Aile; çocuğun barınma; sağlık; eğitim; korunma ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması gereken sosyal oluşumdur.
Aile içi iletişim ve paylaşım ne kadar nitelikli ve doyurucu ise çocuğun kendisine olan güveni ve inancı o kadar gelişir. Bu doğrultuda daha mutlu; girişken; başarılı ve aktif bir birey olur. Bu ortamın ve paylaşımın sağlanamadığı ailelerde çocuklar ciddi derecede ruhsal sorunlar yaşar. Bu sorunların çözülmemesi durumunda ilerideki yaşantısında da etkisini gösterir. Bu nedenle çiftlerin kendi aralarındaki sorunları çözmelerinin önemi büyüktür. Çözülemiyorsa bir çift terapisine başvurabilirler. Kendi aralarındaki sorun kendi yaşamlarını etkilediği gibi çocukları da etkilediğinden çocukların da ayrı bir desteğe(çocuk terapisine) ihtiyacı vardır.
Peki ailedeki stresin kaynakları nelerdir?
Ailede stresin sebepleri çok çeşitli olabilir. İş stresi; hayat şartlarının yarattığı stresler sosyal ekonomik ve sağlık nedenli olabilir; evlilik ilişkine bağlı stres en sık görülen nedenlerdir. Genellikle stres durumunda bireyler korkma; kaçıp uzaklaşma veya kavga etme eğiliminde olurlar. Bunun sonucunda da ev içerisinde gerginlik ve soğuk bir ortam oluşur.
Anne baba arasında gerginlik varsa evin içinde sözel bir tartışma olmasa bile çocuklar mesafeyi; soğukluğu gözlemlerler ve gerginliği hissederler.
4 yaşın altındaki çocuklar durumu anlamlandıramasa da evdeki huzursuzluğu sezip sinirli ve gergin olurlar. Tepkilerini ve isteklerini ağlayarak gösterirler.
4 ile 6 yaş arasındaki çocuklar evde yolunda bir şeylerin yolunda olmadığını fark ederler ve en basit şeylere huysuzlanarak tepki verip kolayca ağlarlar. Anaokulunda uyumsuzluk sorunu yaşayabilirler.
6 ile 8 yaş arasındaki çocuklar huzursuz aile ortamına maruz kaldıklarında evdeki sorunların farkına varırlar. Karanlık korkusu; yalnız yatamama/yatmak istememe; iştah sorunları; uykuda aniden çığlık atma; kabuslar; diş gıcırdatma; öğrenilmiş tuvalet eğitimi kaybolabilir; okula devam etme konusunda direnç gösterebilir.
8 yaşından itibaren ise çocuklarda soyut düşünce gelişmeye başladığından anne ile baba arasındaki gerginliği tamamen idrak ederler. Bu doğrultuda çocuklar olanlar konusunda sorgulanmak istemezler; kaçarlar. İçe kapanma; okulda huzursuzluk; derslerde başarısızlık; kolay sinirlenme; en ufak şeyde ağlama ortaya çıkar. Daha dışa dönük olan bazı çocuklar ise anne babalarına direk boşanıp boşanmayacaklarını sorarlar. Aynı zamanda bu durumu yalnız ve içine kapanarak yaşayan çocuklar olduğu gibi okulda öğretmeniyle veya arkadaşıyla paylaşarak destek ve ilgi arayan çocuklar da vardır. Tik bozuklukları; iştahsızlık veya aşırı yemek yeme; sosyal ilişkilerde sorun; dikkat dağınıklığı da olabilir.
Evdeki gerginlik ebeveynler tarafından çocuklara uygun şekilde anlatılmazsa; bilgilendirilmezse çocukların özdeşim kurduğu ebeveyne ve aileye güveni azalır; bahsedilen klinik tablolar uzun süreli devam edebilir ve çocukluk dönemi depresyonları ortaya çıkabilir.
Bu durumda ebeveynlerin yapması gerekenler;
Gerçekçi olarak ve anlayabilecekleri şekilde durumu çocuklara anlatmalı ve bilgilendirmelidir.
Yaşanmakta olan sorunun ne olduğu ve nasıl çözüleceği konusunda da çocuklara bilgi verilmelidir.
Çocukların önünde tartışılmamalıdır.
Çocuklardaki belirsizlik duygusu ortadan kaldırılmalı ve onlara güven verilmelidir.
Çocukların duygusal boşalımını sağlayarak kendilerini daha iyi hissetmeleri sağlanmalıdır.
Çocukları empati kurarak dinlemeli ve ne hissettiği anlaşılmaya çalışılmalıdır. Duygularına önem verilmelidir.
Bahsedilen klinik tablolar uzun süre devam ederse bir uzmana başvurulmalıdır.