Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Beden Dili ve Yalan

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
İletişim; kişiler arası ilişkilerimizde olmazsa olmaz bir unsurdur. Yaşantınızda karşılaştığınız kişilerle henüz bir etkileşime girmeseniz bile onlar hakkında kafanızda bir şablon oluşur; hatta “ o adamı gözüm tutmadı”; “ona hiç içim ısınmadı” gibi düşüncelerinizi yanınızdaki arkadaşlarınızla çoğu kez paylaşmışsınızdır. Yakın arkadaşlarınıza zaman zaman espri yapmak amacıyla “olum sen başta tipten kaybediyorsun” cümlesini söylediğiniz olmuştur. Hatta beden diline bakarak bir insanın kişiliği hakkında bir çok kez çıkarımlarda bulunduğunuz zamanlar olmuştur. Burada şu noktaya da değinmek gerekir ki; bir kişiyi değerlendirirken jest-mimik; bedensel ifadelerinin yanında sözel mesajlarını; yetiştiği kültür çevresini de bir bütün olalarak göz önünde bulundurmalısınız. Günümüzde insanların en büyük gereksinimlerinden birisi güven ihtiyacıdır. Güvensizlik; beraberinde bir çok psikolojik ve toplumsal problemi de beraberinde getirmektedir. Değişen ve gelişen hayat şartları her gün daha çok insanla karşılaşmamızı ve tanışmamızı beraberinde onlarla önemli paylaşımlar yapmamızı zorunlu ve gerekli hale getirmiştir. İş yaşamında iş arkadaşlarınızla; okulda öğrencilerle; ailede eşler arası iletişim kurarken zaman zaman yalana başvurulabilmektedir.

Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde Profesör Jerald Jellison’a göre; özellikle “beyaz ya da zararsız” yalanlar söyleme oranı; kadınlarda erkeklerden daha ileri durumdadır. Diğer bir grup bilim adamı ise; erkeklerin önemli konularda yalan söylediğini veya asla tutamayacakları bir sözü daha rahat verebileceklerini belirtir.

Konuşma esnasında yalana başvuran kişiyi genelde bedensel tepkilerinden yada sözleriyle bedeninin çelişmesinden anlarız. Goethe’nin dediği gibi “Yalan söylemeye kalkanın önce kendini inandırması gerekir” sözü bu düşünceyi destekler niteliktedir.

Kişi; yalan bir ifade kullanırken oturuyorsa; yalanı söylerken oturduğu sandalye ve koltuktaki pozisyonunu; her zamankinden daha sık değiştirme eğilimine girer. Yani; “sıkılma” belirtileri gösterir. Ayrıca; kişi yalan söylerken o sırada eliyle yüzünün değişik bölümlerine; özellikle burun üstüne normalden daha sık dokunur. Bunun tıbbi açıklaması ise; yalan söylerken kişinin kan basıncının artması nedeni ile çok hassas olan burnun üst kısmında kaşınma duygusunun oluşması olarak ifade edilir.

Yalan söyleyeni ele veren bir başka ipucu ise; “elle ağız örtme” hareketidir. Örtme; parmaklarıyla ağzın bir bölümünün örtülmesi; parmaklarla üst dudağa dokunulması ya da elin bir parmağının ağzın bir yanına yerleştirilmesi de olabilir. Bu davranışlar; yalan söyleyenin kendi yalanını bilinçsizce engelleme çabası olarak değerlendirilir. Çoğu kimse; sahte bir öksürükle ağız koruma hareketini saklamaya çalışır. Konuşan kişi bu hareketi kullanıyorsa; bu yalan söylediği anlamına gelir. Ancak bu hareketi dinleyici; konuşmacı konuşuyorken yapıyorsa; bu konuşmacının yalan söylediğini düşündüğü anlamına gelir.

Yalan söylerken vücutta çeşitli değişiklikler olur. Vücutta terleme ve kızarma; konuşurken kekeleme; erkeklerin gözlerini ovuşturması gibi belirtiler oluşur. Konuşma esnasında gözlerin kaçırılmaya başlanması; konuşmanın o anı ile ilgili yalan söylendiğini düşündürmelidir. Erkekler yalan söylerken gözlerini aşağıya; kadınlar yukarıya kaçırır. Yine erkekler yalan söylerken yakalarıyla oynar ve gömleklerini gevşetir. Eğer insanlar bir şeyler gizliyor veya yalan söylüyorsa; ellerini içgüdüsel olarak gizleme eğilimi duyarlar. Konuşmanın ilgili kısımlarında; eller ya arkaya; ya cebe ya da masa vb. altına gizlenirler. El içi açık bir şekilde yalan söyleyemezler. İnsanlar yalan söylerken göz bebekleri büyür. Açık renkli gözlerde bu daha iyi takip edilir.

Yalan söyleyen kişide belirgin bir ürkeklik olur; konuşmalarında uzun aralıklı duraksamalar kullanır. Konuşma hatalarını fazla yapar. Konuşurken gergindir ve tebessüm etmez. Yalan söyleyen kişinin kısa cevaplar verdiği; cevaplarının tatminkâr olmadığı gözlenir. “Asla; daima; herkes” gibi genel kavramları; “biliyorsun” gibi özelleşmiş deyimleri veya “şaka yapma” gibi özel olmayan deyimleri çokça kullanır. Özel bilgileri veren belirli yer veya insanlara referans eden kelimeleri çok az kullanır. Kişisel dokunma gibi uyma hareketlerini çok kullanırken; dik bakışlarını başka yerlere yönlendirir.

“Çok laf yalansız; çok mal haramsız olmaz” atasözünde dediği gibi belli konularda normalden fazla konuşan kişilerin de yalan söyleme olasılıkları yüksektir.

İletişimde beynimizin sağ ve sol lobları farklı görevler üstlenir; beynimizin sol tarafı matematiksel işlemler; sayılar; hesaplamalarla ilgilenirken sağ tarafı keşif; duygular; renkler;icatlarla ilgilenir. Konuştuğunuz kişinin sağ gözünde anormal bir kırpışma söz konusuysa beyninin keşif kısmı olan sol tarafını kullandığı çıkarımını yapabilirsiniz; sürekli kırpılan sağ göz o kişiden şüphelenmeniz için yeterli olacaktır.

Örneğin eşiniz dün gece eve geç gelmiş olsun; ve akşam yemeğindeyken konusu açılıp sorduğunuzda :

-Kadın: Hayatım dün gece neden geç geldin; ne yaptın o saate kadar?
-Adam: Dün gece mi neden geç geldim?
-Kadın: Evet dün geceden bahsediyoruz!
-Adam: Şeyy ee arkadaşlarlaydık biraz dertleştik..( her zaman verilebilecek genel bir cevap net bir açıklama yok yer-zaman-kimlerle-ne konuştukları vs..)

Buradaki gibi eğer adam kadının sorusuna soruyla cevap veriyorsa büyük ihtimalle sizden sakladığı bir şeyler vardır.

Ayrıca konuşma esnasında bacak sallama; el titretme gibi bedensel ifadeler; konuşulan konunun belli yerlerindeki heyecanın göstergesidir. İletişim halindeyken göz kontağı kurmak çok önemlidir; karşınızdaki kişinin; hangi durumlarda göz göze gelmek istemediğini çok rahat anlayabilirsiniz ve ardından büyük harita ortaya çıkacaktır.

Birisi konuşmasına başlarken Durum Sandığın Gibi Değil ifadesi kullanıyorsa; durum tamda sandığınız gibidir .
"Bob Dylan"

Psikolojik Danışman Ömer Aktürk