YA HİÇ YEMİYORUM YA TIKINIRCASINA YİYORUM ÇÜNKÜ YEME BOZUKLUĞUM VAR
Yeme bozuklukları iki temel kategoriye ayrılır. Anoreksiya Nervoza ve Bulimia Nervoza’dır. Yapılan araştırmalarda kültürel faktörlerin bu yeme bozukluklarını teşvik ettikleri görülmektedir. Problemlerin ortaya çıkmasına neden olan temel inançlar ki bunlar çoğu zaman kişiyi bu bozukluklara sevk eden yanlış inançlardır. Yeme bozukluklarında görüyoruz ki psikososyal faktörler ve çeşitli kişilik sorunları; biyolojik ihtiyaçlarımızı ve açlığın normal işlevini çok ciddi şekilde etkilemektedir. Bu rahatsızlıklarda genetik faktörlerin de var olduğu düşünülmektedir. Yeme bozuklukları kadınlarda erkeklere oranla çok daha fazla görülmektedir. Bunun sebebi olarak da sosyokültürel etkenlerin olduğu bilinmektedir. Diyet yapımıyla bu bozukluklar arasındaki ilişki yoğundur. Yeme bozuklukları başka bozukluklarla (depresyon gibi) çok sık bir arada görülmektedir. Toplumlarda ince olmanın pekiştirilmesiyle birlikte yeme bozukluklarının görülme sıklığı artmıştır.
Anoreksiya Nervoza daha çok kadınlarda görülen ciddi bir yeme bozukluğudur. Genellikle ergenlikte veya erken yetişkinlikte görülür. Çok zayıf olmalarına rağmen kendilerini şişman olarak tanımlayan bireylerdir. Kilo almaktan yoğun korku duyarlar. En az üç ay üst üste regl olmamaları teşhisin konmasında önemli bir etkendir. Yemek yemeyi reddeden bu kişiler normalde olmaları gereken kiloda kalmayı istemezler ve zayıflamaya devam ederler. Çok fazla zayıflasalar da bunun bir sorun olduğunu düşünmezler ve gün içinde defalarca tartılırlar. Kendini kusturma; müshil ve idrar söktürücü kullanma; aşırı egzersiz gibi faaliyetlerle zayıflamaya çalışırlar. Temelde kilo verme aç kalma ile sağlanır. Ne kadar zayıflasalar da bu onlara yetmez ve daha fazla zayıflamak için çaba sarf ederler. Cinsel sorunlar yaşama olasılıkları yüksektir. Anoreksiya geliştiren bireyin saplantılı olma; mükemmeliyetçi olma ve kaygılı olma gibi kişilik özellikleri olduğu gözlemlenmiştir. Depresyon ile anoreksiya nevroza arasında kuvvetli bir ilişki olduğu düşünülmektedir. Kendilik değerleri; vücut algılarıyla ciddi anlamda ilişkilidir. Genellikle önemli bir yaşam olayının ardından bu bozukluk görülebilmektedir. Bu rahatsızlığın gelişmesinde çevrenin ve ailenin birey üzerindeki yanlış tutumu önemli bir rol oynar. Kilosunu düşük düzeyde tutması beklenen toplumdaki kadınlarda daha sık karşımıza çıkar. Bu bozukluğun tanısını almış bireyler zayıf olmalarına rağmen hala vücutlarında özellikle belli bölgelerinde fazlalıkları olduklarına inanırlar. Bu yüzden de çok uzun vakitler ayna karşısında kendilerini incelemekle ve zayıflamaları gerektiğini düşünerek geçirirler. Anoreksiya’larda ölümle sonuçlanma oranı oldukça yüksektir.
Bulimia Nevroza genellikle çok fazla yemek yemenin ardından kendini kusturma olarak görülür. Hızla tüketilen çokça yemeğin ardından kilo almayı engellemek için birey kendi kendini kusturur veya gereğinden uzun bir süre yemek yemez ve aşırı egzersiz yapar. Tıkınırcasına yemek yeme aşırı miktarda yemeği iki saatten az bir zamanda yemek olarak tanımlanmaktadır. Tıkınırcasına yemek yiyen kişi ardından iğrenme; huzursuz olma gibi duygular yaşar ve kusma eylemini gerçekleştirir. Bu çokça yemek yemeler ve kusturma gibi uç davranışlar çevreden gizlenerek; kimseye belli etmemeye çalışılarak yapılır. Bulimia’lar yemek yemelerini durduramayacakları korkusu taşırlar. Düzenli olarak kendilerini kustururlar ve müshil kullanımı yaygındır. Sık sık diyet yaparlar. Kilolarıyla ilgili yoğun endişeleri vardır. Tanının konabilmesi için belirtilerin üç ay boyunca devam etmesi gerekir. Rahatsızlığın gelişmesinde kültürel faktörler kadar yatkın kişilik özellikleri de etkilidir. Kaygı; depresyon ve sosyal ilişkilerde yaşanan problemler gibi durumlar tetikleyici özelliktedir. Bu problemi yaşayan bireyleri çoğunlukla sosyal ortamların etkilediği düşünülmektedir. Bu bireylerin dürtüsel yeme davranışları ile duygudurumları arasında çoğunlukla bir bağlantı vardır. Tedavilerde genellikle kişiler arası terapi ve bilişsel davranışçı terapi kullanılmaktadır. Anoreksiya’ya nazaran tedavi genellikle daha kolaydır.