Gereksiz ilaç kullanan çocuk; ileride suç ve şiddete eğilim gösteriyor
“Hareketli çocukların her zaman hiperaktif olarak algılanmaması gerektiğini aktaran çocuk uzmanı psikiyatrist Hülya Bingöl Çağlayan; “Özellikle okula yeni başlayan 5;5 yaşlarındaki çocuklarda biz bunu sıklıkla görüyoruz. İlkokul birinci sınıflarda şu anda çok fazla problem yaşayan veli var. Çünkü çocuklar daha tam ruhsal gelişimleri tamamlanmadan okula başlıyorlar.” diyor.
Oyun dönemini bitirmeden okul dönemine atlamak zorunda kalan çocuklarda; aşırı huzursuzluk; sınıf düzeni bozma; dikkatini toplayamama gibi sorunların da oluştuğunu vurgulayan Çağlayan; bu durumda öğretmen ve annenin gözlemleri ile ön görüş tanısı konulduğunu belirtiyor. Kış aylarında doktora başvuru sayısının arttığına değinen Çağlayan; gerçek tanı konulan hiperaktivite oranının az olduğunu söylüyor.
Gerçek hiperaktivite tanısında da ilaç tedavisine dikkatli başlanması gerektiğini kaydeden Çağlayan; “Çünkü yapılan bütün araştırmalar gereksiz ilaç kullanan bu çocukların; ileride suça; şiddete eğilimli olduğunu; hatta alkol bağımlılığına yatkın olduklarını gösteriyor. O yüzden çocuğun gerçekten ihtiyacı varsa ilaç yazılması gerekiyor.” diyor.” (Kaynak: Ahmet Rasim KÜÇUKUSTA)
Soruyorum: Gereksiz kullanılan antidepresan ileride suça bulaşma riskini artırıyormuş. Peki gerekli kullanınca neden artırmıyor? İlaçlar “Ben bu bünyede gerekli kullanıldım; o sebeple ileride soruna yol açmayayım” mı diyor? Şu ilaçlar ne kadar da iyi niyetli ve akıllı! Duruma göre etki ediyor demek. Halden anlıyorlar…
Dün basında vardı: Son 5 yılda antidepresan kullanımı yüzde altmışa yakın oranda artmış! Hayırdır; son 5 yılda ne oldu; beyninde serotonini düşen insan sayısı mı arttı? Neden? Bunun için gerekçe ne? Ekonomi; kriz vs. hikayelerini geçin… Böylesi olumsuz yaşam olayları sonrası içine girilen hiçbir süreç hastalık değildir. Bu en temel ilkelerdendir bu alanda!
Hastalık tanısı almış birçok kişi doğru bir psikolojik yaklaşımla hatta destekle kısa sürede düzeliyor. 18 yıldır işin içindeyim; yüzlerce örneğini gördüm. Sadece makale okumakla 15 yıldır ilaç alanlar iyileşiyor. İyileşiyor çünkü hasta değiller. Hasta olsalar makale okuyunca düzelirler mi? Kanser hastası; verem; gastrit; ülser; orta kulak iltihabı makale okumakla düzeliyor mu? Kuru bilgi; terapiler vs. beyindeki yapısal anomaliyi yahut serotonin sorununu mu düzeltiyor? Psikiyatrinin bir türlü görmediği yaman çelişkisini anlamak için dünyaca ünlü bir psikiyatristin yazdığı ve best seller olan İYİ HİSSETMEK adlı kitabı mutlaka okuyun!
Sorun hep uzman azlığına bağlanır ama uzman sayısı son beş yılda neredeyse katlandığı halde kişi başına ayrılan süre bir türlü artmıyor. Bunun demek uzman azlığı bahanesinin dışında daha başka nedenleri olmalı! Ben nedenlerini çok iyi biliyorum da söylemenin faydası yok!
Kişilerin iş; mesleki ve toplumsal alanda işlev kaybı olmalı vb. en temel tanı kriterleri dikkate alınsa bugün hastalık tanısı alacak insan sayısı aniden yüzde bire düşerdi.
