Beyin damarlarının aniden tıkanması veya kanaması sonucunda vücudun bir yarısında ortaya çıkan felç tablosu; inme veya yarım felç olarak adlandırılır. Ortalama yaşam sürelerinin uzamasıyla birlikte; bu rahatsızlık daha fazla görülmeye başlanmıştır....
Ülkemizde her yıl 100 bin e yakın inme vakası olduğu görülmektedir. Nadiren 15 – 50 yaş grubundaki kişilerde görülmekle birlikte daha çok ileri yaşlarda görülmektedir.Felç durumunun oluşmasını iki ana başlık altında toplayabiliriz; bunlar: Damar tıkanmasına bağlı gelişen felç;Kanamaya bağlı gelişen felç.Hasta durumuna göre belli bir süre yoğun bakımda kalır bu süre zarfında yatak yaralarının oluşmaması için çeşitli pozisyonlarda tutulur ve gerekli eklem egzersizleri fizyoterapist tarafından yapılır. ...
Yoğun bakım sonrası süreç çok önemlidir. Hasta vucudunun belli bir yarısını kullanamaz bu kanama yada tıkanıklığın yerine göre değişir. Rehabilitasyonun amacı hastanın bedensel kayıplarını azaltıp fonksiyonel kapasitesini çoğaltmak; günlük aktivitelerinde bağımsız olmasını sağlayıp yaşam kalitesini artırmaktır. Uygun hastalarda eski mesleğine dönebilmesi veya yeni bir iş sahibi olması da hedeflenir. Bu hedeflere ulaşabilmek için hastanın doktorun bilgisiyle deneyimli bir fizyoterapist eşliğinde çalışması çok önemlidir. Bazı hastalarda evde fizyoterapi daha etkili sonuçlar getirmektedir.
Bu tabi ki hastanın maddi durumuna bağlıdır ne yazık ki ülkemizde birçok ülkenin aksine evde fizyoterapi devlet tarafından karşılanmamaktadır.Felç geçiren hastalarda rehabilitasyon uzun sürebilir. Programa hastanın istekle katılması ve ailesinin de bunun önemini bilmesi gerekir.
Önce hastanın temel ihtiyaçlarını giderebilecek hareketleri yeniden kazanması hedeflenir. Yeme içme; giyinme soyunma; tuvalet temizlik faaliyetlerindeki gelişmeler yakından izlenir. Oturma ve ayakta durma dengesi gelişen hastalarda yürüme eğitimine başlanır.Bu safhaların hepsinde fizyoterapist eşliğinde kazanımlar sağlanır ve iyi bir programla tatmin edici bir duruma gelebilir. Burada önemli olan kısım hastayla çalışan kişinin fizyoterapist olmasıdır. Maalesef çoğu hastanelerde fizyoterapist yetersizliğinden hastalar bilinçsiz eğitimsiz ve yetkisiz kişilerin ellerine bırakılmaktadır.
Manuel Terapi
Günümüzde karşılaşılan kas iskelet sistemi kaynaklı ağrıların birçok sebebi vardır. Hareketsiz yaşamdan; vucut bütünlüğünün korunamamasına; aşırı kilodan; kaslar arasındaki dengenin ve gücün bozulmasına; eklemlere aşırı yük binmesinden; eklemlerin esnekliğini yitirmesine ve dokuların yeterince beslenememesi gibi sebeplerdir. Manuelrapi ile kas ağrılarını gidermek; eklemleri yeniden esnek ve doğru biçimde çalıştırmak ve kan dolaşımını arttırmak mümkündür.
Manuel terapi kas; kemik; eklem ve bağ dokusu ile ilgili sorunları çözmek için kullanılır. Omurga ve ekstremite eklemlerindeki ağrı ve işlev bozukluklarının giderilmesinde uygulanan manuel terapi; maniplasyon; mobilizasyon; özel germe teknikleri ve klinik bantlama teknikleri gibi yöntemler içerir.Tedavinin ellerle yapılmasından dolayı adı elle tedavi yani “Manuel Terapi “ adını almıştır. Manuel terapi uygulamaları bilimsel temellere dayalı etkinliği kanıtlanmış yöntemlerdir.
Manuel terapiye başlamadan önce kişi bir bütün olarak değerlendirilir. Kişinin bütün eklemleri kontrol edilir. Bunun sebebi bazen ayakta bir basma bozukluğu bile bel fıtığı ya da boyun fıtığı yapabilir. Manuel terapi uygulamadan önce kemiklerin dizilimi doğal mı bir kas kısalığı ya da güçsüzlüğü var mı bunlara bakılır. Daha sonra manuel terapiye özgün yöntemlerle eklemlerde bir kilitlenme ya da işlev bozukluk varsa bunlar değerlendirilir.
Kısaca; belde bir omurda kilitlenme varsa bu bel ağrısı yapar ve bel fıtığı ile karıştırılabilir. Eklem kilitlenmesi anında çözülüp hasta tekrar değerlendirilir. Bel ağrısı geçerse uygun egzersiz verilip gönderilir. Eğer birden fazla problem varsa tedavi birkaç seans daha uzayabilir. Amaç omurların doğal dizilimini sağlamak; kasları ve eklemleri sağlıklı duruma getirmek ve kan dolaşımını arttırmaktır..
Bel fıtığı ya da boyun fıtığına yaklaşım tarzı yine problemi direk çözmeye çalışmaktır. Fıtıktan ötürü omurilik kanalında sıkışan sinir ağrı güçsüzlük; hissizlik gibi şikâyetler ortaya çıkarır. Öncelikli hedef bu sıkışmayı ortadan kaldırmaktır. Basitçe söylemek gerekirse fıtıklaşan disk çıktığı yere doğru sokulmaya çalışılır ve omurilik kanalı genişletilmeye çalışılır. Sinirdeki bası ortadan kalkınca şikayetler kaybolur ve hasta iyileşir.
Fakat bu minimal düzeyde yapılır. Cerrahi yöntemle de yapılan budur. Bu benzerlikten ötürü Almanyada manuel terapiye ‘Kansız Cerrahi’ adı verilir.