Biz çok da mutlu bir toplum değiliz.Bunun başta kültürümüz ve tetiştirliş tarzımız olmak üzere bir çok sebei var.Peki nedir mutluluk..?En basit tarifiyle "insanın yaşadığı hayattan memnuniyetine mutluluk denir".Peki nasıl mutlu olunur..?Bu konuda herkes işe aslında kendisinden başlamalıdır.Çünkü mutluluk başkalarını hediyesi değil;insanın bireysel kazanımları ile ulaşılabilecek bir yaşamsal hoşnutluktur.
Yaşama karşı duruşu itibarıyla iki tür insan vardır.Birinicisi edilgen insan yapısı;ikincisi etken insan yapısıdır.Edilgen insan yapısı etkilenme odaklı yaşayan;kendi özyeterliliğini başkalarına bağlamış;başkalarını mutlu etme üzerinden mutlu olan veya başkaları tarafından mutlu edilmeyi bekleyen insan yapısıdır.Bu aslında yaşam karşısında yanlış bir duruştur.Çünkü atasözümüzde olduğu gibi "taşıma suyla değirmen dönmez".Yaşam karşısında insanların talepleri doğrultusunda inisiyatif üstlenmesi mutlu olabilmesi için olmazsa olmazdır.Etken insan yapısı ise yaşamının merkezine kendisini koyan;ulaşmak istedikleri için kendisi mücadele veren;kendisine yol çizen insan yapısıdır.Bu yapı her tarafı zaten mücadele olan yaşamda edilgen insan yapısına göre mutluluğa daha yakındır.Çünkü başkalarından lütuf beklemez;ulaşmak istediğine kendi çabasıyla ulaşma gayreti içinde olur ve kendisi için mutlu etmesi bile edilegen insan yapısına göre onu daha mutlu kılar.
Yaşam öyle el değmemiş paketler halinde mutluluk armağanları dağıtılan bir süreç değildir.Yaşam içerisinde bizi etkileyen değişkenler vardır.Bu değişkenler bilimsel olarak bağımlı ve bağımsız değişkenler olarak iki başlık altında toplanır.Bağımlı değişkenler;bizim kontrolümüzde olan ve bizim irademizle yönetebildiğimiz değişkenleri kapsar.Bunlar yaşamın %30 na tekabül eden bir yoğunluğa sahiptir.Bağımsız değişkenler ise;bizim kontrolümüz dışında gelişen ve bizim irademizle yönetemeyeceğimiz ama etkileneceğimiz değişkenlerdir.yaşam içerisinde bağımsız değişkenlerin yoğunluğu ise %70 dir.Demek ki yaşam her yönüyle hakim olduğumuz ve etkilendiğimiz her şeyi yönetebildiğimiz bir süreç değildir.Bu nedenle mutlu olmak için ulaşılabilir ve makul beklentiler içerisinde olmak;gerçekçi olmak ve yaşamın bizim etrafımızda dönmediğinin bilincinde olmak önemli bir önceliktir.Bunun için ise önce şişk egolardan;ben merkezcilikten uzak bir yaşam yaklaşımı benimsenmelidir.
Şimdiye kadar bize baş vuran "mutsuzluk sendromu";"tükenmişlik sendromu" ve "depresyon" gibi sorunlarda ülkemizdeki insan profilinin çok yönüyle birbirine benzediği ve çok da birbirine benzer tuzaklara düşerek bu sorunlara maruz kaldığını gördük.Yanlışların en başında toplum olarak genelimizde var olan yaşam algımız geliyor.Öyle ki biz bireysel hayat yaşayabilen bir toplum değiliz.Mutlu olabilmemiz için biz;eşimiz;çocuklarımız;köken ailemiz;kardeşlerimiz;akrabalarımız;yakınlarımız herkes iyi olacak ki biz de mutlu olabilelim.Bu adeta birbirine yapışık bir yaşam yaşadığımızı;birbirimizin sorunlarından çok fazla etkilendiğimizi ve kendimizi yaşamımızın merkezine koyamadığımızı açıkça ortaya sermektedir.Oysa unutmamak gerekir ki mutluluk öncelikle bireysel bir yaşamsal hoşnutluk hissidir.Ortağı arttıkça ulaşması zorlaşır.tabiki bir de paylaşılan veya paylaşılanlardan doğan mutluluk vardır.ancak öncelik bireysel mutluluktadır.Çünkü bireysel olarak mutlu olamayanlar zaten paylaşım noktasında da sorunludur ve paylaşımlardan doğan mutluluğu hissetmekte de zorlanırlar.Bu nedenle mutlu olmak isteyen önce kendisine dayanmayı;kendisini mutlu etmeyi ve ondan sonra paylaşımlardan doğan mutluluğa yönelmeyi tercih etmelidir.Örneğin bireysel olarak mutsuz bir insanın ne kadar iyi bir eşi olursa olsun ve eşi kendisiyle ne kadar güzel şeyler paylaşırsa paylaşsın yeterince mutlu olamayacağı açıktır.Çünkü mutlu hissetmeyen ruh yansıtılan mutluluğu da yeterince hissetmeyecektir.Demeki mutlu olmada bir önceliklilik sırlamasına ihtiyaç vardır.Önce birey kendisi mutlu olabilmeli;sonra da paylaşımlardan doğacak mutluluğa kapısı açık hale gelebilmelidir.
