Tükenmişlik çağımızın gözde sendromlarından biridir. Birçok insan sosyal medya; yazılı ve özellikle görsel medyadan öğrendikleri ile tükenmişlik sendromuna ilişkin birtakım bilgilere sahiptir. Bu bilgiler çoğu zaman yeterli olmamakla birlikte yardım arayışı içerisindeki insanları yönlendirici işleve sahip olabilirler. O halde bu konuda daha fazla konuşmaya ve yazmaya ihtiyaç olduğu açıktır.
Dünya Sağlık Örgütü (1998) yayınladığı Dünya Sağlık raporunda tükenmişliği; fazla çalışma ile ortaya çıkan aşırı bir duygusal yorgunluk ve bunun sonucunda iş ve sorumluluklarını yerine getirememe durumu olarak tanımlamıştır. Maslach da tükenmişliği; duygusal tükenme; duyarsızlaşma ve kişisel yeterlikte azalma ile karakterize; özel bir stres sendromu tipi olarak tanımlamıştır.
Tükenmişlik sendromu çoğunlukla çalışan insanlarda; iş doyumunun olmaması; çalışmalarının bir sonucunu görememe; takdir almama; iletişim problemleri yaşadığı çalışma ortamları; maddi ve manevi birçok nedenden ötürü görülebilir. Kişi yaşadığı tükenmişlik sonucunda çalışma arkadaşlarından uzaklaşma; içe kapanma; enerjinin düşmesi ve motivasyon eksikliği gibi problemler ile başbaşa kalır. Her geçen vakit kendini yalnız; soyutlanmış ve işe yaramaz hissetmeye başlar. Duygusal olarak çökkün; huzursuz; depresif; gergin ve öfkeli hissedebilir kendini. Depresyon benzeri özellikler taşımakla birlikte bu özellikler işe yöneliktir. Kendine ve çevresine karşı güvensiz hissetmektedir. Dikkati dağınık olabilir. Aynı zamanda düşünce ve inanışlarında olumsuz öğelerde artış görülmektedir. Daha kötümser; olumsuz yargıları çoğalmıştır. Fiziksel olarak da birçok semptom eşlik etmektedir. Yorgunluk ve güçsüzlük; ağrılar; uyku ve iştah problemleri en sık görülenleridir. Zamanla gerek duygusal ve zihinsel gerekse fiziksel problemler yaşayan kişi giderek daha olumsuz etkenlere maruz kalması; işten çıkarılmasına neden olabilecek tutumlar içerisine girmesi ile maddi kayıplara uğrayabilir. İşe geç gelme; iş yükümlülüklerini yerine getirememe gibi durumlar maddi ve manevi kayıplarını artıran faktörler olacaktır.
Tükenmişlik; risk alanı yüksek olan mesleklerde sıklıkla görülür. Fakat her kesimden; her yaştan ve cinsiyetten insanın karşılaşabileceği bir durumdur. Hizmet sektörü ve vardiyalı işlerde; sağlık sektörü ve insani ilişkileri esas alan işlerde çalışanlarda daha fazla rastlanmaktadır. Ayrıca kişilik özellikleri; eğitim düzeyi; sosyal desteği; uzun çalışma saatleri; kişinin beklentileri tükenmeyi artırıcı faktörlerdir.
Tükenmenin belirtileri ve sonucunda önlem alınmazsa kişinin yaşam standardı sarsılacağı gibi ilişkilerinde bozulmalar ve aile problemleri yaşaması kaçınılmaz olacaktır. Alkol-sigara ve diğer madde kullanım bozuklukları; somatoform bozukluklara kadar giden çeşitli psikiyatrik hastalıklarla sonuçlanabilir.
Tükenmenin ne demek olduğunu bilmek erkenden önlem alınmasına yardımcı olur. Özellikle ilerlemiş durumlarda başaçıkabilmek için uzman danışmanlığı alınabilir. Sıkıntı yaşadığı konuları yetkili kişilerle paylaşmak iş düzenlemesine gitmesine yardımcı olur. Duygularını; düşüncelerini ve yaşadığı zorlukları paylaşabilmelidir kişi. İş yerinde karşılaşılan ortak sorunlara ilişkin destekleyici grupların oluşturulması da yararlı olacaktır. Ayrıca kendine zaman ayırmak; arkadaş ve sevdikleriyle vakit geçirmek de onarıcı bir etkiye sahiptir. Aile hayatının olumlu bir şekilde algılanması tükenmişliği azaltan bir etki gösterecektir. Kişi mükemmelliyetçi tutuma sahipse düşünüş biçimi ve işe kattığı anlam ile ilgili değişime gitmesi yararlı olacaktır. Bununla birlikte öğle aralarını ve hafta sonu tatillerini verimli kullanmalı; zihni ve duygularının işten uzaklaşmasına yardımcı olacak etkinliklerde bulunmalıdır. Hoşlandığı şeylerle uğraşmak; hobi edinmek kendini daha iyi hissetmesine; motivasyonunun artmasına ve daha enerjik olmasına yardımcı olacaktır.