Tüm hekimler belirtileri sadece işaret kabul ederken ve ancak altta bir anomaliye götürürse hastalık değeri verirken psikiyatri üç beş belirtinin bir araya geldiği her durumu hastalık sayıyor.Oysa her insani süreçte en az üç – beş belirti bir araya geliyor zaten! Kitaplarındaki gerçek tanı kriterlerine dikkat edilsin; yeminle söylüyorum; psikiyatrideki tanı almış ve hasta denilen kişi sayısı yüzde beşe düşerdi.
Psikiyatriye elini veren kolunu kaptırıyor. Bu kliniklerin gedikli müdavimi oluyor. İlaç aldım iyileştim diyeni ben görmedim! Psikiyatristler hariç; gören olduğunu da pek sanmıyorum! Bu iyi bilindiği için normal ama gündelik sıkıntıları olan insanlara da hastalık tanısı konuyor. Normal olan kişiler işin doğası gereği kısa sürede kendiliğinden toparlanınca bunu psikiyatri tedavi etmiş görünüyor. Böylece hasta tedavi edemeyen bir branş algısından kurtuluyor. Olay bu! Alet işliyor el övünüyor yani…
Kitaplarında bile açıkça hastalık değil bozukluk yazdığı halde bu sorunlara ısrarla hastalık diyerek en aleni gerçeği bile çarpıtan; kitlelerde durup dururken ben hastaymışım algısı oluşturarak süreci besleten; böylece tıbbi yaklaşımları bu sorunların sağaltımında ilk ve tek metot haline getiren psikiyatri bu etkinliğini ve mesleki tekelini sürdürdüğü sürece sonuç daha da vahim olacaktır. Uzman sayısı arttığı halde sorunlar ve hasta sayısı azalmayacak; aynen böyle artmaya devam edecektir.
ÖZETLE
Yıllardır bas bas bağırıyorum. Birilerinin yatacak yeri yok bu ülkede… Allah’ın adını vererek söylüyorum: Bu ülkede birilerinin yatacak yeri yok! Doğru tanı önemlidir. O halde adını doğru koyalım. Psikiyatristler her seferinde suçu aile hekimlerine vs. yani psikiyatrist olmayan doktorlara atsa da tek sorumlu kendileridir. Yılllardır ruhsal sorunlara doku; organ sorunu gibi sadece ilaçla yaklaşan; ilacını değiştirdik dediğinde bile sadece ilacın ticari adını değiştiren ama bunu halktan gizleyen (bir 6 aylarını da böyle çalan); bir reçeteye aynı gruptan üç – dört antidepresan yazarak (ticari isimleri farklı) sanki farklı farklı ilaçlar yazmış havası vererek “bak bizde de ilaçlar çeşitli” imajını hasta menfaatinden daha fazla önceleyen; en ufak sorunda bile en az 6 ay kullan diyerek zamanın ve koşulların iyileştirici etkisini ilaca malettiren; sarı kantaron; yürüyüş; terapi vb. alternatif metotların en az antidepresan kadar işe yaradığı onlarca araştırma sonucuyla ortaya çıktığı halde bunları ağzına bile almayan; bir sürü yan etkisi olan ilaçları ilk ve tek tedavi ajanı olarak hala tercih eden; psikologların sürekli önünü keserek ilaca ve hekimliğe alternatif olmasına yıllardır izin vermeyen; psikologları sadece test vb alakasız işlerde kullanan ve onlarla olması gereken şekilde bir mesleki nitelikli bütünleyici işbirliğine yanaşmayan psikiyatri bu sorunların tek gerçek sebebidir. Bu vahim durumların nedeni de mi diğer doktorlar ve aile hekimleri vs?
Ve ruh sağlığı dairesinin başında bir psikiyatrist yahut hekim olduğu; 3; 5; 10 yıl boyunca antidepresan kullananları görüp de Nasrettin hocanın kedi – ciğer hikayesinde olduğu gibi “hayırdır; ne oluyor; siz hekimseniz ve bunlar da ilaçsa tedavi nerede” diye sorulmadığı sürece bunlar asla düzelmeyecektir. 18 yıldır bu işin mutfağındayım; tek bir adım atılmadığı ortada!