“Orto” kelime anlamı olarak “doğru; gerçek” anlamına gelmektedir.
Son yıllarda gerek medya kaynaklı gerek psikolojik sorunların artması sebebi ile yeme bozuklukları sıkça görülmeye başlamıştır.
Ortoreksiya nervosada da kişinin beslenmesini kısıtlandığı için yeme bozukluğu olarak da adlandırılabilir. Ortoreksikler; sağlıklı ve saf yiyecekler yeme isteği ile hareket ederler; hatta bunu takıntı haline getirmişlerdir.
Kişinin sağlıklı ve saf beslenme konusundaki aşırı duyarlılığı ön planda olduğu için obsesif kompulsif bozukluk denilebilmektedir. Obsesiflik yineleyici ve bunaltı oluşturan düşünceler olup; kompulsiflik de bu bunaltıyı gidermek için yapılan eylemler anlamına gelmektedir.
Hepimizin sağlıklı beslenme konusunda aldığı önlemler vardır. Kimimiz besin etiketleri okuyarak en az katkı maddesi olan besinleri tüketmeye çalışırız ve kimimiz organik besinler tüketmeye çalışırız. Bu önlemler takıntı haline gelmediği sürece bir risk oluşturmaz. Ancak bu önlemler uzun dönemde bize fayda sağlayacak besinlerin önüne geçecek olursa tehlike çanları çalmaya başlar.
Kanserojen madde içermeyen; hormonsuz beslenme takıntısı her ne kadar rahatsız edici gözükmese de oldukça tehlikeli halde dönüşebilir. Kişiyi tekdüze beslenmeye itebilir ve bu da kişinin yetersiz beslenmesine ve hastalığın anoreksiya nervosaya dönüşmesine sebep olabilir.
Ortoreksik kişiler her ne kadar kilo kaybetme tasasında olmasa da; bu takıntı onların aşırı kilo vermesine ve ileri dönemde amenoreye sebep olabilir.
Ortoreksiya yapılan araştırmalar sonucu ekonomik gelir düzeyi yüksek olan; organik besinleri alım gücü olan bireylerde daha çok görüldüğü ortaya çıkmıştır. Gelir düzeyi düşük insanlar besinlerin içerikleriyle çok ilgilenmedikleri için böyle takıntılara fazla kapılmıyorlar.
Bu bireyler besinin işlenmemiş ve katkısız olmasına dikkat ettikleri için genelde çiğ besinler tercih ederler. Kimisi 47 derecelik ısıtmadan sonra besinlerin bozulduğuna inanır. Aliminyum kapları besine geçebileceği için kullanmazlar; mikrodalgada ısıtma yöntemi de kullanmadıkları yöntemlerdendir.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kişi sürekli ertesi öğünde ne yiyeceğini takıntılı şekilde düşündüğü için sosyal ortamlardan da uzak kalmaktadır. Bu kişiler herhangi bir buluşmada yemek yenilecekse yemeklerini yanlarında götürürler. Sağlıklı kategorisine sokmadıkları bir besini dayanamayıp tüketecek olurlarsa depresyon; üzüntü gibi semptomlar görülebilir.
Tedavisinde mutlak surette diyet uzmanı bulunmalıdır. Psikolojik etkenler de ortoreksiya nervosa’da etkili olduğu için bir psikolog ve psikiyatristtin de içinde bulunduğu bir ekiple tedaviye başlanmalıdır. Eğer kişide hipokalsemi benzeri mineral veya vitamin eksiklikleri varsa bunlar belirlenip; kişiye gerekli takviyelerin yapılması gerekmektedir. Kişinin sağlıklı beslenme alışkanlığı takıntısız bir şekilde tekrar sağlanmalıdır. Aile ve arkadaşlarla daha sık vakit geçirme; sosyalleşme tedaviye destek olacaktır. Kişiye hastalık kabul ettirilmelidir; bu hastanın kabullenmesini sağlayacaktır.
- Ortoreksiya bir hastalık mı?
Ortoreksiya nervosada da kişinin besin alımını kısıtlandığı için yeme bozukluğu olarak adlandırılabilir. Ortoreksikler; sağlıklı ve saf yiyecekler yeme isteği ile hareket ederler; hatta bunu takıntı haline getirmişlerdir. Kişinin sağlıklı ve saf beslenme konusundaki aşırı duyarlılığı ön planda olduğu için obsesif kompulsif bozukluk olarak da ele alınabilmektedir. Obsesiflik mesleki hayatta bozukluklara yol açan; yineleyici ve bunaltı oluşturan düşünceler olup; kompulsiflik de bu bunaltıyı gidermek için yapılan eylemler anlamına gelmektedir.
- Hangi boyutlara vardığında tedavi gerekmektedir?
Hepimizin sağlıklı beslenme konusunda aldığı önlemler vardır. Kimimiz besin etiketleri okuyarak en az katkı maddesi olan besinleri tüketmeye çalışırız ve kimimiz organik besinler tüketmeye çalışırız. Bu önlemler takıntı haline gelmediği sürece bir risk oluşturmaz. Ancak bu önlemler uzun dönemde bize fayda sağlayacak besinlerin önüne geçecek olursa tehlike çanları çalmaya başlar.
- Tedavisi nasıl olmalıdır?
Tedavisinde mutlak surette diyet uzmanı bulunmalıdır. Psikolojik etkenler de ostoreksiya nervosa’da etkili olduğu için bir psikolog ve psikiyatristtin de içinde bulunduğu bir ekiple tedaviye başlanmalıdır. Eğer kişide hipokalsemi benzeri mineral veya vitamin eksiklikleri varsa bunlar belirlenip; kişiye gerekli takviyelerin yapılması gerekmektedir. Kişinin sağlıklı beslenme alışkanlığı takıntısız bir şekilde tekrar sağlanmalıdır. Aile ve arkadaşlarla daha sık vakit geçirmek ve sosyalleşmek de tedaviye destek olacaktır.
- Ororeksiya nervoza; anoreksiya ya dönüşebilir mi?
Aslında ortoreksiya nevroza kişinin kilo verme isteği ile oluşan bir takıntı durumu değildir. Kanserojen madde içermeyen; hormonsuz şekilde beslenme takıntısıdır. Bu her ne kadar rahatsız edici gözükmese de oldukça tehlikeli halde dönüşebilir. Kişiyi tekdüze beslenmeye iter ve bu da kişinin yetersiz beslenmesine ve hastalığın anoreksiya nervosaya dönüşmesine sebep olabilir. Ortoreksik kişiler her ne kadar kilo kaybetme tasasında olmasa da; bu takıntı onların aşırı kilo vermesine ve ileri dönemde amenoreye sebep olabilir.