Mutlu olma noktasında bir başka yaygın toplumsal özrümüz çoğunlukla başkalarının yaptıklarını göz önüne alarak yaşamla ilişki kurmamızdır.Şu şöyle niye yaptı;bu böyle niye yaptı diye sorgularken kendimiz için kendimiz bir şeyler yapmayı unutmamız ve başkalarının rüzgarında kolayca boğulmamızdır.Hep söylerin;insanların televizyonlar gibi elimizde bir uzaktan kumandası yoktur ve ne zaman ne yapacaklarını bilemeyiz.Dolayısıyla mutlu olmak için başkalarına bel bağlamak mutluluğu tesadüflere bırakmaktan başka bir şey değildir.Asıl önemli olan kendimiz mutlu etmek için kendimizin ne veya neler yaptığına bakmaktır.Kalıcı ve sürdürülebilir mutluluğa ulaşmanın anahtarı bireyin kendisidir;mutlu olmak için kendisinin yaptıklarıdır.O nedenle başkalarını odak noktası haline getirme alışkanlığına son verilmeli ve mutlu olmak için kişisel inisiyatif kullanılmalıdır.
Bir başka önemli eksiğimiz tembelliğimiz;devamlılık özürlülüğümüz ve çabuk vazgeçmemizdir.Kabul etmek gerekir ki mutlu olmak bir sabrın;bir çabanın;bir kararlılığın ürünüdür.Emek vermeden;zahmet çekmeden mutlu olunamaz.Ama sistem insanı olarak yetiştirilmememiz;başkalarına çok kulak vermeye alıştırılmamız;irademizi güçlü kullanmayaşımız insanlarımızda çok çabuk vazgeçme davranışına sebep oluyor.Bunu mutlaka aşmalıyız.Çünkü hediye edilen değil;elde edilen mutluluk esastır.Bunun için de işi kimseye bırakmamak;azmetmek ve mücadele etmek şarttır.Güzel bir Çin atasözü vardır;"bana balık verme;balık tutmayı öğret".Biz maalesef balık almaya daha alışkınız;balık tutmaya o kadar değil.Bu nedenle mutlu olmak istiyorsak önce yetiştiriliş tarzımızın doğurduğu yanlış alışkanlık ve beklentilerle yüzleşmeli;önce onları aşmalıyız.
İnsanın üç ilişki yönü vardır.Bunlar;kendisiyle ilişkisi;diğer insanlarla ilişkisi ve yaşamla ilişkisidir.Mutluluk tüm bu üç ilişki mecrasını da doğru kurgulamayı ve yönetmeyi gerektiren bir kazanımdır.Mutlu olma yolunda birinci yol kendimizle ilişkimizi doğru kurmamız;kendimizle barışık olmamızdır.İkinci sırada diğer insanlarla ve karşı cinsle sağlıklı ilişkiler kurabilmek ve bu ilişkileri dengeli yönetebilmektir.Üçüncü sırada ise yaşamla ilişkimizi iyimser;ümitvar ve olumlu kurmamız ve olumsuzlara değil;olumluluklara daha fazla odaklanarak yaşamla ilişkimiz canlı tutabilmemizdir.Aslında bu sırlamayla özet olarak anlattığım noktalar mutluluğa giden yolun yol haritası niteliğindedir.Ama unutmayalım ki kendimizle de;diğer insanlarla da;yaşamla da sağlıklı ilişkiler kurabilmenin merkezinde insanın kendisi vardır;kendisi olmalıdır.
Mutlu olmak için kendini gerçekleştirmeye;yaşamla sağlıklı ilişki kurmaya;içinde yaşadığımız çevre ile dengeli bir diyalog geliştirmeye;kendimiz önce kendimiz hoşnut etmeye;karşı cinsle sağlıklı ilişki kurmaya;kendimize zaman zaman hoşnutluklar armağan etmeye ve sağlıklı bir cinsel yaşama ihtiyacımız vardır.Bunlara ulaşmak öyle mucize de değildir.Yeter ki insan istesin;üzerine düşen çabayı sarf etsin ve çabuk ümitsizliğe kapılmasın.Yaşamla ve insanlarla dengeli bir alış-veriş içerisinde olmayı başarırsanız mutlu olmayı da başaracaksınız.Çok zor değil.Yeter ki tıkanma noktalarını doğru tespit edin;alışkanlıklarınıza yenilmeyin;ümidinizi yitirmeyin ve çaba sarf edin.Başaracaksınız...