psikoterapide OKB tedavisi; düşüncelerle ve davranışlarla çalışarak yapılır. Burada en önemli nokta; terapistin hastayı zorlamadığı ve onunla işbirliği kurduğu bir terapi süreci oluşturmaktır.