Depresyon; elem duygusundan ve düş kırıklığından yeti yitimine kadar değişen durumları kapsar. İlk başlarda ruh halini tanımlamak için kullanılan biz sözcük olarak lugatımıza giren depresyon zamanla psikiyatrik bir hastalığı betimleyen sözcüğe dönüşmüştür. Psikolojide depresyon; günlük yaşamın üzgün geçtiği; hüzün ve mutsuzluğun egemen olduğu normal dışı bir duygu durum rahatsızlığıdır.
Depresyon toplum genelinde en sık rastlanan ve en çok yeti kaybına yol açan rahatsızlıklardan biridir. Dünya sağlık örgütü depresyonu en yıkıcı ratatsılıklar arasında 4. sıraya koymuştur. Depresyon hastalığının sıklığı araştırma sonuçlarına göre toplum genelinde %8-10 arasında değişmektedir. Erkeklere oranla günümüzde kadınların daha çok depresyona girdiği bilinmektedir.
Beyindeki kimyasal dengenin bozulması bu hastalığın oluşmasında önemli yer tutar. Fakat depresyonu sadece serotonin; dopamin gibi bazı beyin kimyasallarının çok az ya da çok fazla üretilmesiyle açıklamak yeterli değildir. Depresyonun oluşumunda ; kişinin ruh halinin beyin tarafından hatalı şekilde düzenlenmesi; irrasyonel düşünce yapısı; genetik yatkınlık; strese yol açan olaylar; kullanılan ilaçlar ve tıbbi sorunlar gibi pek çok olası nedenden de bahsedilebilir. Ben Depresyonda Mıyım? Bu sorunun cevabını kendi kendinize de verebilirsiniz. Aşağıda depresyonun belirtileri yer almaktadır.
Önceden yapılan işlerden ve aktivitelerden zevk almamak;
Gençlerde duygu değişiklikleri görülmesi; çabuk sinirlenmek;
Her gün sürekli kendini üzgün hissetmek; çökkünlük hali;
Uyku problemleri (çok uyuma; uyku arasında sık sık uyanma; uykusuzluk çekme ya da az uyuma; uykudan zinde uyanamama);
Bir işe motive olamamak; dikkatin çabuk dağılması; huzursuzluk
Kendini işe yaramaz; değeri olmayan biri olarak görmek; ölmeyi düşünmek;
Vücudun işlevlerinin azalması; cinsel isteksizlik; yorgunluk hisleri;
Geçmişi ve geleceği düşündüğünde karamsar olmak; yaptıklarından kendini sorumlu tutmak;
İntihar etmeyi düşünmek ve planlamak;
Depresyonda Risk Faktörleri Depresyonda en önemli risk faktörlerinden birisi genetik yatkınlıktır. Depresyonla ilgili çalışmalar bize depresyon tanısı almış bireylerin yaşam öykülerinde majör yaşam olayına sık rastlandığını göstermektedir. Bu majör yaşam olaylarına örnek olarak; travma geçmişine sahip olmak; yaşamda önemli kayıplar yaşamak; çocukluk döneminde yaşanan istismar öyküsüne sahip olmak; ilişki problemleri; boşanma vs. Bunun yanı alkol madde bağımlığı; anskiyete bozukluğu; stress yaratan yaşam olayları; kişilik yapıları; kullanılan bazı ilaçların depresyona yatkınlık oluşturduğu bilinmektedir. Depresyonun Tedavisi Hafif majör depresyonun tedavisinde psikoterapi tek başına uygulanırken ağır majör depresyon tedavisinde antidepresanlar kullanılmaktır. Psikoterapide kullanılan etkili yöntemler Bilişsel Davranışçı terapiler ve EMDR terapisidir. Depresyonda psikoterapi; girişim hastanın depresyondan kaynaklanan psikolojik sorunlarını ilişki ve iletişim ile düzeltmeye çalışmaktadır. Depresyon iyileştikten sonra yineleyebilir. Bu nedenle bir kez depresyon geçiren kişilerin tekrar depresyon geçirme olasılığı yüksektir. Psikoterapi; depresyonun tekrarlamasını önlemekte önemli bir yere sahiptir. Tedavi edilmediği takdirde depresyonun şiddeti artabilir; kronikleşebilir ya da intihar ile sonuçlanabilir. Depresyondan Korunmanın Yolları Güçlü sosyal ilişkilerin depresyondan koruduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bunun yanı sıra düzenli egzersiz ve sporun depresyondan korunmak için önemli bir olduğu düşünülmektedir. Olumlu düşünce; kişinin kendini sevmesi yaşam doyumunun yüksek olması gibi etkenlerde depresyon için koruyucu niteliktedir.