DİSLEKSİ ( ÖĞRENME BOZUKLUĞU)
Disleksi; zekaları normal ve normalin üstünde olan bireylerin; dinleme; anlama; kendini ifade etme; okuma; okuduğunu anlama; yazma ve matematik alanlarının tamamında ya da birinde veya bir kaçında zekalarının altında bir performans gösteren öğrenme bozukluklarıdır.
Dünyada yüz kişiden ortalama beş ve altısında görülen disleksi genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığı araştırmalarda saptanmıştır. Disleksi hayatın ilk yıllarında kendini göstermeye başlamakla birlikte; okul yıllarının ilk zamanlarında kedini belirgin olarak gösteren ve kişinin yetişkin dönemlerinde de devam eden bir süreçtir.
Disleksiyi nasıl fark ederiz?
Dislektik bireylerin; erken yaş dönemlerinde geç ve güç konuşmaları; çatal kaşık kullanırken zorlanıp uygun şekilde tutamamaları; merdivenleri inerken bir sağ ayak; bir sol ayak aşağıda olacak şekilde inmede problem yaşarları; fermuar çekmede; düğme iliklemede veya düğme ilik aynı sıraya gelecek şekilde ayarlamada zorluk yaşamaları; ayakkabılarını düz gelecek şekilde giymede; kalemi düzgün tutma ve basit şekilleri boyamada; basit kare üçgen daire gibi şekilleri bakarak çizmede; söylediğimiz uzun cümleleri anlamakta zorluk çekmeleri; çizgi çalışmalarında isteksizlik göstermeleri çizerken zorlanmaları. Okul döneminde ise sözcükleri sesleri ve harfleri karıştırması (ev’i ve; çok’u koç; b’yi d; yazması ve okuması; E’nin yönünü ters çevirip yazması gibi) sayıları aklında tutmada; çarpım tablosunu ezberlemede zorluk çekmeleri; sayıların yerlerini değiştirerek söyleme ve yazmaları(67’yi 76; 96’yı 69 gibi algılama 7’nin yönünü ters çevirip yazma ) şiir ezberlemekte zorluk çekmeleri telefon numaralarını ezberlemekte zorlanmaları; istenilmesine rağmen kitap okumayı sevmeme gibi bir takım belirtiler bizim aklımıza disleksiyi getirmelidir. Dislektik bireyler bu özelliklerden bir kaçını ya da tamamını veya daha fazlasını gösteriyor olabilirler.
Bu özellikleri gösteren; yani dislektik olabileceğinden şüphelendiğimiz çocukları; öncelikle konunun uzmanı bir kişiye yönlendirerek; varsa dislektik bir durumun tanılanması sağlanmalıdır. Ancak daha sonraki aşamada sürecin yönetilmesi için bir takım önlemlerin alınması gerekmektedir.
Aslında dünyadaki tüm bireyler birbirinden farklı özellikler gösterirler biz buna’’ bireysel farklılıklar ‘’ deriz. Disleksi de bireysel bir farklılıktır ve normal karşılanması gereken bir durumdur ;( önemli olan eğitimlerini doğru almaları) zaten de öyledir; birçok yetişkin insan dislektik olduğunun farkına varmadan da hayatını devam ettirir ancak hayat konforu düşüktür. Dislektik bireyler İyi bir eğitim almışlarsa ve durumlarının farkına varıp süreçlerini yönetmeyi öğrenmişlerse; yaşam konforları artacağı gibi toplum içinde kendilerine çok iyi statüler de (doktorluk; öğretmenlik; bilim adamlığı; vb )edinebilirler. Ancak dislektik durumu belirgin; iyi eğitim almamış ve sürecini yönetmeyi öğrenememiş bireyler ise; zihinsel engelli damgası dahi yiyebilirler.
Dislektik bireyler;
Kitap okumayı sevmezler; çünkü anlamada zorluk yaşarlar; çoktan seçmeli sınavlarda çoğunlukla kodlama kağıdında kaydırma yaparlar; karşısındaki kişiyi dinlemekte zorluk çekerler; dans ederken ritme uymakta zorluk çekerler; tempolu alkış tutmakta zorluk çekerler; sağ-sol kavramlarını karıştırırlar; esprileri anlamada zorluk çekerler. Erkekler askere gittiklerinde;’’ uygun adımda yürümekte’’ zorluk çekerler. Dislektik bireylerin zaman içerisinde duygusal bir yapıları oluşur; aynı zamanda kendilerine has yaratıcı özelliklere de sahiptirler.
