Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Bebeğimle İletişim

Oluşturulma tarihi: 18.02.2025 22:06    Güncellendi: 18.02.2025 22:06
Bebeğiniz henüz konuşamayacak kadar küçük. Ancak iletişim; diğer kanallar aracılığıyla siz ve bebeğiniz arasında; tüm yoğunluyla akıyor. Belki bu kanalların bir çoğundan haberdar değiliz.

Bebekler; sözcüklerle sıkıntılarını ve hoşlandıklarını dile getiremeseler de; yüz ifadeleri ve ağlamalarıyla ihtiyaçlarını ve duygu durumlarını yetişkinlere aktarıyorlar. Ağlamalar bile her bir durumda farklı tarzda oluyor. Yeni doğum yapan anneler; bebeklerini tanımaya başladıktan sonra ağlama biçiminden; sıkıntısının ne olduğunu rahatlıkla anlayabilir hale geliyorlar. Bir ağlama biçimi “Ben acıktım” anlamına geliyor. Bir diğeri de “Altımdaki ıslaklık beni rahatsız ediyor” demek… Bir başka ağlama da “Burada çok sıkıldım; benimle ilgilenin!” anlamına gelebiliyor.

Bu ağlama biçimlerini doğru anlayıp ihtiyaçları karşılayan ebeveyn; bebeği tarafından gülücükle ödüllendirilir. Ağlama anında kesilir. Bebeğinin ihtiyacını gideren annenin; bu sükunet ve bebeğinin şirin görüntüsü karşısında; onun ihtiyaçlarını karşılama ve onunla vakit geçirme isteği pekişir.

Bahsettiklerimizden anlaşıldığı gibi; bebek edilgin değil. Anne ve baba tutumlarının bebek ve çocukları etkilediği gerçeğinin yanı sıra; çocuklar da daha bebeklikte anne babasının kendisine olan davranışlarını belirliyor. Kısacası; bebekler de oldukça etkin. İşte bu karşılıklı etkileşim; bebeğinizle aramızda bir iletişim olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İhtiyaçlarının giderildiğini susarak; annesine gülümseyerek aktaran bebekler; karşılığında daha fazla olumlu ilgi elde edebiliyorlar. Çeşitli şirinliklerle ebeveyni oyuna davet edebilirler. Hangi davranışı isteyip istemediklerini ifade ederek ebeveyni yönlendirirler.

Anneden bebeğine iletilen mesajlar da var demiştik. Bu mesajlar sözsüz de olsa; bebek tarafından oldukça net bir biçimde alınıyor. Bebek; annenin ruh durumunu açıkça hisseder ve tepkileri de buna göre olur. Bebeğin huzuru ve huzursuzluğu; bebeğin fiziksel sıkıntıları ve duygusal ihtiyaçları kadar; annenin gerginliği tarafında da belirlenir. Peki bu nasıl olmakta?

Yeterince beden teması kurulmayan; yada çevresinde yüksek; kızgınlık içeren sesler duyan bebeklerde huzursuzluk artıyor. Anne kendini gergin hissettiğinde bebek de kendini gergin hisseder. Çünkü anne gergin olduğunda; bedeni de gergindir. Gerginken bebeğini kucağına aldığında; kol kaslarının gerilimini bebek de hisseder ve huzursuz olur.

Kalp atış hızı ve beyin dalgaları da anneden bebeğe aktarılan verilerdir. Huzurlu annenin kalp atış hızı daha yavaştır. Bebeğini kucağına aldığında bebeğin de kalp atış hızı anneninkine benzer.

Gördüğümüz ve görmediğimiz bir çok mesaj iletiyoruz çocuklarımıza. Hem de bebekliklerinden itibaren. Onlar da bunu alıyorlar ve davranışları buna göre şekilleniyor. Sadece ebeveynine karşı davranışları değil etkilenen. Aynı zamanda diğer olaylara ve kişilere nasıl tepkiler vereceğini de bebeklikten itibaren aldığı bu mesajlar etkiliyor. Bebek ve çocuklar yetişkinlerin olaylara verdiği tepkileri referans alırlar.

Bebeğinizle bol bol beden temasında bulunun. Onunla sevecen bir ses tonuyla konuşun. Konuşurken sık sık göz teması kurun.

İtiraf edelim; sabah akşam oyun oynamayı ders yapmaya yeğlerdik çocukken. Ne kadar doğal bir eğilim! Ama oyun da bir yere kadar. Peki şimdi çocuklarımıza ödevlerini yapma sorumluluğunu nasıl kazandıracağız?

Derslerine karşı ilgisiz olan çocukların öğrenim hayatlarının ilk yılından itibaren motivasyonunu etkileyen etkenler araştırılmalıdır. Ev ortamının fiziki koşulları çocuğun derse adaptasyonunu bozucu olabilir (ses; ışık; bol eşya…vs.). Ayrıca ev içindeki gergin ortam; ev dışı başka stresli yaşantılar da ders çalışmama ve başarı düşüklüğüne neden olur.

Bunların dışında başka bir etken anne ve babanın çocuğun ödevine karşı tutumlarından kaynaklanabilir. Ödev yaparken çocuk arada sıkılabilir ve ara vermek isteyebilir. Ara vermesi; derse dikkatini tekrar toplamasını sağlayacağından; önemlidir. Aralarda çocuğun derse geri dönmesini zorlaştıracak tv; bilgisayar; başka bir kişiyle vakit geçirme gibi etkinlikler yerine; etrafta dolaşarak bu arayı geçirmesi derse dönmesini kolaylaştırabilir. İlkokul 1. sınıf çocukları ödev yaparken daha sık aralara ihtiyaç duyabilirler. Hareket ihtiyacı 1. sınıf çocuğunda daha fazladır. Kalkıp gezinmesine izin vermek iyi olacaktır.

Çocuğunuzun ödevini bitirmesini sağlamak için “dersini bitirdikten sonra dışarıda oynayabilirsin / çizgi filmi seyredebilirsin” şeklinde ödül niteliğindeki faaliyeti haber vererek motivasyonunu artırabilirsiniz. Buna uymak istemezse de kararlı olun. Ödevi bitirmek yerine oyalanırsa da okula ödevini yapmadan gitmeyi “seçiyor” demektir. Sonuçlarıyla yüzleşmesini sağlayın.

Eğer çocuğunuz derslerine önem veriyorsa; her çocuk ve genç gibi yeteri kadar dinlenmesi ve sosyal ilişkilerinden geri kalmaması gerekiyor. Planlarını mümkün olduğu kadar bu şekilde ayarlamasını sağlayın. Her insan doğuştan sosyal bir varlık. Çocuğunuz yaşıtlarıyla iletişimi gerektiği ölçüde sürdürmeli. Aksi taktirde psikolojisi bozulacak ve derslere olan motivasyonu gitgide düşecektir.

Çocuğu motive etmeye çalışırken “okuması” üzerine uzun öğütler verme yöntemi çok yaygınsa da genelde ders çalışmayı sağlama yönünde pek işe yaramamaktadır. Günlük/haftalık ödevi yapmadığında çocuğun bunun sonuçlarıyla yüzleşmesi davranışı değiştirmesinde daha etkilidir. Bunların yanı sıra; okuldaki olumlu davranışları övmekten geri kalmayın.