“Çocuğum bir türlü odaklanamıyor”. “Dersin başında tutamıyoruz”. “Sınavda beklediği gibi performans gösteremiyor.” “Dersleri kötü diye okula gitmek istemiyor.” “Konuşurken bizi dinlemiyor; dalıp gidiyor.”
Bazen dikkatiyle ilgili bir sıkıntı yaşadığını düşünürsünüz. Bazen kaygısından dolayı yapamadığını düşünürsünüz. Arada kalırsınız.
Araştırmalara göre; Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) yaşayan her çocuğun kaygı problemlerine sahip olduğu söylenemez ama diğer çocuklara göre daha fazla kaygı yaşama ihtimalleri olduğu söylenebilir.
Çocuğunuzda nedenini belirleyemediğiniz probleminin ardında kaygı ile DEHB birlikte birbirlerini aynalayarak da varolabilirler; ikisi tek tek de bulunabilirler. Ama anneler babalar tarafından sıkça karıştırılırlar. Böyle durumlarda uzman çocuk psikiyatristlerinin tanı ve teşhislerine başvurmak gerekir.
Anksiyetenin en belirgin semptomplarını nadir de olsa hepimiz deneyimlemişizdir ya da çevremizde görmüşüzdür. Bunlar uyumada güçlük çekme; baş ağrıları; karın ağrıları; el titremesi gibi fiziksel belirtilere içimizde duyduğumuz kronik bir tedirginliğin veya korkunun eşlik etmesidir. Anksiyete bazen içe kapanmaya; sosyal ilişkilerin azalmasına; yeni bir deneyimden kaçınmaya da neden olabilir.
Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun semptomları ise biraz daha farklıdır. DEHB korku ve sıkıntıdan çok odaklanma ve konsantrasyon problemleri ile kendini belli eder. DEHB’li çocuk dikkatini bir konuya vermekte zorlanabilir; çoğu zaman verilen görevleri bitirmez; unutkandır ve dikkatsiz davranır. Verilen komutları takip etmekte; günlük planını organize etmekte ve uzun süreler derse odaklanmakta güçlük çekebilir.
İki problemi ayırt etmek için elbette ki klinik değerlendirme gerekirken; dikkatli bir aile üyesi de gözlemleri sonucunda uzmana yardımcı olabilir. Burada önemli nokta semptomları uzun süreli gözlemlemek ve tek bir durumdan yola çıkmamaktır. Kaygılı bir çocuk yalnızca kaygı duyduğu durumlarda dikkatini toplayamazken; dikkat dağınıklığı olan çocuk kaygı verici durumdan uzakken de dikkatini toplayamaz.
“Arkadaşlarımı gördüğümde çok karnım ağrıyor; okula gitmek istemiyorum” bize anskiyeteyi;
“Bir hareket yapıp sonra düşünüyorum. Düşünmeden harekete geçmek başıma iş açıyor”; bize DEHB’i hatırlatır.
Hem DEHB’in; hem anksiyetenin olduğu durumlarda ise işimiz biraz daha zordur çünkü iki problem genelde birbirini şiddetlendirir. DEHB’li bir çocuğun aynı zamanda anksiyetesi de varsa odaklanmakta; kendini toplamakta daha fazla zorluk çekebilir. Yine dikkatini toparlayamadığı ya da dürtüsel davrandığı için utanan bir çocukta kaygılar alevlenebilir.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda anksiyete bozukluklarının görülme sıklığını inceleyen bir araştırmada DEHB’li çocukların %39.4’ünün en az bir anksiyete bozukluğu eş tanısına sahip olduğu belirlendi. DEHB’li çocukların %13.6’sında ise birden fazla anksiyete bozukluğu bulundu. Anksiyete bozukluklarının dağılımı ise cinsiyete göre anlamlı bir farklılık göstermedi. En sık saptanan anksiyete bozukluğu sosyal anksiyete bozukluğu olarak bulundu. Bunu sırasıyla ayrılık anksiyetesi bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk takip etti (Bilgiç; 2012).
Yukarıda belirtilen araştırmanın sonuçlarından da görülebileceği gibi; Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların neredeyse yarısında bir anksiyete problemi görülmektedir. Birlikte olsun ya da olmasın; çocuklarımızın daha iyi hayatlar yaşamaları için; bu iki rahatsızlığa en kısa zamanda müdahale etmek gerekir.