Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kızlık Zarı Erkekliğin ve Bekâretin İspatı Gibi Görülüyor

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:13    Güncellendi: 18.02.2025 22:13
Evlenmeden önce gelin ve damadın gerginlikleri yavaş yavaş artmaya başlar. “Senin annem şunu istedi; benim annem şöyle dedi”; takılar; hangi evde oturulacağı vs. gibi tartışmalar gelin ve damadı gerginleştirir. Bu gerginlik düğün gününe sirayet eder. Düğün günü herkes normal giyinmişken gelin ve damat farklı kıyafetler içindedir. Herkesin gözü gelin ve damadın üzerindedir. Normal hayatta bile her zaman yaptığımız işi yaparken bütün insanlar bize baksa tedirgin oluruz. Ayrıca düğünlerde kavga ya da olay çıkarmak da bizim alışkanlıklarımızdandır. Bu gerginlikler arasında gelin ve damat gerdeğe girdiğini düşünün. Bu kez yatak odasına girdikleri andan itibaren farklı bir gerilim başlıyor. Birincisi kapıda kan görme beklentisiyle nöbet tutanlar var. Kız tarafı kızının sağlam olup olmadığını kontrol etmek için bekler; çünkü bu namus meselesi olarak algılanır. Erkek tarafı da oğlunun bu işi yapıp yapmadığını görmek için kapıda bekler; kan damadın erkekliğinin ispatıdır. Dışarıdaki bu gerginlik içeriye de yansır. İçeride ise cinsel bilgi almamış; sağdıçlık kurumun ortadan kaldırıldığı bir ülkede ne yapacağını bilemeyen çift iyice gerilir. Erkek hep şunu düşünür; “Ya sertleşmezse!” diye. Bu erkeklerin en büyük ve dayanılmaz korkusudur. Erkeğin bütün düşünceleri penisindedir. O an karısının duygularını; endişelerini anlayacak durumda değildir. Çünkü dışarıda bekleyenlere karşı kendini ispat etmek zorunda hissediyor kendini. Bu nedenle erkek; karısı tam olarak hazırlanmadan; onun duygularını ve ruhunu okşamadan; uzun bir ön sevişme yapmadan direkt ilişkiye girmeye çalışır. Bu arada erkeğin kafasında; “Biraz sonra sevdiğim kadının canı yanacak; kan gelecek” düşüncesi de var. Hiç bir erkek sevdiği kadına bunu yaparken rahat olamaz. Kadın ise biraz sonra bir şeyler yaşayacak ve bunun sonucunda bir tarafı yırtılacak; delinecek; kanayacak; canı yanacak diye korkuyor. Çok ilginçtir gelin bir taraftan da “Ya kanamazsa!” diye endişeleniyor. Çünkü kan olmadığı zaman da en iyi ihtimalle doktora götürülecek; aşağılanacak; dövülecek; belki töre gereği öldürülecek. Kadının durumuna bakar mısınız; kanasa bir dert; kanamasa ayrı bir dert.
İlk gece rahat ve huzurlu ön sevişme ile kasma ve gerginlik olmadan birlikte olan çiftler de nadir de olsa var. Bunu yapıyorlar ve kanama da olmuyor. Ancak bu kez de; “Acaba bu kız daha önce başka biriyle ilişkiye mi girdi?” diye kızı doktora götürüyorlar. Bu şartlar altında kadının; kendini rahat bırakmasını; haz almasını; yeterince ıslanmasını bekleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Özellikle genç kızların kâbusu haline gelen ilk gecede çiftlerin ve ailelerinin kızlık zarının kanamasını beklemesi; gelin ve damat üzerinde korkunç bir baskı meydana getiriyor.

Kadın kendini ne kadar kasarsa; ne kadar çok kuruluğu olursa; erkek ne kadar çok acele ederse; kanama; ağrı ve acı o kadar artar. Ve sanki bu kadermiş; Tanrı nın bir emriymiş gibi algılandığında da toplumsal bir beklenti haline gelir. Oysa çok ince ve esnek bir mukoza parçası yapısındaki kızlık zarı; ideal şartlar altında ilk cinsel ilişki deneyiminde ve sonrasında; kanamaz; yırtılmaz; delinmez; patlamaz; ağrı ve acı yapmaz. Normal şartlarda cinsel ilişki sırasında sulanma tam; kadın rahat ve gevşemiş bir durumda ise; vajina girişi genişler; kızlık zarında ağrı; acı ve kanama olmaz sadece hissedilemeyen hafif bir açılma olur. Ama sulanma olmaz; kadın kendini kasarsa ağrı; acı olabilir; zorlanmaya ve tahrişe bağlı hafif lekelenme tarzında kanama olabilir; ancak bu durumda da oluşan ağrı ve acı dayanılmaz değildir.

Unutmayınız ki toplum olarak kızlık zarının kanayacağına inandığımız ve kan görmeye şartlandırıldığımız için bu gerçekleşiyor.