Sosyal fobi; kişinin başkaları tarafından değerlendirilebileceği toplumsal ortamlarda yaşadığı kaygı veya korku olarak tanımlanabilir. Bu tür ortamlarda yaşanan veya yaşanacağına şartlanma gelişen duygu rezil olma; küçük düşme ve mahcup olma korkusudur. Kişi kendisinin görüntü-davranış-konuşması ile yetersiz; tuhaf; hatalı algılanacağından endişelenir. Bunun altında yatan düşünce ise yetersiz kalacağı; hata yapmaması gerektiği; mükemmel olması gerektiğidir. Bu duygu ve düşüncenin sonucunda kaygı duyulan ortama girmeme veya ortamı mümkün olan en kısa zamanda terk etme; göz teması kurmama gibi kaçınma davranışları gelişir. Ortamda bulunan kişilerin sayıca çok olması; tanıdık olmaması ve otorite figürü olarak algılanması belirtileri tetikler.
Sosyal ortamlarda yüksek kaygı nedeniyle yaşananlara şu örnekler verilebilir: Yolda yürürken görüntü ve yürüyüşüyle olumsuz biçimde insanların dikkatini çektiğini düşünme; yolda yürüyenlerle göz göze gelmemek için başını öne eğme; insanlarla karşılaşmanın daha az olacağı yer ve zamanı seçerek dışarı çıkma; Kafe/restoranda bir şeyler yiyip içerken üzerine dökeceği ve çevredekilerin bunu göreceği endişesi; çatal-bıçağı doğru kullanamama kaygısı; kuytu yerlerdeki masaları tercih etme; tek başına bu tür yerlere girmeme; sipariş verileceği zaman başkasına söyletme; tuvalete girmekten çekinme; Alışveriş yaparken satış elemanlarına bir şey soramama; mağaza boşsa dikkatlerin üzerinde toplanacağını düşünerek girememe veya bir şey almadan çıkma; ısrarcı satış elemanlarından rahatsız olma; Toplu taşımada göz temasından kaçınma; rastgele bir yere oturamama; belli yerlerde oturmayı veya ayakta durmayı tercih etme; yanındaki kişinin kendisiyle sohbet etmesinden sıkılma; konuşmayı sürdürücü değil; bitirici tarzda davranma; Evde misafir geldiğinde yanlarına çıkmak istememe; kısa bir şeyler söyleyip ortamdan uzaklaşma; sorulanlara kısa yanıt verme; telefon çaldığında açmak istememe; Arkadaşlarla buluşmada suskun olma; dinleyici konumunda kalma; söyleyeceklerinin uygun karşılanmayacağı endişesiyle lafa girememe; bir şeyler yapmak için teklifte bulunamama; Okulda söz alamama; bildiği halde yanıt verememe; sözlü sınavların ve sunumların öncesinde ve esnasında huzursuzluk ve gerginlik; İşyerinde üstlerinin yanında suskun kalma; fikirlerini öne sürememe-kendini savunamama; sunumlarda önceden hazırlandığı performansı sergileyememe endişesi yaşanabilir.
BEDENSEL YAKINMALAR:
Kaygı sırasında ağız kuruluğu; çarpıntı; terleme; nefes darlığı; ateş basması; yüzde kızarma; ellerde titreme; seste titreme; ses tonunun değişmesi; mide-barsak sistemin uyarılması gibi bedensel yakınmalar hissedilebilir. Bunların çevredekiler tarafından algılanacağı korkusu; kaygıyı daha da arttırır. Aslında dışarıdan gözlenen kaygı; kişinin gözlendiğini düşündüğünden daha düşüktür.
SONUÇLARI:
Sosyal fobi genelde onlu yaşlarda başlar. İlk belirtileri gencin derslerde söz almaması; tahtaya kalkmak istememesi; spor gibi toplu aktivitelerinden kaçınması; arkadaş grubuna girmekte güçlük çekmesi olabilir. Zamanında ele alınmaması durumunda; arkadaş ve akrabalar ile ilişkilenme sayıca ve nitelik açısından düşük seyreder. İlişkilerde yeterince yakınlaşamama özel hayatı da etkileyebilir. Kişi romantik ilişkileri başlatmaktan ve sürdürmekten kaçınabilir; evliliği erteleyebilir; evlilik ile sosyal halkanın genişleyecek olması ürkütücü; caydırıcı gelebilir.
İlişkilerin kısıtlı olmasının yanında; kaygıyı tetikleyen ortamlardan kaçınma kişinin özgürlüğünü mekansal açıdan da daraltabilir. Zaman içinde; mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmama tercih edilebilir. Bunun nedeni; boş zaman aktivitelerinin (örneğin; tiyatroya gitme) yaşatacağı varsayılan kaygının; bunlardan alınacak zevki baskılar hale gelmesidir.
Sosyal ortamlarda yaşanan aşırı kaygı; kişinin akademik-mesleki işlevselliğini de düşürebilir. Okulda ve işte hem bildiğini gösterememe; hem de bilgisini öne çıkaracak faaliyetlerden kaçınma nedeniyle göreceli başarısız kalma olabilir. Oluşabilecek kaygıyı azaltmak için kendisinden beklenenden daha basit bir işte çalışmayı tercih edenler olabilmektedir.
TEDAVİ:
Altta yatan bilişsel hatalara ve gelişen kaçınma davranışlarına yönelik bilişsel davranışçı terapi ve kaygı-bedensel yakınma kısır döngüsünü kırmaya yönelik ilaç tedavisidir. Her iki tedavinin bir arada yürütülmesi tedavi başarısını arttırır. Terapinin ve ilaç tedavisinin süresi ve içeriği bireysel olarak planlanır. Tedavinin hedefi mevcut sosyal kapasitesinin daha iyi kullanılır hale gelmesi ile birlikte; kişinin kendisinden ve yaşamından memnuniyetinin arttırılmasıdır.
NOt: Bu yazı Psikolog .İlkten Çetin ve Psikiyatrist Aylan Gımzal Gönentür ile birlikte hazırlanmıştır