Dislektik bireyler en büyük problemlerini okul dönemlerinde yaşarlar; çünkü dislektik olmanın sonucu; kendini ders başarısızlığı olarak ortaya çıkarır.(not: her başarısızlığın sebebi disleksi değildir) derslerde başarısız olan çocuk ise; anne –baba ve öğretmenleri tarafından; daha çok ders çalışması için sıkıştırılır. Çünkü zaman dislektik çocuğun aleyhine işliyor; arkadaşları ilerledikçe çocuk geride kalıyor; çocuk arkadaşlarından geride kaldıkça konular çoğalıyor; konular çoğaldıkça ailede panik artıyor; bu panik çocuğun üstündeki baskıları arttırıyor; üzerinde baskılar artan çocukta ise; başka sorunlar oluşmaya başlıyor. Bu sorunlardan bazıları; özgüven eksikliği; başkalarına güvensizlik; hırçınlık; okula gitmek istememe; ders çalışmak istememe ve benzeri gibi davranışlar.
Disleksi sürecinin yönetimi
Sürecin yönetiminin 4 ayağı vardır. Okul; aile; doktor ve destek eğitimdir. Yani bu yönetim ne tek başına aile; ne tek başına öğretmen; ne de tek başına doktorun yöneteceği bir süreçtir. Her kesimin ortak hareket etmesi gerekmektedir. Dislektik çocukların okul öncesi dönemde fark edilmeleri çok önemlidir. Okul öncesi dönemde fark edilen dislektik çocuğun; henüz okula başlamadığı için; sürecinin yönetilmesi daha kolay ve daha başarılı geçer. Okul öncesi dönemde yukarıda saydığımız bir takım olumsuz özellikleri gösteren çocuklar; hiç vakit kaybedilmeden; tanılanması için; konuyla ilgili bir uzmana gönderilmesi gerekmektedir. Daha sonraki süreçte ise özel eğitim desteği gerekmektedir. Okul hayatının başlamasıyla birlikte; destek eğitiminin de devam etmesi gerekmektedir; bu süreçte aile; disleksi konusunda; sıkça bilgilendirilmelidir. Buradaki asıl hedef; dislektik çocuğa; kendi sürecini kendisinin yönetmesi öğretilmelidir.
Dislektik çocuğun eğitiminde nelere dikkat etmeliyiz?
Öğrenme güçlüğü yaşayan bir çocuk; eğitim hayatında; diğer akran grubu çocuklara göre zaten dezavantajlı bir çocuk konumundadır. Burada bir takım becerileri ve bilgileri kazandırmaya çalışırken; dislektik bireyin kendi öğrenme hızına göre öğrenmesine dikkat etmeliyiz; asla yüz metrelik bir koşuda; dezavantajlı çocukla diğer çocuklara aynı süreyi vermemeliyiz. Sonuçta yüz metreyi herkes tamamlar; ancak diğer çocuklar otuz saniyede tamamlarken; dezavantajlı çocuk elli saniyede tamamlar. Bu duruma; anne-baba ve eğiticilerin; sabır ve saygıyla yaklaşmaları; çocuğun çok daha faydasına olacaktır. Bu çocuklardan; daha fazla ders çalışmasını beklemek; ağır ve çok ders yükü altında ezmek; faydadan çok zarar getireceğinden; dikkat edilmesi gerekmektedir. Okul rehberlik servisinin de desteğini alarak çocuğun kendi hızında; daha çok pekiştirilerek ve özgüven kazandırılarak ilerleyen bir sistemi; aile ve eğiticiler olarak benimsememiz daha doğru olacaktır. Özellikle ilkokulun birinci; ikinci ve üçüncü sınıflarına devam eden; öğrenme güçlüğü çeken dezavantajlı bu çocukları; eğitim anlamında; kazanma ya da kaybetme yıllarıdır. Öğrenme güçlüğü çeken bu çocuklarımızı daha çok sosyal faaliyetlerden ve sportif faaliyetlerden faydalandırmamız gerekmektedir. Çünkü bu faaliyetler çocukların görsel; işitsel ve dokunsal uyaranlarını rahatlatarak algılamayı kolaylaştıracaktır. Asla başarısız olduğu alanlara yönelik; eleştiriler yapmamalıyız; zaten kendisi de başarmayı çok istiyordur; çocuğu yıkmamamız gerekmektedir. Disleksisi süreci iyi yönetilmiş bir çocuk; sınıf ortalamalarının üstünde bir başarı gösterebilir; hatta en iyisi de olabilir; önemli olan çocuğun bireysel farklılıklarının farkına vararak; gelişmeye açık yanlarının desteklenmesi ve öne çıkarılmasıdır.
Dünyada; Albert Einstein; Leonardo Da Vinci; Steve Jobs gibi dislektik olan ilginç örnekler de vardır. Ancak disleksi; onların bilime ve sanata kazandırdıklarını engelleyememiştir. Konusu açılmışken yazımı; Albert Einstein’ ın sözüyle bitirmek istiyorum ‘’Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı; ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız; tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir’’.
15.02.2015
Ertürk ATMACA
Özel Eğitim Öğretmeni