Çalışan kişi hizmet verdiği gruba karşı kendi sorumlulukları dahilinde yardımcı olabilir. Kendisinin üstesinden gelemeyeceği; sistemden ve kurumun işleyişinden kaynaklı problemlere müdahale etmeye çalışmanın bireysel tükenmesini hızlandıracağını bilmelidir.
Basit egzersiz ve etkinliklerle de biriken olumsuzlukların üstesinden gelerek tükenmişliği önleyici tutumlar içerisine girilebilir. Her çalışanın kendisini kötü hissettiği; başarısız algıladığı ve yetersiz kaldığı zamanlar vardır. Bu zamanlarda durup bir nefes almak ve var olan durumu doğru bir şekilde anlamlandırmaya çalışmak kişiye iyi gelecektir. Böyle durumlarda nefes egzersizleri; kas gevşetme ve diğer gevşetme teknikleri kullanılabilir. Bazen oturduğu yerden gözlerini kapayıp kendini mutlu ve rahat hissettiği bir yeri hayal etmek dahi yapıcı bir etkinlik olacaktır. İş yerinin dışında; evinde de kendisini iyi hissettiği; sakinleşip dinlenebileceği bir rahatlama köşesi oluşturması gerek işe gerek hayata ilişkin motivasyonunu artıracaktır. Uykuyu düzene sokmak; düzenli fiziksel egzersiz veya spor yapmak; beslenme düzenine dikkat etmek de kişiyi erken tükenmeye karşı koruyan faktörlerdir.
Yaşam enerjinizi kaybetmemeniz dileğimle..
Özlem Akkel
Psikolog/Terapist
Şunu da okuyarak daha fazla bilgi alabilirsiniz:
TOPLUMSAL DEPRESYON İÇİNDEKİ BİZ
Bireysel bir terapist olarak çoğunlukla bireylerin mutsuzluğu; hayata karşı memnuniyetsizlikleri algı ağıma takılır. Toplum ise bireylerin etkileşim içerisinde oluşturduğu birikimlerdir. Küçük küçük mutsuzlukların birikerek; birbirini tetikleyerek bir araya geldiğini düşünün; mutlulukların da öyle. Yani biz teker teker aileyi ve toplumun psikolojisini belirleyen birimleriz diyebiliriz. Peki mutsuzluk dediğimiz zaman aklımızda nasıl bir tablo canlanıyor?
Mutsuzluk dediğimiz şey bir yemek tarifi gibi; azıcık kaygı; zevk alamama; azıcık desteksiz çevre; yalnızlık; biraz da dikkat-konsantrasyon azalması; huzursuzluk artması; pek çok da umutsuzluk derken depresyonun tanımını yapmış oluruz. O halde mutsuzluk halleri bizi zamanla depresif ruh haline götürebilir. Bireysel depresyon toplumsal depresyonun mikro halidir. Bireyin üstesinden gelemediği sorunlar gibi toplumun da aşmakta zorlandığı sorunlar ve dönemler vardır. İnsanın hayatını idame ettirebilmesi için; yaşam standartlarını koruyabilmesi ve mutlu olabilmesi için ilk basamaklardan biri iş sahibi olmasıdır. İşsizlik tüm toplumu kapsayan bir yara gibi gittikçe büyüyerek mutsuzluğu da bir veba haline getirir. Bu süreçte sosyal desteği az olan bireyler gibi güçlü psikolojik yapılanması olmayan toplumlar da ayakta durmakta zorlanırlar. İşsizliğin en büyük ve olumsuz getirilerinden biri yoksulluk; yaşamsal ihtiyaçları karşılamakta güçlük çekme çok büyük mutsuzluk öğesidir.
İşsizlik ve yoksulluğun ardından bir toplumu umutsuzluğa; karamsarlığa ve depresyona sevk eden etmenler toplumsal kayıplar; savaşlar; şiddet olayları ve travmalar olarak sıralanabilir. Yaşanan travmalar ve içinde bulunulan politik yapı toplumları çaresizlik duygusundan aşırı umutsuz semptomlara kadar sürükleyebilir. --http://www.tavsiyeediyorum.com/makale_14012.htm