Bir kadın bebeğine hamile kaldığını *hissettiği ve bunu net olarak öğrendiği andan itibaren hayatı değişir. Gece uykuya dalmadan önce; sabah uyandığı andan itibaren ve gün içerisinde ne yapıyor olursa olsun bir tarafında her zaman *artık anne olduğunu; artık bir yavrusu olacağını düşünür; düşünür. Annenin vücudundan başlamak üzere sonrasında evin düzeni; yaşam biçimi vb. herşey; merak ve heyecanla beklenen bu yeni aile bireyine göre de ayarlanmaya başlanır. Keyifle geçirilebilecek bu dönem bazı olumsuz deneyimlerle anne için daha kaygılı bir süreç haline gelebilir.
Süreç boyunca anneye huzurlu ve mutlu olması gerektiği söylense de çevresel bir takım beklentiler de zaten duygusal olarak daha yoğun bir dönemden geçen annenin kaygı seviyesinin artması için yeterlidir.
Annenin hamileliğinin başından itibaren beslenme biçimi; hamileyken kilo almak ya da almamanın yaratacağı sıkıntılar; ağlamaması ya da stres olmamasına yönelik uygulanan yoğun stres yaratıcı tavsiyeler; buna ek olarak 40 hafta olarak sabitlenen ve 40 hafta dolar dolmaz bebeğin ne zaman doğacağına dair sorulan sorular ve yapılan yorumlar annenin kaygı seviyesinin daha da artması için yeterli olmaktadır.
Bütün bu kaygılandırıcı deneyimler anne doğum yaptığı andan itibaren en üst noktaya ulaşabilir. Anneden beklenenler ya da tavsiyelerden “küçük bir kısmı” aşağıda yer almaktadır;
Bebeklerin başına gelen olumsuz deneyimlerle ilgili anneye anlatılan kaygılandırıcı hikayeler;
Anne tebrik edildikten sonra sütünün “yetip yetmediği”; bebeğin doyup doymadığı konusunda bilgilendirme istenilmesi;
Bebek ağladığında nedeninin ne olabileceği ile ilgili türlü nedenler üretilmesi;bunun yanında ağladığında kucağa alınması ya da alınmaması ile ilgili yapılan tavsiyeler ve beklentiler;
Bebeğin yaşadığı olası gaz problemi ile ilgili anneye yememesi ya da yapmaması gerekenlere yönelik verilen uzunca liste;
Sadece Türkiye için geçerli olduğunu düşündüğüm:) bebeğin üşüme ve üşütme ihtimalinin yüksek oluşu ve bu nedenle annenin bebeği kaç kat giydirmesi gerektiğine dair verilen tavsiyeler…
Bütün bunlara ek olarak anne doğum sonrası duygusal iniş çıkışlar yaşayabilmekte; eşler açısından karı-kocalık rollerinin yanında anne-babalık rollerine geçerken de bir takım sıkıntılar yaşanabilmektedir.
Annelik süreci ile birlikte ; hamilelikten itibaren annenin kendi geçmiş olumsuz deneyimleri; kadınlık ve kendi çocukluk rollerine yönelik algıları ; kaygıları ve pek çok bilinçaltı süreç su yüzüne çıkmaktadır. Buna ek olarak yukarıda bahsedilen tüm bu deneyimler nedeniyle; çok keyifle geçirilebilecek hamilelik ve doğum sonrası yaşantı; yerini; anne-bebek iletişimi açısından hem anne hem de bebek için olumsuzluklar barındıran ve duygusal anlamda kaygının ağırlıkta olduğu bir yaşam deneyimine bırakabilmektedir.
- Bağlanma süreci ile ilgili yaşanan sıkıntılar;
- Bebeğin emme süreci ile ilgili yaşanan sıkıntılar; emmek istememesi ve daha sonraki süreçte yemek yemek istememe ve iştahsızlık vs.
- Bebeğin ya da çocuğun genel anlamda huzursuz olması;
- Uyku konusunda yaşanan sıkıntılar;
- Bebeğin ya da çocuğun evde bile anneden hiçbir şekilde ayrılmak istememesi ve bunun ilerleyen dönemde de devam etmesi;
- Özellikle 3 yaş civarında(öncesi ve sonrası da bu sürece dahil olabilir) yaşıtları ile ilişki kurmasında yaşanan sıkıntılar;
- Yine ilerleyen süreçte vurma; ısırma vb. durumların yaşanması;
- Eğer varsa kardeşle ilişkisi konusunda yaşanan sıkıntılar;
Yukarıda sayılan yaşantılara ek olarak her ailenin kendine özel yaşanan daha farklı süreçler olabilmektedir. Yaşanan bütün bu sorunlarla ilgili özellikle anne ile birlikte çalışılabilmekte ve terapi sürecinde annenin yaşadığı değişim bebeğin/çocuğun süreçlerine de büyük oranda ve olumlu anlamda etki etmektedir. Anne bu sürece ne kadar erken girerse bebeğine/çocuğuna etkisini de o kadar erken deneyimleyecek ve sorunlar kronik hale gelmeden çözüme yönelik önemli oranda yol kat etmiş olacaktır.
Genel anlamda anne ile bebek arasında duygu kanalı açıktır ve bebek annenin duygusundan birebir etkilenir. Anneler genellikle “Bebeğim kaygılı mı?” ; “Neden huzursuz?”diye düşünse de burada söz konusu olan çoğunlukla annenin kendi kaygılarını ve huzursuzluklarını bebeğe geçirmesidir. Bilinmesi gereken bir diğer nokta ise annenin bebekte ya da çocuğunda (daha büyük yaşlar için) var olan ; ona ait gerçek duyguyu da fark edebilmesidir. Bu da ancak tam anlamıyla anne kendi sürecinde yol aldığında; kendi kaygılarından arındığında ve bunlardan bağımsız olarak ve bunların ardından çocuğuna odaklandığında mümkün olabilmektedir.